Bugün, 6 Şubat depremleri ve Şanlıurfa ve Adıyaman’da yaşanan sel felaketleri nedeniyle, ulusça hüzünlü bir şekilde de olsa 108. Yıldönümünü kutladığımız 18 Mart Çanakkale Zaferi, tartışmasız olarak bütün bir Türk tarihinin en büyük ve sonuçları itibariyle de en önemli askeri zaferlerinden birisidir. Bu zafer; dünyanın I. Emperyalist paylaşım savaşı olan I. Dünya Savaşı sürecinde; savaşın gidişatı gereğince Osmanlı Genelkurmay Başkanlığınca alelacele açılmak zorunda kalınan Çanakkale Cephesinde yaşanan çok şiddetli ve kanlı çarpışmalar sonucunda kazanılmıştır. Tarihte; 3 Kasım 1914 günü başlayıp, 18 Mart 1915 günü büyük bir zaferle sonuçlanan Çanakkale Deniz Savaşları ve 25 Nisan 1915 günü başlayıp, 9 Ocak 1916 günü Emperyalist İngiliz Ordularının savaş alanından çekilmesiyle sonuçlanan Çanakkale Kara Savaşları olmak üzere iki ayrı aşamada gerçekleşmiştir. Bu şekilde birbirini tamamlayan deniz ve kara savaşları şeklinde yapılmış olan Çanakkale Savaşları, yalnız Türk tarihinin değil aynı zamanda dünya tarihinin de çok önemli kırılma ve dönüm noktalarından birisidir. Şöyle ki, Dünya Harp Tarihine bakıldığında; kurmaylık planlarıyla, taktik ve stratejileriyle, komutanlarının önderlikleriyle ve savaşan ordularının sayısal büyüklükleriyle öne çıkan pek çok görkemli ve gösterişli savaşın yapıldığı görülmektedir. Örneğin, Büyük İskender’in Gaugamela Savaşı, Jül Sezar’ın Galya Savaşı ve Napolyon’un Waterloo Savaşı gibi savaşlar böylesine görkemli ve gösterişli savaşlardır. Çanakkale Savaşları ise bunlar kadar gösterişli ve planları itibariyle bunlar kadar karmaşık yapılı savaşlar değildir. Ancak bu gösterişli savaşların hiç birisi, yapılış biçimleri ve tarihsel sonuçlarının uygarlık tarihi süreci üzerindeki etkileri bakımından Çanakkale Savaşları kadar belirleyici olamamışlardır. Çünkü Çanakkale Savaşları, tarihin akışını değiştiren, Dünya Harp Tarihinde bir eşi ve benzeri daha bulunmayan özgün savaşlardır. Şöyle ki, Dünya Harp Tarihinde; çarpışan taraflardan birinin tamamen denizlerde, öteki tarafın ise tamamen bu denizlere yukarıdan bakan karalarda savaştığı ilk ve tek savaştır. Yine aynı şekilde, savaşılan ülkenin doğrudan doğruya kalbini yani, başşehrini ele geçirmeye yönelik olarak yapılmış olan Çanakkale Savaşlarından başka bir savaş yoktur. İşte Çanakkale savaşları, bu özgün özellikleriyle dünya harp tarihine geçmiştir. Söz konusu bu savaşta, İngilizlerin hedefi Osmanlı Devleti’nin Başşehri olan İstanbul’u ele geçirmek ve böylelikle savaşı mümkün olan en kısa sürede sonlandırmaktır. Böyle bir savaş yöntem ve taktiğinin fikir babası, Çin’de, Hindistan’da, Mısır’da ve Anadolu’da yaşayan mazlum Uzak Doğu, Orta Doğu ve Yakın Doğu halklarının kanlarını dökmeye bir türlü doyamayan, acımasızlığı, zalimliği ve katı sömürgeci uygulamalarıyla ünlü İngiliz Bahriye Bakanı Winston Churchill’dir. Churchill, İngiliz savaş gemileri daha Çanakkale Boğazı ağzında görünüp, bir iki top atışı yaptıktan sonra Osmanlı Ordularının Balkan Savaşlarında olduğu darmadağın olarak bozguna uğrayacağını ve arkasına bakmadan kaçacağını düşünmekte ve iddia etmektedir. Böylelikle, emperyalist İngiliz donanmasının elini kolunu sallaya sallaya boğazlardan geçerek İstanbul’u ele geçireceğini ve İstanbul’un düşmesi sonucunda da Birinci Dünya Savaşı’nın kısa sürede sona ereceğini ileriye sürmektedir. İşte, Nusrat Mayın Gemisinin Çanakkale Boğazındaki Karanlık Koy Mevkiine döşediği mayınlar ve dahilik ötesi, inanılmaz öngörüsü ile İngiliz çıkartmasının Arıburnu’na yapılacağını tespit ederek, tek başına aldığı inisiyatifle emrindeki 19. Tümenle birlikte düşman askerlerini püskürten Mustafa Kemal Atatürk, emperyalistlerin bütün bu hesaplarını bozmuştur. Bu savaşta bir ulusun topyekûn direnişiyle İstanbul’un işgalden kurtarılması sağlanmıştır. Çanakkale Savaşları aynı zamanda dünyanın son centilmenler savaşıdır. Tepelerden atılan top atışları sonucunda denize dökülen düşman askerleri sahile çıkabilsin diye top atışları durdurulmuştur. Mehmetçik kıyıya sağ çıkabilen yaralı düşman askerlerini sırtında taşıyarak tedavilerinin yapılmasını sağlamıştır.

Dünya Harp tarihinde; bir tarafın, yani İngiliz ve Fransız donanmasının, çağının en gelişmiş savaş gemileriyle, son teknoloji üstün silahlarla ve sınırsız lojistik destekle süper ötesi güçlü, karşı tarafın ise, yani Osmanlı Ordusunun kendini savunmak için yeterli silah, mühimmat ve zorunlu ihtiyaçlar bakımından son derece yetersiz ve güçsüz olduğu; ancak, dünyada yapılan tüm tahminlerin aksine çok güçsüzün süper güçlüyü ağır bir yenilgiye uğrattığı başkaca bir savaş yoktur. Emperyalist İngiliz ordularının ağır bir yenilgiye uğradıkları ilk ve tek savaş bu savaştır. Bu nedenle İngilizler, bu savaşın acısını hiçbir zaman unutmamışlardır. Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti’nin tarihteki son savaşı olmuştur. Osmanlılar Birinci Dünya savaşında, tarihteki isimleriyle Galiçya, Kafkasya, Sina ve Filistin, Doğu Anadolu, Irak, Hicaz-Yemen, Sarıkamış, Çanakkale ve Suriye Cepheleri olmak üzere dokuz ayrı cephede savaşmışlardır. Bu cepheler içerisinde savaşın kazanıldığı tek savaş Çanakkale Savaşları olmuştur. Öteki cephelerdeki savaşların tamamı ağır yenilgilerle ve Sina ve Filistin ve Sarıkamış Cephelerinde görüldüğü gibi büyük bozgunlarla sonuçlanmıştır. Savaşın birinci aşaması olan “Çanakkale Deniz Savaşları”na, Çanakkale müstahkem mevki komutanı Cevat (Çobanlı) Paşa komuta etmiştir. O sıralarda, Tekirdağ bölgesinde kendi elleriyle kurduğu 19. Tümene komutanlık eden Yarbay Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşlarında tamamı şehit olan o efsane 19. Tümeniyle birlikte 25 Şubat 1915 Günü Eceabat’a intikal etmiştir. Çanakkale Deniz Zaferi kısaca şu şekilde gerçekleşmiştir. 18 Mart sabahı, Fransız Filosu tarafından desteklenen İngiliz Kraliyet Donanması yeniden ve 18 savaş gemisiyle birlikte boğaza doğru harekete geçmiştir. Gemiler sahili dövmeye başlamıştır. Aralarında Havran’lı Seyit Onbaşı’nın da bulunduğu Türk topçusu bunlara karşılık vermeye başlamıştır. Saat 14.00 sularında Erenköy-Karanlık Limanda manevra yapan Bouvet adlı Fransız zırhlısı, bir gece önce buraya Yüzbaşı Hakkı komutasındaki Nusrat mayın gemisi tarafından döşenen 26 adet mayın dizisine çarparak batmıştır. Ardından iki gemi daha bu mayınlardan nasibini alarak savaş dışı kalmıştır. Bu şekilde denizden geçemeyeceğini anlayan düşman donanması, savaşı bırakmak ve geriye çekilmek zorunda kalmıştır.

O zafer gününü Mustafa Kemal anılarında özetle şöyle anlatmaktadır: “Düşmanın yenilgisi ile sonuçlanan 18 Mart Deniz Savaşında kara bölgesinin korunması benim üzerimde idi. Karada, düşmanın bazı gemileri ile sahili ateş altında bulundurmuş olmasından başka anlatmaya değer bir şey olmamıştır. O gün sahil bataryalarımızda bulunan askerler, subaylar ve komutanlar gerçekten çok büyük bir fedakarlıkla, cesaretin, tevekkülün en üst derecesiyle, sonuna kadar toplarını kullanmışlar, görevlerini yapmışlardı. Düşünün ki bu askerler, birçok çökmeler, patlamalar, yangınlar arasında sürekli ateş karşısında, yıkıcı ateşler altında hiç titremeden görevlerini yapmışlardır.” Yaşanan bu zaferle birlikte Çanakkale Savaşlarının birinci aşaması tamamlanmıştır. Savaşın ikinci aşaması, “Çanakkale Kara Savaşları”dır. Kara Savaşları, Osmanlı Genel Kurmayınca tahmin edildiği gibi, İngiliz Ordusunun Saroz Körfezi’nin çeşitli yerlerine asker çıkarmasıyla 25 Nisan 1915 günü başlamıştır. Bu savaş, tarihte, daha bir eşi ve benzeri görülmemiş kahramanlıklarla dolu, kanlı çarpışmaların yaşanmasına sahne olmuştur. İngiliz askerlerinin 9 Ocak 1916 günü sabahı erken saatlerde büyük bir gizlilik içeresinde, sessiz ve sedasız bir şekilde cepheyi terk etmeleriyle sonuçlanmıştır. Azim ve kararlılıkla sürdürülen bu topyekûn direniş, Mehmetçiğe bütün bir Türk tarihinin en büyük zaferlerinden birisini kazandırmıştır. Çanakkale Kara Savaşları, 34 yaşında bir yarbay olan Mustafa Kemal’in, olağanüstü askeri dehasıyla İngiliz birliklerinin ana kuvvetlerinin Arıburnu’na çıkacağını tahmin etmesi, tek başına inisiyatif alarak bu tepelerde İngiliz kuvvetlerini karşılaması ve savaşı yönetmekte çaresiz kalan Alman General Liman von Sanders Paşa’nın kendisine bırakmak zorunda kaldığı Anafartalar Ordular Grup Komutanlığını çok başarılı bir şekilde yerine getirmesi sonucunda kazanılmıştır. Bu olay, daha o zamana kadar kendi halinde mütevazı bir subay olan Mustafa Kemal’in, tarih sahnesine çıkmasını ve bütün bir Osmanlı ülkesinde ve dünyada tanınmasını sağlamıştır. Savaş bitiminde döndüğü İstanbul’da halk tarafından o yıllarda yayımlanan gazetelerin attıkları manşetlerdeki gibi “Payitahtı Kurtaran Sarı Paşa” olarak karşılanmıştır. Türk halkının gönlünde taht kurmuştur. Ancak geliniz görünüz ki, bu büyük başarısına karşılık yandaşlarına ödül ve unvan dağıtmakta çok cömert davranan Osmanlı Genel Kurmayı, kendisine ödül olarak vere vere, zaten çoktan hak etmiş olduğu Albaylık rütbesini vermiştir. O yıllarda bu konu halk arasında çok yaygın eleştirilere konu olmuştur. Osmanlı devletinde ciddi bir kayıt tutma geleneği yoktu. Bu nedenle, yaşanan bu savaşlara ilişkin olarak yapılan resmi tahminlere göre, Çanakkale Savaşlarında 250 bin Osmanlı askerinin şehit olduğu kabul edilmektedir. Bu şehitlerin 70 bini 18 yaşından küçük kınalı kuzulardır. İngiliz resmi kayıtlarına göre ise, İngiliz ordusu bu savaşta büyük çoğunluğu ANZAK Askeri olmak üzere 250 bin askerini kaybetmiştir. Çanakkale Savaşları, Mustafa Kemal Atatürk’ün deyimiyle “milli mücadele ruhunun canlandığı” bir savaş olmuştur. Günümüzde, Çanakkale Zaferinin anma törenlerinde Mustafa Kemal’in oynadığı rol dile getirilmeden, hatta adı bile anılmadan yapılan anma konuşmaları ya art niyetlidir ya da büyük bir aymazlıktır. Rüyalara giren ak saçlı, ak sakallı dede masalları ve İngiliz alayını yutan bulut gibi hurafeler tarihsel açıdan hiçbir anlam ifade etmediği gibi bunların hiçbir gerçekliği de yoktur. Çanakkale zaferi, Anafartalar Kahramanı Yarbay Mustafa Kemal’in üstün komutanlık özellikleri, olağanüstü dehası ve Kahraman Mehmetçiğin vatan uğrunda dökülen kanı sayesinde kazanılmıştır. Hiçbir nafile çaba bu tarihsel gerçeği ortadan kaldırmak için yeterli olamayacaktır. Bu savaşta emperyalist İngiltere devletinin bir amacı da Lenin önderliğindeki Bolşevik Kızılordu ile savaşan Rus Çarı II. Nikolai’ye yardım götürmekti. Çanakkale’yi geçemeyen İngilizler’den yeterli yardımı alamayan Çar orduları ağır bir yenilgiye uğradılar. Böylece Rus Çarlığı dağıldı. Lenin tarafından Büyük Ekim Devrimi gerçekleştirildi. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Devleti kuruldu. Böylelikle Çanakkale Zaferimiz, dünya insanlık tarihinin akışını ve yönünü değiştirdi. Bugün ulus olarak hepimiz, vatan savunmasında emperyalist devletlere karşı yapılan savaşta gözünü kırpmadan göğsünü siper ederek adeta ölüme koşan kahraman Çanakkale Şehit ve gazilerinin aziz hatıraları ve manevi huzurları önünde saygıyla eğiliyor, onları hayranlık, sevgi ve minnet duygularıyla yad ediyoruz. Gerçek bir yurtseverlik örneği olan, şanlı 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 108. Yıldönümü kutlu olsun.

MEÜ. E. Öğr. Gör. Uzm. Celal TEZEL