Günümüzde gençler, kendilerinde derin iz bırakacak en önemli yılları, eğitim sisteminde amaç ve ölçütlerin belirsizleştiği, moral değerlerin dibe vurduğu, ekonomik bunalımın derinleştiği ülke koşullarında yaşadılar, yaşıyorlar.

On beş yıl okumuşsun, işe yaradığını hissetmek, yetiştiğin alanda emek vermek, toplumda kabul görmek, yuva kurmak en doğal hakkın. Ama iş yok, hala annenin babanın eline bakıyorsun. Ya da yetiştiğin alanla ilgisi olmayan bir işte üç kuruşa talim ediyorsun. Mecbursun, sırada aynı işi daha ucuza yapmaya hazır senin gibi bir sürü genç var. O iş bile sana bir lütufmuş gibi veriliyor. Gelecek kaygın dayanılır gibi değil. Kalabalık içinde yalnızsın. Umudun yok. Günler, geceler kâbus gibi geçiyor. Yaşadıklarının acısını en yakınlarından çıkarıyorsun belki. Ailen de seninle birlikte acı çekiyor.

Bu hayatı yaşamaya mahkûm, milyonlarca genç var bugün bu ülkede. Üniversite gençliği, kendisini neyin beklediğini biliyor. Öğrencilerimin gözlerde yılgınlık, umutsuzluk, güvensizlik, tedirginlik görünce kahroluyorum, içim eziliyor.

İktidar depremde yaşanan yıkımın yükünü üniversite gençlerinin üstüne yıktı sanki. Depremzedeleri yerleştirmek için üniversite öğrencilerini yurtlarından attı. O odalarda o öğrenciler bedava mı kalıyorlardı. Bu odalar öğrenimleri boyunca onlara kiralanmadı mı? Kafası esince ev sahibi, kiracısını evinden atabiliyor mu bu ülkede? Bunun devlet eliyle yapıldığı yerde, insan kendini nasıl güvencede hissedebilir ki?

Üniversitelerde uygulamalı alanlar dışında eğitim, depremden sonra sanal ortamda, online sürmeye başladı. Uzaktan eğitim ile öğretmen yetiştiriyoruz. Okullarda in cin top oynuyor. Geçimini üniversiteli gençlere hizmet etmekten sağlayan okul çevresindeki esnaf sinek avlıyor. Faturayı sadece öğrencilere değil, bütün bir kente kestiniz.

Bu, ülkeye yapılabilecek büyük bir kötülük. İktidar, en az oyu gençlerden alacağını biliyor da, sandık başına gitmelerinin önüne engel çıkarmak için özellikle mi gençleri daha fazla umutsuzluğa, yılgınlığa sürükleyecek işler yapıyor?

İkametgâh adreslerini okudukları yere almış üniversite öğrencilerinin internet üzerinden adres değişikliği yapmaları için 17 Marta kadar süre tanınmıştı. Süre geçtiğimiz Cuma bitti. Bundan anca haberimiz oldu. Şimdi gençler isimlerini bulundukları yere taşımak için 20 gün içinde okudukları yere gelip, oranın nüfus müdürlüğünden işlem yapmak zorundalar. Yoksa seçim günü okudukları merkezde değillerse oy kullanamayacaklar. Kaç genç bunu yapacak imkânı bulabilir ki. Depremzedelerin büyük bir kısmı geçen seçimde oy kullandıkları merkezlerin dışında oy kullanacaklar. Muhalefet iş işten geçmeden bu işe kafa yormalı.

İki hafta sonra üniversitelerde ara sınavlar yapılacak. Birçok üniversitede sınavların programları yüz yüze yapılacak biçimde planlandı. Fakülte yönetimleri, YÖK son anda sınavların sanal ortamda yapılması direktifini yollar mı diye tetikte bekliyor. Eğer böyle son an direktifi gelmez ise milyonlarca üniversite öğrencisi ara sınavlara girmek için okullarına bir iki hafta için dönmek zorunda kalacaklar. Öğrencilerim “hocam biz geldiğimizde nerede kalacağız” diye soruyorlar. Bunun cevabı yok, bir ülke gençliğine bunu nasıl yapar? Böyle üniversite mi olur?

Avrupa’da üniversite, 1250’li yıllardan itibaren bir çeşit sivil toplum örgütlenmesi biçiminde, kooperatif yapılar olarak öğretmenlerce kuruldu. Aristokrasi, burjuvazi ve kilise ile mücadele içinde kimliğini buldu. Üniversiteler, kendi kurallarını, ritüellerini, teamüllerini kendileri geliştirdiler. Bilimsel ve ekonomik özerkliğe böyle sahip oldular. 21. Yüz yılda bizim üniversitelerimiz, sınavlarını nasıl yapacağına kendisi karar veremiyor. Bu yapı, nasıl bilim- teknoloji üretir, nitelikli insan yetiştirir ki.

Türkiye tarihi bir seçime gidiyor.

Demokratik- sosyal bir hukuk devleti, huzur ve istikrar ülkesi, çağdaş bir toplum olmanın önü mü açılacak, yoksa içine sürüklendiğimiz yıkım devam mı edecek? Buna 14 Mayıs seçim sonucunda büyük ölçüde gençler karar verilecekler. Muhalefet gençlerin önlerine çıkarılan engelleri aşıp sandığa gitmelerini mutlaka sağlamalı. Gençlere sahip çıkmalı. Gençleri siyasete çekmeyi bilmeli.

Bunun için önce gençlere bir umut, uğruna mücadele edebilecekleri bir amaç vermeli.

Göreceğiz, 14 Mayıs Seçiminin sonucunu, gençlerin oyu tayin edecek.