Saadet Parti Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, düzenlediği basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu.

Karamollaoğlu, düzenlediği basın toplantısında 17 Ağustos Marmara Depremi’nin yıl dönümü ile ilgili, “Bugün Büyük Marmara Depremi'nin yıl dönümü. Sözlerimin hemen başında 23 yıl evvel yaşanan bu büyük depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, geride kalan yakınlarına bir kez daha sabırlar diliyorum. Ne yazık ki, bugün bir kez daha dönüp baktığımızda yaşanılan acı hadiselerden ders alınmadığını görüyoruz. Deprem başta olmak üzere, afetlere karşı hala hazırlıklarımız tamamlanabilmiş değil.” ifadelerini kullandı.

“Alarmın rengi artık kırmız

Karamollaoğlu, “Deprem oluyor, orman yangınları oluyor, sel oluyor; olay sıcakken büyük büyük cümleler kuruluyor ve ardından bunların hepsi unutuluyor maalesef. Ta ki bir sonraki afete kadar. Fakat alarmın rengi artık kırmızı! İl-ilçe ve siyasi parti ayrımı gözetmeden bunu söylüyorum.” dedi.

Afetlere hazırlık meselesinin, siyasi polemik konusu yapılmaması gerektiğini belirten Karamollaoğlu, “İki gün önce Ankara'da meydana gelen yarım saatlik fırtına ve yağış sonrasında AFAD binasının dahi dış cephe kaplamalarının kağıt gibi havada uçuşması Türkiye'nin vahim bir özetidir aslında. Ülkemiz, bir bütün olarak tüm afetlerde hep sınıfta kalmıştır. Acı tecrübelerimize bir yenisini daha eklememek için, geçmişteki acı hadiselerden artık ders çıkarılmalıdır. Artık bir saniye dahi vakit kaybetmeden gerekli tüm hazırlıklarımızı tamamlamalı, yeterli tüm tedbirler eksiksiz olarak alınmalıdır. Şair'in de ifadesiyle; "Eğer şimdiye kadar başımıza gelenler bize bir şey öğretmediyse, bundan sonra bildiklerimiz hiç işe yaramayacaktır.” diye konuştu.

“Besmelemizi çektik, seçim startını verdik”

Seçimlerin yaklaştığını hatırlatan Karamollaoğlu, “Vaktinde yapıldığı takdirde dahi önümüzde yaklaşık 10 aylık bir zaman dilimi kaldı. Bizler de çalışma tempomuzu her geçen gün daha da artıyoruz. Yoğun bir haftayı geride bıraktık. 6'lı Masa toplantılarının 6'ncısını bildiğiniz üzere, bu hafta sonu Saadet Partimizin ev sahipliğinde gerçekleştireceğiz. Geçtiğimiz hafta değerli genel başkanları tek tek ziyaret ettim, toplantı öncesi istişarelerde bulunduk.

Karamollaoğlu, “Cumartesi günü ise Ankara'da büyük bir coşkuyla ve 2000'e yakın teşkilat mensubumuzun katılımıyla bir toplantı gerçekleştirerek, bir nevi seçim startını verdik. Pazar ve Pazartesi günü de Bursa'mızdaydık. Hem teşkilat mensuplarımızla verimli toplantılar gerçekleştirdik, hem de sivil toplum kuruluşlarımızı ve esnafımızı ziyaret ettik. Vatandaşlarımızla bir araya gelerek, dertleştik. Kendilerinin talep ve beklentilerini bizzat kendilerinden dinledik, hepsini tek tek not aldık.” ifadelerine yer verdi.

“Saadet Partisi olarak seçimlere ve iktidara hazırız”

Saadet Partisi olarak seçimlere ve iktidara hazır olduklarını vurgulayan Karamollaoğlu, “Gittiğimiz tüm il ve ilçelerde görüyoruz ki; insanımız da yeni bir başlangıcı istiyor ve bu başlangıcın öncülerinden biri olarak da Saadet Partimizi görüyor. Evet, her seçim önemlidir. Ancak bu seçim tarihi bir seçimdir. 20 yıllık Ak Parti iktidarının sonunun geldiğine işaret eden bir seçim olacak. Vereceğimiz her bir oyla, Türkiye’nin yolunu ve yönünü belirleyecek; Türkiye’nin geleceğine karar vereceğiz.” şeklinde konuştu.

İktidarın, ekonomiden demokrasiye, adaletten bürokrasiye ülkeyi bir felaketin içine sürüklediğini belirten Karamollaoğlu, “Tek adamın istişaresi yönettiği bir Türkiye mi, ortak aklın istişare ile yönettiği bir Türkiye mi; buna karar vereceğiz. Çünkü deniz bitmiştir. Ak Parti iktidarı, hem içeride hem dışarıda arabayı duvara toslamıştır. Bugünden sonra Türkiye’ye verebileceği hiçbir şey kalmamıştır. Kendi ifadeleriyle "metal yorgunluğu" ile maluldur bu iktidar. Yorgundur ama asıl daha vahim olanı Türkiye’yi yormaktadır. Tükenmişlik sendromu içindedir ama asıl Türkiye’yi tüketmektedir. Verecekleri hiçbir sözün, büyük ve süslü cümlelerle verdikleri hiçbir vaadin karşılığı yoktur.” dedi.

“Enflasyon talimatla düşürülmez”

Tarım Kredi marketlerindeki bazı ürünlerin fiyatını ucuzlatacaklarının açıklamasıyla ilgili değerlendirmede bulunan Karamollaoğlu, “Her yolu denemesine rağmen hayat pahalılığını bir türlü dizginlemeyi başaramayan Sayın Erdoğan, en sevdiği şeyi yaparak krize çözüm bulmaya çalışıyor. ‘Talimat vererek’ ekonomiyi dizayn edeceğini, düze çıkaracağını düşünüyor; bu mümkün değil! Ülke genelinde sadece 1400’e yakın şubesi olan bir kurumda yapılacak birkaç liralık indirimlerle hayat pahalılığını çözmeye çalışmak mümkün değildir. ’Kooperatifler kar amaçlı değildir. Fiyatları düşürün’ diyen Cumhurbaşkanı, bu zarardan doğan bedeli yine vatandaşın ödeyeceğini bilmiyorsa; vay halimiz.” diye konuştu.

“Market fiyatları hariç her şeyi ucuzlattınız”

Marketlerdeki ürünlerin fiyatlarında değişikliğin olmadığına değinen Karamollaoğlu, “Kusura bakmayın ama siz bu kafayla her şeyi ucuzlatır, bir tek fiyatları ucuzlatamazsınız. Nitekim TBMM’yi by-pass ederek demokrasiyi ucuzlattınız. Haksız ve hukuksuz kararnamelerle adaleti ucuzlattınız. Yanlış politikalarla bu ülkenin milli varlıklarını, stratejik kuruluşlarını, parasının değerini ucuzlattınız. Ama en önemlisi maalesef, ahlaki ve manevi referansları siyasi istismar vesilesi yaparak değerlerimizi ucuzlattınız.” ifadesinde bulundu.

Market fiyatlarının talimatla değil, stratejik ve akılcı politikalarla düşeceğini belirten Karamollaoğlu, “Fakat marketteki fiyatları ucuzlatamıyorsunuz; çünkü zihniyetiniz yanlış. Dünyanın en verimli topraklarına sahip Türkiye’mizi; nohudu Kırgızistan’dan, kuru fasulyeyi Meksika’dan, sarımsağı Çin’den, mercimeği Kanada’dan alır hale getiren bir zihniyet bunu gerçekleştiremez. Kendi çiftçisini desteklemek dururken, Fransız çiftçisini destekleyen ve bunun için devlet nişanı alan bir zihniyet bunu gerçekleştiremez. Kendi çiftçisi girdi maliyetleri yüzünden tarımdan vazgeçerken, yurt dışında tarım arazisi arayan bir zihniyet bunu gerçekleştiremez.” şeklinde konuştu.

“Gariban çiftçiye 29 milyar, dövizciye 60 milyar”

Karamollaoğlu, “2022 bütçesinde milyonlarca çiftçiye ayrılan destek sadece 29 milyar lira. Peki, Kur Korumalı Mevduat kapsamında mudilere son 5 ayda ödenen miktar ne kadar? Tam 60 milyar lira. Nerden ödeniyor bu para? Hazine’den. Yani milletin cebinden. Ayrıca bankacılık sektörü Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde; son bir yılda olduğu kadar mutlu, mesut ve karlı olmamıştır. Anlaşılan “Faiz lobisi” görevini tam olarak hakkıyla yerine getirmiş.” dedi.

Bankacılık sektörünün altı aylık dönemdeki net karının 219 milyar liraya ulaştığını belirten Karamollaoğlu,  “Sadece altı aylık kârdan bahsediyoruz.  Bir önceki yıla göre ise yaklaşık 5,5 katlık bir artış söz konusudur. Sürekli faiz lobisini eleştirenler, bankalar 'tarihi kâr rekoru' kırarken hiç konuşmuyorlar. “Eyy faiz lobisi” diye bir seslenişi son zamanlarda duyduk mu hiç Cumhurbaşkanı'ndan? Duymadık. Ama başkaları söz konusu olunca "eyy" diye başlıyorlar. Neden? Çünkü banka karlarını bu düzeylere taşıyan politikaları bile isteye uygulamaya koyan bu iktidarın kendisidir.” ifadelerine yer verdi.

Karamollaoğlu, “İşte bu iktidarın özeti budur: Bu iktidar, milyonlarca çiftçinin, üreticinin, esnafın, emeklinin değil; paradan para kazanan bir avuç mutlu azınlığın iktidarıdır. Ne İstediniz de Yapamadınız? İktidardaki arkadaşların bir ara çok kullandıkları bir cümle vardı: “Ne istediler de vermedik" diyorlardı. Peki, benzer bir soruyu şimdi biz sormak istiyoruz: Allah aşkına ne istediniz de yapamadınız? 20 yıldır bu ülkeyi siz yönetmiyor musunuz? Hatta bir 5 yıl daha bu ülkeyi yönetmeye talip değil misiniz? 20 yıldır istediğiniz atamayı yapmadınız mı? 20 yıldır istediğiniz yasayı değiştirip, istediğiniz kararnameyi çıkarmadınız mı? İstemediğiniz bürokratı görevden alıp, istediğinizi de getirmediniz mi? Şimdi hangi yüzle faturayı çiftçiye, üreticiye, marketçiye kesmeye kalkışıyorsunuz? Hiç kusura bakmayın kendi acizliğinizi ve beceriksizliğinizi mağduriyet edebiyatıyla örtemezsiniz. Hep bahane arıyorsunuz! ‘Operasyon var’, ‘dış güçler var’, ‘Ak Parti’ye karşı kampanya var’ diyerek milleti kandıramazsınız. 20 yıldır iktidardasınız, yeni değil.” şeklinde konuştu.

 “Kazanımların teminatı biziz”

Dünden bugüne elde edilen kazanımların teminatı ise, bu kazanımları elde etmek ve korumak için her dönem büyük mücadeleler verenin Saadet Partisi olduğunu vurgulayan Karamollaoğlu, “Bir internet yayınında başörtülü kadınların psikolog olamayacağına yönelik sarf edilen sözler, birtakım kişilerin, Türkiye’nin yaşadığı bazı olumlu gelişmeleri kabullenmekte zorlandıklarını  gösteriyor. Allah rızası için, yıllardır yapmaya çalıştığınız şu baskıları bırakın artık ya. Mantıksızlıkları bir kenara koyun! Ak Parti'yi şu anda ayakta tutan bu yaklaşımdır, yanlışlarını bunlarla örtüyor; en azından bu gafleti göstermeyin.” ifadesine yer verdi.

Karamollaoğlu, “İnsanların deneyimlerini paylaşırken onları yargılamama gibi temel meslek etiğine sahip olması gereken bir psikolog, bir kadının kıyafetinden ötürü o mesleği yapmasının "etik" olmayacağını söylüyorsa; öncelikle mesleki yeterliliğini, ardından da kendi zeka düzeyini sorgulamalıdır. Başörtüsüz olmayı ‘nötr’ kabul ederek, toplumun geniş bir kesiminin kabul ettiği yaşam ve giyim tarzını dışlamak kabul edilebilir değildir. Türkiye, bu tartışmaları geride bırakalı çok oldu. Biz, kapanmış sayfaları ısrarla açmak isteyenlere inat, Türkiye’nin yeni bir başlangıç yapması gerektiğine inanıyoruz. Dünden bugüne elde edilen kazanımların teminatı ise, bu kazanımları elde etmek ve korumak için her dönem büyük mücadeleler veren bizleriz, Milli Görüşçülerdir, Saadet Partililerdir; bunu kimse unutmasın.” dedi.

“Saadet Partisi, Türkiye'nin teminatıdır”

İktidarını sürdürmek istemelerinin tek sebebinin kendi şahsi kazanımlarını korumak için olduğunu söyleyen Karamollaoğlu, “İktidarın kazanımlar üzerinden, iktidar değişikliğiyle insanımızı korkutmaya çalışması ise; tam anlamıyla "tavşana kaç, tazıya tut" siyasetidir. Gördüğümüz kadarı ile Artık AK Parti; sadece koltuklarını kaybetmemek için siyaset yapmaktadır. Bazıları makam arabalarını kaybetmemek için siyaset yapmaktadır. Bazıları da üç-beş farklı yerden aldıkları maaşlarını kaybetmemek için siyaset yapmaktadır. Siyasi ömrünü kendisine bir saltanat kurmaya adayan bu arkadaşlar istiyor ki ‘bu saltanat sürsün.’ Biz de diyoruz ki hayır; artık insanımız bütün bir millet olarak öz vatanında ‘insanca yaşam’ sürsün.” diye konuştu.

Saadet Partisi olarak, iktidara geldiklerinde, birilerinin saltanat sürdüğü bu düzeni; herkesin insanca yaşam sürdüğü bir düzenle değiştireceklerini vurgulayan Karamollaoğlu, “Milletimizin her bir ferdinin kazanımlarını koruyacak ve bunları daha da ileriye taşıyacağız, bu noktada kararlıyız. Hiçbir vatandaşımız endişe ve korkuya asla kapılmasın: Saadet Partisi, Türkiye’nin de bu kazanımların da teminatıdır.” dedi.

“Suriye meselesinin çözümü”

Dış politika konusunda değerlendirmelerde bulunan Karamollaoğlu,  ‘Dışişleri Bakanı’nın “Kalıcı barış için muhalefetle rejimi anlaştırmamız lazım’ sözlerini Suriye politikası adına olumlu bir gelişme olarak görüyoruz. Fakat keşke yıllardır dile getirdiğimiz bu yaklaşıma kulak verselerdi. Bunca dram yaşanmadan, bunca insan hayatını kaybetmeden, bunca aile parçalanmadan, bunca insan memleketlerini terk etmek zorunda kalmadan, bu akl-ı selimi anlayabilselerdi. Keşke "Bad'el harâb'ül-Şam" dedirtmeden önce bizlere kulak verselerdi. Bir süre önce “Katil Esad’la görüşme teklifinde bulunanlar akıllarını başlarına alsın” diyen iktidar ortağı Bahçeli bile, şimdi bu çağrıyı “çözüm arayışlarına güçlü bir nefes” olarak nitelendiriyor.” şeklinde konuştu.

Karamollaoğlu, “Tarih çok enteresan! İnsanlar öyle laflar ediyor ki, bir gün geliyor bunu yalamak mecburiyetinde kalıyorlar. Onlardan da bir tepki almadık. ‘Eğer siz Suriye'yi demokratik bir ülke haline getirmek istiyorsanız; mutlaka muhalefete imkan tanıyacaksınız, parti kuracaklar, yayın organları olacak ve Meclis'te temsil edilecekler.’ demiştik ve hiçbirisine itiraz etmediler. ‘Biz zaten Türkiye'yi kendimize örnek almıştık." dediler. Biz, bunları ülkemizde iktidarda bulunanlara gelip anlattığımız zaman da; ‘siz bilmezsiniz, bunları biz iyi biliriz.’ dediler. Ama bu söyledikleri söz 500-600 bin insanın hayatını kaybetmesine, 15 milyon ailenin oturdukları yeri tek etmelerine ve bunların yarısının Suriye'yi terk etmesine sebep oldu. O yarısının da en az 4-5 milyonu ülkemize geldi. Bunlar yaşanmazdı, eğer mantık doğru işletilmiş olsaydı.” ifadelerine yer verdi.

Karamollaoğlu basın toplantısında yaptığı değerlendirmede, “Geri planda Suriye ile siyasi bir irtibat kurulmuş olmasını çok önemsiyoruz. ‘Biz bunu hep yapıyorduk.’ diyorlar. Neymiş? ‘İstihbarat kurumları, birbiriyle irtibat halindeymiş.’ Hadi oradan. Son birkaç senelik gelişmeyi getirip de 10 yıllık gelişmeymiş gibi takdim etmeye kalkmayın. Türkiye, oraya fiilen müdahale edenlere destek verirken; kiminle irtibat kuruluyordu? Son zamanlarda başaramayacaklarını anladıkları için ilk önce elbette istihbarat örgütlerinin temas kurmalarına imkan tanıdılar. Bu, bir adım. Arkasından da Dışişleri Bakanı, bizzat kendi seviyelerinde bir adım atılması gerektiğini vurguladı. Bunlar, olumlu gelişmeler ama çok geç! Ayrıca, nereye evrileceği de belli değil.” diye ekledi.

Hibya Haber Ajansı