Evet, Muhalefet, Türkiye’de, siyasetin Milliyetçilik ve İslamcılık üzerinden yozlaştırılmasına, Tek Adam rejimi üzerinden toplumun yeniden yapılandırılmasına seyirci kaldı. Milliyetçilik, İslamcılık ve Popülizme teslim oldu. Sistemin sürmesinden çıkarı olan militarist, finansal bütün unsurların İslamcılık ve Milliyetçilik üzerinden iktidar ile uzlaşmasına tanık olduk. Muhalefet de buna teslim oldu.

Daha fazla hukuk, daha fazla adalet, daha fazla özgürlük, demokrasi talep ediyorsanız, kullanacağınız araçlar da, seçeceğiniz söylem de buna uygun olmalıdır.

Mücadeleyi, Mecliste yükseltecek savaşçılarınızı, bezirgân siyaseti içinde, sen ben bizim oğlan bir araya gelerek yukarıdan tayin edemezsiniz örneğin. Bütün örgütünüzü, üyelerinizi bu mücadelenin uç beyleri haline getirmek zorundasınız. Demokrasi mücadelesi verdiğini iddia eden bir parti, siyasi kararlar alırken tartışmaya dâhil etmediği üyelerinden, sandık güvenliğini sağlamasını bekleyemez. Muhalefet partilerinden her hangi birisi, bir seçim çevresinde, örgütlerinde, bizi temsil edecek en iyi aday kim olmalı, tartışması yaptı mı, hatırlıyor musunuz?

Güç gösterisinin, şiddetin, hukuksuzluğun, keyfiliğin, baskının, tacizin, hakaretin, kimlik savaşlarının, ayrıştırmanın geçerli akçe (cari) olduğu yerde; silah ile şiddet ile Milliyetçilik ile İslamcılık ile aranıza mesafe koymazsanız inandırıcı olamazsınız. Demokrasi hukuk, adalet mücadelesini yükseltemezsiniz.

Türkiye’de demokratikleşme sürecinin kilitlenmesinde rol oynayan en önemli faktör PKK’dır. PKK üzerinden şiddetin sorun çözme aracı olarak kullanılma iradesinin ve tehdidinin ortada durduğu yerde, iktidarın sürekli bunu diri tuttuğu yerde, Türk halkının bu tehdit karşısında en güçlü gördüğü siyasi odağa yönelmesi kaçınılmazdır. Birçok aile bir oğlunu ya da bir yakınını bu mücadele içinde yitirdi, bunu unutmamak lazım.

Türk Sorunu (siz buna Kürt sorunu deyin), bu topraklarda demokratikleşme önündeki en büyük engeldir. Milliyetçilik ve İslamcılık temelinde sürdürülen kimlik savaşları, geleceği ipotek altında tutmaktadır.

Milli birliği, beraberliği ve bütünlüğümüzü, Çağdaş Uygarlık seviyesine ulaşmaya çalışırken kuracaktık. Bu bize Atatürk’ten miras kalmıştı, Cumhuriyetin nihai hedefiydi. Ne demokrasi içinde çağdaş uygarlık seviyesine ulaşabildik ne de milli birlik ve bütünlüğü kurabildik, koruyup kollayabildik.

Bunun Türkçülük üzerinden gerçekleşemeyeceği artık ortada. Kendi içinde kimlik savaşları veren bir topluluk içinden dertte ve tasada ortaklaşmış bir Toplum ortaya çıkamaz. O topluluk huzuru ve istikrarı hiç bir zaman bulamaz.

Kürt Siyasi Hareketi, demokratik zeminde, sorunu çözmek için bir mücadele verdiğine, Kürdü ile Türkü ile halkı ikna etmek istiyorsa öncelikli olarak PKK’ya, Kandile “Silah bırak, Türkiye toprakları dâhilinde şiddet kullanma, bırak Kürtlerin haklarını Türkiye’de ben temsil ederim” çağrısında bulunmalıdır. Samimi ve ısrarcı olursa, yüksek perdeden bunu dillendirirse, üzerine gölge düşmez, kimlik sahibi olur. Kandil’in siyasete her müdahalesi, Türk Milliyetçiliğinin ve iktidarın işine yaramıştır. En başta da Kürt Siyasi Hareketine zarar vermiştir.

Demirtaş bunu cezaevinden gördü. Derdini anlatabildi mi, sanmıyorum.

Kuralların tümüyle tek bir kişi tarafından belirlendiği bir oyunda kaybedersiniz. Çünkü bu süreçte eşit koşullarda yarışan adaylar olmaktan çıkar, sonucu önceden belirlenmiş bir yarışın figüranları haline gelirsiniz. 2023 seçim sürecinde davranış kalıplarını belirleyen iktidar oldu. Muhalefet kendisine dayatılan davranış kalıpları içinde hareket etti. Yenilgi kaçınılmazdı.

Tek Adam önce karşısına çıkacak en dişli rakibi Ahmak Davası gibi bir icat ile oyun dışı bıraktı. Böylece muhalefete yol gösterdi. Muhalefet bu dayatmaya boyun eğmeyebilir, dik durabilirdi. Kılıçdaroğlu, stratejik ortağının içine sinmediğini bilmesine rağmen aday oldu. Özgürlük ve Demokrasi İttifakı da aday çıkarmamayı Kılıçdaroğlu’nun çıkmasına bağladı. Bunlar yanlıştı.

Muhalefet kampanyayı “sana söz”, “geliyorum” salvoları içinde popülist bir söyleme dayandırdı. Her kesime, rüşvet gibi türlü vaatlerde bulunuldu. Milliyetçiliği kullanırsam Muhafazakârlardan oy alabilirim sandı. Bu strateji işe yaramadı. 15 Milyon bayram harçlığı vereceğim söylemine emekli, 100 bin öğretmen atayacağım söylemine öğretmen inanmadı.

Anayasadaki ilk dört maddeyi değiştirmeyi göze almadan demokratik bir Cumhuriyet kuramazsınız.

Yapılması gereken şey topluma İslamcılık ve Milliyetçilik üzerinden deli gömleği giydirilmesine kararlı bir biçimde karşı çıkmaktır. Demokrasi, Adalet, Özgürlük talebini bir Dava, bir mücadele zemini haline getirmektir. Türkiye coğrafyası içinde yaşayan her kültürü, her inancı, her kimliği kucaklayacak, gençliğine yatırım yapan, doğa ile barışık, geliri hakça üreten - hakça bölüşen, laik, demokratik, sosyal, katılımcı, çağdaş bir hukuk devleti arayışını Dava haline getirmektir.

Türkiye’de gerçek muhalefet, ancak bu zeminde yükselebilir, sonuç alabilir.