Her zaman yoğun olan ve büyük bir hızla değişen Türkiye’nin toplumsal gündemi, 100 yılın seçimine kilitlenmiş durumda ama, her şeye karşın yaşanan bu büyük hây-u huy içerisinde bile hiç unutmamamız ve atlamamamız gereken önemli gün ve haftalar ve anlamlı yıldönümleri vardır. Bunların en önemlilerinden birisi de 12 Eylül 1980’den önce öğretmenler günü olarak da kutlanan 17 Nisan Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönümüdür. Söz konusu bugün, buradan mezun olsun olmasın tüm öğretmenler ve eğitimciler için çok önemli ve anlamlı bir gündür. Çünkü, Cumhuriyet Döneminin özgün ve örnek bir öğretmen yetiştirme modeli olarak tasarlanmış olan Köy Enstitüleri, 17 Nisan 1940 Tarihinde kurulmuştur. Kuruluşunun hemen ardından farklı ve üstün eğitim-öğretim uygulamalarıyla ve yetiştirdiği nitelikli yurtsever öğretmenleriyle büyük bir ilgi görmeye başlayan ve çok büyük bir ihtiyaca cevap veren Köy Enstitüleri; kısa zaman sonra, ülkemizde özellikle toprak ağalarının, karanlık gerici güçlerin ve bazı aymazların yalan yanlış yakıştırmalarının ve tamamen yanlı ve taraflı suçlamalarının boy hedefi haline gelmiştir. Egemen güçlerin ve gerici çevrelerin bu baskılarına dayanamayan dönemin CHP iktidarınca 1946 yılında müfredatı ve işlevleri değiştirilerek özünden saptırılmış, daha sonra da 1950 Yılında yapılan seçimlerden sonra iş başına gelen dönemin DP iktidarı tarafından 1954 yılında tamamen kapatılmıştır. Bu hesaba göre Köy enstitüleri, eğitim-öğretim faaliyetlerini topu topu 14 yıl boyunca sürdürebilmiştir. Ancak Köy Enstitüleri, faaliyette bulundukları bu 14 yıl içerisinde öylesine olağanüstü nitelikte bir öğretmen yetiştirme modeli haline gelmiştir ki, bu başarılı model, Türk Eğitim Tarihinde çok derin izler bırakmıştır. Bu nedenledir ki Köy Enstitüleri, kuruluşlarının üzerinden 83 Yıl geçmesine rağmen ülkemizdeki gerçek eğitimciler, cumhuriyetçi ve laik aydınlar, devrimci, ilerici ve yurtsever öğretmenler ve tamamen bilimsel ve demokratik bir eğitim yanlısı olan çağdaş düşünceli yurttaşlarımız tarafından hiçbir zaman unutulmamıştır. Her kuruluş yıldönümünde anıla anıla bugün için artık sözcüğün tam anlamıyla gerçek bir eğitim efsanesine dönüşmüştür. Bu efsane sözcüğü, övgü olsun, laf olsun diye söylenmiş süslü bir yakıştırma değildir. Söz konusu bu nitelendirme, eğitim bilimciler arasında genel kabul görmüş, yaygın bir yaklaşımdır. Köy Enstitüleri efsanesi günümüzde de hala, tüm öğretmenlerin ve bütün bir halkın gönlünde yaşamaya devam etmektedir. Eğitim bilimleri açısından bakıldığında açıkça görülür ki Köy Enstitüleri, gerçekten de eşi ve benzeri bulunmayan, özgün bir öğretmen yetiştirme modelidir. Bu model, kurucu kadroları tarafından siyasi ve ideolojik bir tercih olarak değil, o günün koşullarında ağır eğitim sorunlarının bir an önce çözülebilmesi ve ekonomik kalkınmanın hızla gerçekleştirilebilmesi için zorunlu bir seçenek olarak seçilmiştir. 1923 Yılında Cumhuriyet ilan edildiğinde toplumun büyük bir kısmı eğitim ve öğretimden yoksun bulunuyordu. 1923 istatistiklerine göre, ülkedeki okur-yazar oranı yüzde 9’du. Bu oran, kadınlar arasında binde 4’e düşüyordu. Bu çağ dışı görünümden bir an önce kurtulabilmek için eğitim-öğretim alanında çok hızlı devrimlerin ve köklü dönüşümlerin yapılması gerekiyordu. Eğitim-öğretimle ilgili ilk olarak 1924 yılında Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu çıkartıldı. 1928 yılında yeni harflerin kabul edilmesiyle birlikte önemli bir aşamaya geçildi. Okuma yazma oranını arttırmak için yurt genelinde Mustafa Kemal Atatürk’ün önerisiyle Millet Mektepleri açıldı. Buralarda okuma yazma bilmeyen yetişkinlere eğitim verilmeye başlandı. Her ne kadar başarılı bir uygulama olsa da Millet Mektepleri ile Cumhuriyet bilincine sahip kuşaklar yetiştirmenin olanaksızlığı göz önüne alınarak, yeni eğitim sistemi için kimi arayışlara girildi. Bu bağlamda 1936 yılında açılmış olan “Eğitmen Kursları” Köy Enstitülerinin açılması için esin kaynağı olmuştur. Köy çocuklarını çok nitelikli bir eğitimden sonra üstün becerili, özverili, adanmış, çevresinin önderi, çok yönlü ve çok meslekli öğretmenler olarak yetiştirmeyi ve daha sonra bu öğretmenleri tekrar köye göndermek suretiyle; önce düşüncelerde köklü bir değişim başlatmayı ve köyün ve köylünün kalkınma sorununu, köyü en iyi tanıyıp bilenler eliyle gerçekleştirmeyi amaçlayan Köy Enstitüleri Yasa tasarısı, Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç tarafından hazırlanmıştır. Köy Enstitüleri resmi olarak 17 Nisan 1940 tarih ve 3803 sayılı yasa ile kurulmuştur. Enstitüler, köy öğretmeni ve köye faydalı olacak meslek mensuplarını yetiştirmek amacıyla, tarıma elverişli arazisi bulunan yerlerde Millî Eğitim Bakanlığı tarafından açılmıştır. Öğrenim süresi en az 5 yıl olan enstitülere, tam devreli köy ilkokullarını bitirmiş olan sağlıklı ve yetenekli köy çocukları seçilerek

alınmışlardır. İşte köy enstitülerinin önemi, özgünlüğü ve üstünlüğü bu noktada ortaya çıkmıştır. Çünkü Köy Enstitüleri, yalnızca eğitim kurumları değil, “hiçlikten üretmek”, “üretim içinde eğitim, eğitim içinde üretim” ve “yaparak ve yaşayarak öğrenme” ilkelerini temel alan, bilinçli, kendine güvenen, eşitlikçi bir yaşam felsefesini benimseyen bireyler yetiştiren, eğitim faaliyeti yanında toplumsal kalkınmayı da hedefleyen daha üst düzey kurumsal kültüre ve kimliğe sahip öğretim ve üretim merkezleri haline gelmişlerdir. Ülkemizde, aradan geçen bunca zamana rağmen bir daha Köy Enstitülerini ikame edebilecek herhangi bir öğretmen yetiştirme modeli geliştirilememiş ve Köy Enstitüleri’nin boşluğu bir türlü doldurulamamıştır. Bu nedenle, öğretmen yetiştirme düzenimiz ve eğitim sistemimiz, içerisine düşürüldüğü derin ve karmaşık sorunlardan bir türlü kurtulamamıştır. Aynı şekilde arzu edilen çağdaş ve nitelikli eğitim düzeyine de bir türlü ulaşamamıştır. Eğitimin temel unsuru öğretmendir. Nitelikli öğretmenler yetiştirilmeden ne yapılırsa yapılsın nitelikli bir eğitim sağlanamaz. Günümüzde, özellikle tüm eğitim sisteminde köklü reformlar yapılması ihtiyacı her alanda kendisini hissettirmektedir. Bu reformlar yapılırken ve öğretmen yetiştirme düzeni yeniden kurulurken, başvuru kaynağı ve dayanak noktası olabilecek en iyi ve en başarılı örnekler olarak Köy Enstitüleri Modeli hala canlılığını sürdürmekte ve geçerliliğini korumaktadır. Artık birer anıt okul haline gelmiş olan Köy Enstitülerinin 83. Kuruluş yıldönümü dolayısıyla; başta bu özgün efsane okulların yaratılması için ortam ve olanak sağlayan; “Cumhurbaşkanı olmasaydım, öğretmen olurdum” diyecek kadar eğitim aşığı ve eğitim gönüllüsü olan, büyük bir asker ve devlet adamı olmanın yanında aynı zamanda tartışmasız büyük bir eğitim bilimci olarak da kabul edilen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Dr. Reşit Galip, Saffet Arıkan ve Hasan Ali Yücel gibi Milli Eğitim Bakanlarını, Başöğretmen İsmail Hakkı Tonguç’u, tüm Köy Enstitülü öğretmenleri ve Köy Enstitüsü ideal ve amaçlarına gönül vermiş tüm eğitim emekçilerini bir kez daha rahmet, minnet ve şükran duygularıyla anıyor, manevi huzurları önünde saygıyla eğiliyoruz. Köy Enstitülerinin 83. Kuruluş yıldönümü, tüm eğitim emekçilerimize ve halkımıza kutlu olsun.

MEÜ. E. Öğr. Gör. Uzm. Celal TEZEL