Özgürlüğün olmadığı yerde adalet, adaletin olmadığı yerde demokrasi olmaz. Demokrasinin olmadığı yerde doğal yaşam korunamaz. O nedenle bugünün öncelikli sorunu demokrasi sorunudur. Sosyalizm ise aslında demokrasi ile gelen değerleri güvence altına almak, toplumsallaştırmak için gerekli. Dememiz o ki, önce, atı, arabanın önüne doğru koşmayı bilmek lazım.

Kendini Türkiye’de Sosyalist hareketin taşıyıcı unsuru, bir çeşit uç beyi olarak gören bazıları, bir yanıyla Kürt Hareketini Sosyalist hareket içinde görmeye yanaşmazken, öte yandan onunla rekabet içinde olmaktan da kendilerini alamıyorlar. Fakat bunu yapabilecek düşünsel donanıma da, yeteneğe de sahip değiller.

Kürt Hareketinin, Türkiye’de demokrasi mücadelesini yükselten başlıca kaldıraç haline geldiğini ya görmek istemiyorlar ya da görüyor ama içlerine sindiremiyorlar. Yaşamda karşılığı olmayan söylemler ile suni ayrılıklar ihdas etmeleri bu yüzden. Birlik ve dayanışmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz şu dönemde bu, demokrasi mücadelesine zarar veriyor. Tek adam siyasetini sürdürmek isteyenlerin ise ekmeğine yağ sürüyor.

Sol Parti Parti Meclis Üyesi Alper Taş, HDP gölgesi altında Türkiye’de sosyalist hareke tin gelişemeyeceğine inancını belirten bir açıklamada bulunmuş. İnanana neden inandığı sorulmaz. Ama, tam da bu yüzden Kürt Halkına güçlü destek veremediklerini, Kürt Halkı ile dayanışma içinde olamadıklarını söylemesi tam bir iki yüzlülük durumu. Alper Taş, geçen yerel seçimlerde de aynı duygu içinde HDP ile dayanışma içinde olamadı. Ama bir ilçeden CHP’den belediye başkanlığına aday olmayı içine sindirebildi. CHP’yi HDP ye göre daha Sosyalist mi buldu acaba?

Bana konu Sosyalizmden çok psikolojinin konusu gibi geldi. Açıkçası bu davranışa yön veren psikolojik ruh hali beni daha çok ilgilendiriyor.

Bir gün, birlikte mücadele verdiğim köy kökenli bir yoldaşın köylü olmayı cahillik, görgüsüzlük gibi kavramlarla özdeşleştirdiğini, çevresindeki insanlarda kendisi ile bu köylülük arasında bağ kurmasına yol açtığı için annesine karşı hoyratça davrandığını, onunla birlikte görülmek istemediğini fark etmiş, hayal kırıklığına uğramıştım. Hâlbuki anne, olgunluğu, hayatı kavrayışı ile oğlundan çok daha değerliydi benim gözümde.

Alper Taş’ın yukarıdaki açıklamasını duyunca, nedense bu olay geldi aklıma. Ben, bu zevatta, bir tür aşağılık kompleksi ve bunu telafi etmek için geliştirilmiş bir üstünlük kompleksi görüyorum. Kürt Hareketine bir tür öfke duyuyorlar sanki.

Doğru dürüst fabrikada disiplinli bir çalışma içinde olmayan bir devrimci, kendini proleter gibi davranmaya adar da, en keskin lafları bulup söylemeye çalışır ya. Böylece tam bir proleter gibi düşündüğünü çevresine göstermiş olur ya, işte öyle bir durum bunların ki. Bir tür savunma mekanizması olarak iş görüyor.

Öyle ya Türkçe konuştuğunda ne söylediği bile anlaşılamayan dağda bayırda yaşayan birileri, yaşama hakkı için başkaldırınca sosyalist oluverir mi hemen? Olacak şey midir bu! Yıllarca sosyalistlikte dirsek çürütmüş, anlı şanlı direnişin doğal temsilcileri ortada dururken bu baldırı çıplak köylülere de ne oluyor? HDP gölgesinde Sosyalizm mi gelişirmiş? Hadlerini bilseler de kurtarıcılarının izinden gitmeyi bilseler, dayanışma nasıl olur görecekler. Kafalarının arkasında yatan düşünce belki bu.

Oysa her gün aynı işi yapan, eline bakan bir sürü boğazı beslemek durumunda olan bir işçi için gerçekte ekmek davasıdır olay. Kürt Halkı, baskıyı, zulmü, aşağılanmayı her gün yaşıyor. Binlerce evladı ya hapiste, ya mezarda …. Bu halk, bir fantezi peşinde değil, etiyle, kanı ile bedel ödeyerek özlediği yaşam için mücadele veriyor, dik duruyor. Sosyalist olmak bunu görmeyi, bu insanları anlamayı gerektirir. Çünkü, birlikte özgürleşmenin, adalet ve demokrasiye birlikte ulaşmanın yolu budur!

Küçük olsun benim olsun, yeter ki namım yürüsün, kafası ile bir yere varılamaz! Bir gün olsun bu hareketi nerden aldık da nereye getirdik diye, kendinize bir sorun arkadaş!

Bir de “Bizim olsun, benim olsun” hali içinde Sol gösterip Sağ vuranlar var. Özgürlük ve Demokrasi İttifakı kurulmuşsun. Yeşil Sol Parti içinde ortak aday gösterilecek, farklılıklara rağmen aynı etiket içinde yer alan herkes kazanacak. Daha ne olsun! Vardığın bu sonucun gururunu yaşa.

Derken bir de bakıyorsun, seçime beş kala bir seçim bölgesinde, İttifak içinden biri karşına bir başka aday çıkarmış, namım yürüsün diyor. Benin oylarımla barajı aşacaksın, ama mecliste kendi adınla köşe tutacaksın öyle mi?

Sevgili Erkan Baş’a sormak lazım, HDP listesinden meclise girdin, iki gün sonra HDP den ayrıldın parti kurdun. Olur dendi, ses çıkarılmadı. Bu ne şimdi! HDP den milletvekili olmasan, meclis kürsüsünde, televizyon kanallarında boy gösterebilir miydin? Seni topluma tanıtan harekete, gene aynı oyunu oynayarak mı teşekkür edeceksin? Kitapta yoldaşlığın raconu böyle mi yazıyor?

Bu ülke, “Tek millet, Tek devlet” derken bir türlü modernleşmesini tamamlayamadı, huzuru ve istikrarı bulamadı. Sol ise çocukluk hastalığından bir türlü kurtulamadı, kimliğini bulamadı.

O yüzden Türkiye’de Sol hareketin Kürt Hareketi zemininde kendine güç bulmaya çalışması doğal, anlaşılır bir durum. Bu etkiyi, üzerinde bir gölge gibi hissetmek ise psikolojinin konusu olabilir ancak.