Hepimiz karın ağrısından kıvranıyoruz!
60 kişiyiz.
Tuvalet ilk kapanın…
Delikanlılığa bok sürülmez!
Tut kendini tutacağın kadar.
Hepimiz ishaliz.
İşkenceden ölmedik,
İshalden öleceğiz...
Meğer dizanteri olmuşuz!
…
Bizden toylar bağırıyor:
-Allahını öldürecekler bizi!
-Anammm, zehirlendik!
-Hani ulan bizi gemiye yükleyip ayağımıza demir bağlayıp Akdeniz’in derinliklerine atacaklardı!
-Vay ipneler.
-Taktik değiştirdiler.
“Gemilerine mazot parası gitmesin” diye bizi kestirmeden öldürüyorlar.
Darbenin daha üçüncü ayı dolmamış!..
...
Garnizon Komutanlığı, disiplin suçu işleyen askerlerin yattığı,
Denize nazır, birbirini gören 4 koğuş, bir hol, tuvalet ve
banyolu, her şeyi canlı canlı yaşadığımız teras hapishane…
E tipi cezaevine göre 4x4 Amerikan Hilton gibi.
…
Bu Hilton’da, 12 Eylül Faşizm dönemini, acısı tatlısıyla yaşadık.
Korkmadım mı?
Ne yalan söyleyeyim,
yaşım 25 olmasına rağmen,
herkes gibi bende tırstım.
Korktum!
…
Ülkenin gidişatını beğenmeyen,
ezilenin, sömürülenin yanında olan Biz Devrimciler için,
kaçınılmaz bir özgürlük kısıtlamasıydı!
Tatlı anılardı.
Yaşadık, güldük, geçti.
…
Aradan 40 yıl geçmiş.
Devletin işkencehaneleri, cezaevlerinde değil,
Kendi evimizde hapisiz.
Gülemiyoruz!
Sorumluluğumuz olan halkımıza ve çocuklarımıza: ‘Güzel günler göstereceğiz.’ sözümüz var.
Gerçekleştiremediğimiz için üzgünüz...
...
Silahla yapamadıklarını şimdi virüsle yapıyorlar.
‘-Çıkma evinden!..’
Ölmeden mezara girmiş gibiyiz.
Ölmez isek: Halkımız ve çocuklarımız için mücadeleye devam edeceğiz!..
Ama bu ara herkese düşen bir görev daha var!
Bu Korona ipnesini yenmek için:
1-Çocuklarımızın bizlere ihtiyacı var.
2-Biz onların güvendikleri, sırtlarını dayadığı, güçlü ve gizli silahlarıyız.
3-Yaşam kaynaklarıyız…
Lütfen onlar için kendimizi evlerimize, fakirhanelerimize kitleyelim!..