14 Mayıs seçimleri, Türkiye’de Milliyetçiliğin hatırı sayılır bir yükselme trendinde olduğunu açıkça gösterdi. Milliyetçilik ve İslamcılık birbirini besleyen inanç sistemleri olarak rejimin otoriterleşmesinde belirleyici rol oynuyorlar.

Türkiye seçmeninin %65’i Milliyetçi, İslamcı partilere oy verdi. CHP içinde de Milliyetçilikten beslenen önemli bir kitle var. Kimlikler üzerinden yapılan siyasete, Millet ittifakı içinden de hatırı sayılır bir destek var.

Tek adam rejimine alternatif gösterilen güçlendirilmiş parlamenter sistem arayışı ve söylemi, Meral Akşener’in İstanbul ve Ankara Belediye başkanlarını dahil ederek Millet İttifakında yeniden yer aldığı andan itibaren güçlenerek akacak bir zemin bulamadı. Seçim kampanyasında da yeterince dillendirilemedi. Değişim vaadinin “yine baharlar gelecek” naifliği içinde soyut kaldı.

Erdoğan ve ekibi, Millet İttifakının dillendirdiği değişim talebini, din ve aile elden gidecek propagandası içinde, muhafazakâr kesimde, korku ve tedirginlik yaratmak için kullandı.

Katılımcı demokrasi, demokrasi içinde farklılıkları koruyarak kardeşçe birlikte yaşama, söylemleri; Milliyetçiliğin, milli ve yerli olmanın, göçmen karşıtlığının parlatıldığı, PKK ile mücadelede sakat kalmış Gazinin seçim standında sahne aldığı süreçte etkisiz kaldı. Fırsat eşitliği, gelir adaleti, kaliteli eğitim gibi geleceğe dönük hedefler, popülist vaatlerin gölgesinde kaldı.

Millet İttifakının 14 Mayıs 2023 Seçim sürecinde yaşadığı temel açmazın bu olduğunu düşünüyorum.

Cumhur İttifakı, 2023 Türkiye’sinde yol açtığı hasarın halkın yaşamına yansıyan etkilerini, elindeki iktidar ve medya olanakları ile korku, tedirginlik iklimi yayarak, ötekileştirme ve güç gösterisi ile aşmaya çalıştı. Millet ittifakı ise, sandıkta elde edeceği muhteşem başarıya inanmış olarak daha çok, elde edeceği başarının seçim gecesi manipülasyonu ile elinden alınmasını boşa çıkarmaya odaklandı.

Seçim sonuçları ile verilerin merakla izlendiği gece CHP yanı sıra Halk TV, kötü bir sınav verdi. Veri akışına itibar etmeyin, ıslak imzalı sandık tutanakları elimizde, öndeyiz, seçimi aldık alıyoruz mesajları verilir, Anadolu Ajansı ile kavga edilirken, günün sonunda her iki yarışta da Cumhur İttifakının önde olduğunun ortaya çıkması, muhalif kamuoyunda hayal kırıklığını derinleştiren bir rol oynadı. Onca hazırlığa rağmen sandık güvenliği konusunda da zaafların yaşandığınıgörüyoruz. Umarım bunlardan gereken ders çıkarılmış, önlemler alınmıştır.

Gün ikinci tur seçime odaklanma günüdür. Bunun için, öncelikle seçim kampanyası sırasında kullanılan hangi söylemlerin işe yarayıp yaramadığı üzerinde durmak lazım

Seçim kampanyanızı “yapacağım, edeceğim”, “sana söz” söylemleri üzerine kuruyorsanız, bunların seçmende bir anlamı olacağından önceden emin olmanız lazım. Bunun için toplumun bilincinde, teminat gösterebileceğiniz, seçmenin hayatında iz bırakmış başarılarınız olması lazım. “Emeklilerin hesabına 15 bin yatacak, evinizi bedava yapacağım, 100 bin öğretmen atayacağım” gibi popülist söylemlerin halkta ne heyecan uyandırdığına bir bakmak lazım.

Görüldü ki Kılıçdaroğlu’na oy veren en sadık seçmen, Yeşil Sol Parti seçmeni. Radikal Milliyetçi, göçmen karşıtı söylemlere ağırlık vererek Sinan Oğan’a oy verenlerin gönlünü kazanmaya çalışırken değişim sözüne destek vermiş bu seçmeni incitmemek lazım.

Partili Cumhurbaşkanı ve destekçileri 14 Mayıs seçiminde elde ettiği sonuçtan memnun görünüyor. Muhalefette gün, bir birini suçlama, geçmişe takılma değil; kimlik savaşları içinde ülkeyi daha karanlık günlere taşıma iradesi karşısında verilecek ortak mücadelede, safları sıklaştırma günü olmalı.

Enseyi Karartmayalım.