CHP Lideri gündemi değiştirdi...
AKP ve MHP’nin kucağına “Türban” konusunu bıraktı.
Bırakma da hemen belirteyim, artçı değişikliklikle gelebilme de var.
Yani,Şalvar,Takke vd...
Dönelim değerlendirmeye...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı, başörtüsü konusunda yasal güvence getiren teklifin TBMM Başkanlığı’na sunulmasıyla hem parti hem de cumhuriyet tarihi açısından önemli bir adım atıldı.
Teklifle, CHP’nin “kurucu parti” sıfatıyla sahiplendiği, başörtüsünün laikliğe aykırı olduğuna yönelik geleneksel paradigma, yazılı ve resmi olarak terk edildi.
Teklifin gerekçesi önemli.
Gerekçe de, önceki dönemde kamuda başörtüsünün kullanımını yasaklayan tutum için, “siyasetin istismar aracı”, “engelleme ve yasaklama” saptaması yapıldı.
Aslında; tek maddelik teklif sadece başörtüsü kullananlara değil, kullanmayanlara da güvence getiriyor. Teklifte, “giymek ya da giymemek” vurgusu yapılarak, kadınların hiçbir biçimde farklı bir kıyafeti kullanıp kullanmamak konusunda zorlanamayacağı vurgulanıyor.
Kılıçdaroğlu imzasıyla TBMM Başkanlığı’na sunulan kanun teklifinin ismi ilginç:
“Kadınların Yürüttükleri Mesleğin İcrası Kapsamındaki Kılık ve Kıyafeti Giymek Dışında Herhangi Bir Zorlamaya Tabi Tutulamaması Hakkında Kanun Teklifi.”
Teklifte, Kılıçdaroğlu’nun dışında, 132 Milletvekilininde imzası da yer aldı.
Teklifle, CHP, laiklikle özdeşleştirdiği, laikliğin ayrılmaz parçası kabul ederek yaklaşık bir asır boyunca sahiplendiği ve partiyle özdeşleşen geleneksel politikasına karşı, o mevziyi sözel ve icrai şekilde terk ederek tarihsel bir adım attı.
Bu adımı atarken mesaj verdi.
Mesaj net: hem başörtülü kadınlara ve bu konuda endişelerini dile getiren, AKP sonrasında geriye dönüşten endişe eden muhafazakâr erkek seçmene, “korkmayın, haklarınız yasal güvence altına alınacak” ...
Teklif sadece muhafazakâr kesim açısından garanti getirmiyor. Aynı zamanda seküler kesimin endişelerini de gidermeyi hedefliyor. AKP ve MHP’yi bu konuda baskı altına alarak, kimsenin kılık ve kıyafetine karışılmayacağı konusunda yasal zemin oluşturmayı amaçlıyor.
Teklif basit bir düzenlemeden oluşuyor ancak gerekçe bölümü önemli. Teklifin gerekçe kısmında hem CHP hem de CHP’nin kurucu parti olması, geçmişteki başörtüsünü laikliğe aykırı nitelemeye dayalı tutumu nedeniyle cumhuriyet tarihi açısından da önemli ifadeler bulunuyor.
Gerekçe bölümünde, “Türkiye’nin imzacısı olduğu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi insanlık ailesinin bütün üyelerinin eşit ve devredilemez haklara sahip olduğunu açıkça belirtmiştir. Anayasa’nın 2. kısmı, ‘Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir’ ifadesiyle temel hak ve özgürlükleri güvence altına almıştır” denilerek, kılık ve kıyafet özgürlüğünün anayasal ve evrensel bir hak olduğu vurgulanıyor. Böylece CHP’nin geleneksel paradigmasından yazılı olarak keskin bir dönüş yapılıyor.
Devam eden kısımlarda da bu yeni paradigmanın zeminini oluşturan ifadeler var:
“Demokratik, laik hukuk devletlerinde bireylerin sahip olduğu dini inanç ve kanaat hürriyeti hiçbir sınırlamaya tabi tutulamaz. Laiklik, din ve vicdan hürriyetini engelleyecek biçimde yorumlanamaz; aksine laiklik din ve vicdan hürriyetinin kullanılmasının teminatıdır. Dini konulardaki bireysel tercihler ve bireylerin yaşam tarzı devletin müdahalesi dışında olduğu gibi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 19’uncu maddesiyle teminat altına alınan ifade özgürlüğü, kıyafetini seçme özgürlüğünü de kapsamaktadır.”
Gerekçe kısmında, CHP’nin özeleştirisi niteliğinde ifadeler de var. “Kadının kıyafeti başta; bireylerin yaşam tarzı, inancı ve etnik aidiyeti siyasetin konusu olmamalıdır. Geçmişte yaşanmış bazı baskıcı uygulamalar toplumsal hafızamızda olumsuz izler bırakmış, ayrıca siyaseten istismar aracı olagelmiştir. Yakın geçmişimizde üniversite öğrencilerinin başörtüsüyle eğitim hakkı engellenmiş, kamuda kadınların başörtülü çalışmasına izin verilmemiştir. Benzer engellemelerin ve yasaklamaların bir daha yaşanmaması için her türlü önlemi almak parlamentonun ve kamu idaresinin görevidir” denilerek, CHP’nin de desteklediği geçmiş uygulamalar eleştiriliyor, bu uygulamalar “siyasetin istismar aracı”, “engelleme ve yasaklama” olarak nitelendiriliyor.
Gerekçe kısmı şöyle bitiriliyor:
“Genelge, talimat, yönetmelik ya da diğer idari düzenlemeler ve hiyerarşik amirlerinin emirleriyle kadının ne giyeceğine ya da giymeyeceğine yönelik yapılmış zorlamalara son vermek ve kadının kıyafet seçme özgürlüğünü kanuni güvence altına almak için bu teklif hazırlanmıştır. Teklif ile kadınlarımızın Anayasa ile güvence altına alınan kişisel ve mesleki kıyafet özgürlüklerinin korunması öngörülmektedir.”
Teklifin gerekçe kısmında, önerilen düzenlemenin, yargıdan TSK’ye kadar ayrım yapılmadan kamuda çalışan tüm kadınları da kapsadığının altı çizilerek şöyle deniliyor:
“- Kamu hizmetlerinin yürütülmesinde görev alan ve her statüde istihdam edilen kadınların,
- Anayasanın 135 inci maddesine göre kurulan meslek örgütlerine bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınların, yürüttükleri kamu hizmeti veya mesleki faaliyetlerin gereği olan mesleki kıyafet, cübbe, önlük veya üniforma giymek dışında, herhangi bir zorlamaya tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmaktadır. Böylece, kadın çalışanların kıyafetlerinden dolayı bir ayrımcılığa tabi tutulamamaları amaçlanmaktadır.”
Bu ayrıntılı gerekçe, tek bir kanun maddesi için hazırlandı. Teklifin tek maddesi şu düzenlemenin kanunlaşmasını öneriyor:
“Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşlarına bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma vb. dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz.”
Maddede, “giymek” ya da “giymemek” ifadesi kullanılarak, başörtüsünün yasak kapsamına alınamayacağı gibi kadınların başörtüsü kullanmaya zorlanamayacağı da vurgulanıyor. Teklifin diğer iki maddesinde, kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği ve Cumhurbaşkanı tarafından yürütüleceği belirtiliyor.
Bakalım ne olacak?
Karşılık bulacak mı?