Antakya’nın İlk Yıkılışı

Bugün 24 Nisan. Türk düşmanı Biden yine Türklerin 1915’te Ermenilere soykırım uyguladıklarını söyleyip Ermeni ırkçı seçmenleri ile birlikte yine orgazma erecek.

Biden ve nefrettaşları ne 1915’de Türklerin Çanakkale’de emperyalist güçlere karşı savaşmakta olduğunu, ne de o dönemde Doğu Anadolu’da Ermenilerin mezalimlerini ve bunlar için ABD’li ve Avrupalı misyonerlerin Ermenileri silahlandırdıklarını itiraf edecekler!

Ruslara karşı Ukraynalıları gaza getirip Avrupa’nın doğusunda sürmekte olan son katliama neden olan Amerikalı yalan makinasının yerli işbirlikçisi PKK’lılar ile HDP’nin vekilleri de eminim yeni bir sözde soykırım tasarısı hazırlayacaklardır.

Gelin, Türk ve Azeri tarihçilerin ne dediklerini bir tarafa bırakıp Fransız saygın tarihçi Zoe Oldenburg’un The Crusades adlı kitabının 102nci sayfasından okuyalım:

‘1096’da Antakya’daki Ermeni azınlık, Fransız komutan komutasındaki I. Haçlı ordusuna şehrin kapılarını açarak şehirdeki tüm yapıların ve Türk nüfusun katliamını gerçekleştirdiler.

I. Kılıçarslan Urfa’dan yetişemeden
bir gün önce şehrin işgali sonrasında Türklerin dev mangallarda pişirilen vücutları ile karşılaştı. Bu, Türklerin tarihte gördükleri ilk soykırımdı.’(The Crusades, Zoe Oldenbourg, Phoenix Press, London)

Bir siyaset bilimci ekonomist olarak, yalan makinesi siyasetçilere değil, konunun gerçeğini anlatan tahihçilere inanmamız gerektiğini söylemeliyim.

Ne Ermeni seçmenlerine sarılıp timsah gözyaşları döken Biden ne de Yerevan’a kadar gidip soykırım anıtına çelenk koyarken sınırın hemen öte yanındaki Nato müttefikini suçlayan Pelosi’nin üzerimize koymaya çalıştığı triplerden etkilenmeden şunu diyoruz:

Siz emperyalistlerin amaçlarını ve planlarını bin yıldır izliyoruz ve Anadolu ve Balkan Türkleri olarak sizinle bin yıldır savaşıyoruz; son etapta, atamız Mustafa Kemal Atatürk ile tam yüz yıldır üzerimize saldığınız ordularla önce Anadolu’da, sonra Kıbrıs’ta ve en son Kafkaslar’da savaş halindeyiz.

Hiç şansınız yok! Zira siz Batılı emperyalistlerin ekonomize, seçimlerimize ve hatta kültürel yaşamımıza vermeye çalıştığı zararlara karşı Nutuk’ta okuduğumuz gibi her zaman uyanık olacağız!