Bu başlıkta yayımlanan önceki yazılarımı yazının sonundaki “Yazarın Diğer Yazıları” bölümünden okuyabilirsiniz.
SU İŞLERİNDEKİ GÖREVİME TEKRAR DÖNMÜŞTÜM.
Yaz aylarında su sorunu yaşamamak için hiç zaman kaybetmeden çalışmalara başlamıştım. 6 Ay önce uygulamakta olduğum sistemi tekrar hayata geçirmeye, varsa aksayan birimleri düzenlemeye çalışıyor, takip edilmesi gereken projeler için de Adana’da Bölge, Ankara’da da Genel Müdürlükler nezdinde görüşmeler gerçekleştiriyordum. 12 Eylül darbesinin etkisiyle Yurttaşların da hak aramak için Belediyeye gelmeleri neredeyse yok denecek kadar azalmıştı. Azalmasına azalmıştı da Mersin’de yaşayan Yurttaşlar Bizim Yurttaşlarımız, Bizim seçmenlerimizdi. Sesleri çıkmıyor diye Onları susuz bırakacak, sorunlarını çözümlemeyecek değildik. Başkanın bıraktığı Belediyeyi, O’nun öğrencileri olarak daha iyi durumlara yükseltmek Bizlerin göreviydi. “Kaya Mutlu’nun Adamları Belediyeyi iyi yönetemiyor, Belediyeyi batırıyorlar. “ dedirtmemek için Ben ve bazı Arkadaşlarım her türlü baskı unsuruna rağmen büyük bir özveriyle görevlerimizi yapmaya çalışıyorduk. Bu düşünceyle fazlaca sorun yaşamadan yaz aylarını atlatmıştık.
VALİ FAHRİ ÖZTÜRK DANIŞMA MECLİSİ ÜYELİĞİNE SEÇİLMİŞTİ.
İçel Valiliğinin yanı sıra Belediye Başkanlığı görevini de yürüten Fahri Öztürk, yeni anayasayı yapacak olan Danışma Meclisi Üyeliğine memleketi olan Yozgat’tan seçilmişti. 15 Ekim 1981 tarihinde Konsey tarafından Danışma Meclisi Üyeliğine seçilen Fahri Öztürk, Belediyenin Başkan Yardımcıları ve Müdürleri ile vedalaşmak üzere Belediye Binasına gelmişti. Eski bir Mülkiye Başmüfettişi olan Fahri Öztürk, Vedalaşma sırasında Bana, “Biliyorsunuz yakında İçişleri Bakanlığı müfettişleri gelecek, bunlar farklı ön yargılarla gelebilir, Sizlere farklı davranabilirler. Teftiş sırasında çok dikkatli olmanız, iyi bir teftiş vermeniz uygun olacaktır. Umarım, herhangi bir sorun yaşanmadan teftişiniz tamamlanır.” Demişti. Ben de teftiş için her türlü hazırlığı yaptığımızı, bir süredir gelmelerini beklediğimizi, normal şartlar altında yapılacak bir teftişin sorunsuz tamamlanacağını ifade etmiştim. Bu vedalaşma sonrasında yeni Vali ve Belediye Başkanı olarak Ferruh Güven atanmış, bu meyanda da teftiş için beklediğimiz müfettişler de gelmişti. Vali Ferruh Güven Belediyeye pek uğramıyor, neredeyse Sever Yıldızçelik ve Necmettin Aslan dışında Müdürleri dahi tanımıyordu. Başkan Kaya Mutlu’nun Renault Station marka makam aracına sivil plaka takmış, köpeğiyle birlikte sabahın 6’sında sokakları ve çorbacıları geziyordu. Aracı da kendi kullandığından dolayı kimse tarafından da tanınmıyordu. Belediyeyle de pek ilgisi yoktu, Valilikle var mıydı, yok muydu bilemiyorum. Zira yılını doldurmadan, 6-7 ay sonra Merkeze çekilmişti.
MAHALLİ İDARELER KONTROLLERİYLE İLK KARŞILAŞMA
Sabah mesaiye başlar başlamaz 2 kişi Makamıma gelerek, İçişleri Bakanlığından Su İşletmesini teftiş etmek üzere görevlendirildiklerini belirtmişler ve kendilerini tanıtmışlardı. Teftişi yapılacak muhasebe dosyalarının büyük bölümünü kolaylık olsun diye makam odasında hazırlamıştık. Kartvizitlerinde “Mahalli İdareler Kontrolü” yazan bu genç memurlar daha çaylarını içmeden teftiş yaptıkları Belediyeleri, teftiş bitmeden Jandarma ya da Emniyet güçlerince kuşattırdıklarını, her Belediyeden bilmem kaç kişiyi tutuklattırdıklarını anlatıyorlar, resmen algı operasyonu yapıyorlardı. Belli ki ikisi de tüm teftişlere beraber gidiyorlardı. Bu arada Bana “Katın, yatın, araban var mı?” diye sorunca sinirlerimin zıplamaya başladığını fark etmiştim. Zira sorduklarının hiçbiri Bende yoktu. Kirada oturuyordum ve hiç birikimim olmadığı için bir otomobil almam da mümkün olmamıştı. Babama ait arsa müteahhide verilmişti. İnşaat devam ediyordu ve en arken 15 ay sonra kardeşlerim gibi Ben de babamın sayesinde bir eve sahip olabilecektim. Bunların 12 Eylül Cuntasından güç alarak ve de ön yargılı olarak teftiş yapacakları belliydi. Sorularına sakin kalarak yanıt vermeye çalışmıştım. İleriki günlerde İşletmede muhatap oldukları her çalışana kat, yat ve araba ile ilgili malum soruyu yönelttiklerini duymuştum. Asıl niyetlerinin ise “ Normal siyasi dönemlerde gelseydik, herhalde böyle karşılanmazdık.” İfadelerinden daha iyi anlaşılmıştı. Herhalde Benim kim olduğum, hangi dönemde Belediyeye girdiğim ve yükseldiğim konusunda önceden bilgi sahibi olmuş gibilerdi. Yaşanan gerginliğin ardından Makam Odasını boşaltmamı, kullanımımda olan Fiat 131 model Makam otomobilini kendilerine tahsis etmemi talep etmişlerdi. Tahsilatlarla ilgili kontrollerin tamamlanması sonrasında Muhasebe teftişinde Makam Odasını boşaltabileceğimi, zira iş hanında kiracı olarak bulunduğumuzdan dolayı 2 odada görevimizi sürdürdüğümüzü, vatandaşa verdiğimiz hizmetleri aksatmadan yürütmemiz gerektiğini, kendilerine daha rahat çalışabilecekleri ortam ile konakladıkları yere gidiş-gelişlerde kullanılmak üzere başkaca bir araç tahsis edeceğimi, makam aracıyla gerektiğinde Ankara ve İstanbul gibi uzun yola gitmek durumunda olduğumu, bu nedenle de bu aracı şimdilik veremeyeceğimi ifade etmiştim. Bu ifadeleri biraz da Şahsıma karşı takındıkları tavırdan dolayı söylemek zorunda kalmıştım. Zira perşembenin gelişi çarşambadan belli olmuştu. Küçük Hamam Şubesi olarak kullandığımız Tahsilat Şubemizde çalışmalarına başlamışlardı. Ancak vara-yoğa ilgili/ilgisiz hemen her şey için gün içerisinde telsizle çağırtıyorlar, akıl sağlığımı oynatacak sorular yöneltiyorlar, düzgün cevabı alınca da “Ha öyle miymiş.” Deyip, çalışmalarına devam ediyorlardı.
TEFTİŞİ HİÇ BİTİRMEYE NİYETLERİ YOK GİBİYDİ.
Tahsilat makbuzlarının ve kayıtlarının kontrolünü tamamladıktan sonra Makam odamda çalışmalarına devam ediyorlar, bir yandan da teftiş layihasını yazıyorlardı. Teftişe başlayalı 3 ayı geçmişti, ancak gitmeye niyetleri de pek yok gibiydi. Makam odasında çalışırlarken kendilerine yardımcı olan personellerle iş birliği yaparak, bu personellerle ilişkiyi çok yakın ve sıcak tuttuklarını, Ben ve İşletme ile ilgili bazı bilgiler alabilmek amacıyla kadro-görev gibi tavizler verdikleri duyumunu almıştım. İlişki kurdukları personelle ilgili bu duruma yanlarına çağrıldığımda gözlerimle de tanık olmuştum. Yıllardır, birlikte/beraber çalıştığım personeller, müfettişlere kek-pasta ikram ediyor, çay servisi yapıyorlardı. Hayretler içerisinde kalmıştım. Bu işin sonu pek hayırlı olmayacak gibi görünüyordu. Zira kaleyi içten fethetmeyi yeğlemişler, teftiş layihasını da bir yandan düzenlemeye başlamışlardı.
TEFTİŞ NİHAYET BİTMİŞ, BENİM DE GÖREVİM SONLANMIŞTI.
Yaklaşık 3,5 ay süren ön yargılı teftiş 9 Şubat 1982 tarihinde tamamlanmıştı. Öğleden sonra boşalan makam odasına ancak geçebilmiştim. Tam mesai bitimi saatinde odacının getirdiği yazıyı teslim aldığımda “açığa alındığımı” öğrenmiştim. Yeni Vali olan Ferruh Güven imzalı evrakta “görülen lüzum üzerine açığa alındığım, yerime Müdür Yardımcısı İlhan Şayan’ın atandığı” yazıyordu. Yazı o kadar acemice kaleme alınmıştı ki, o tarihlerde yürürlükte olan 1475 Sayılı İş Yasasına tabi “uzman işçi” kadrosunda sözleşmeli personel olarak görev yapmama rağmen Devlet Memuru olarak görev yapıyor gibi açığa alındığım yazıda yer alıyordu. Uzman işçinin açığa alınamayacağını, ancak atamayla başka bir göreve tayin edilebileceğini dahi bilmiyorlardı Açığa alınan Devlet Memurlarına yasa gereği maaşlarının 2/3’ü ödeniyordu. İşçi statüsünde görev yaptığımdan ve sözde açığa alındığımdan dolayı tarafıma maaş ödenmeyeceğini de bu süreçte öğrenmiştim. İlerleyen bölümlerde bu maaş konusuna tekrar değineceğim. Konunun diğer dikkat çeken yönü ise Vali Ferruh Güven’in müfettişlerin (Mahalli İdareler Kontrollerinin) teklifiyle görevden alınmam hususunda çağırıp, tarafımdan bilgi istememiş olmasıydı. Bu bilgiyi telefonla dahi isteme gereğini duymamıştı. Kontrollerin önüne uzattıkları yazıyı belki de hiç bakmadan/okumadan imzalamıştı. Hoş okusa da ne olacaktı.
KONTROLLER GİDERAYAK SAVCILIĞA SUÇ DUYURUSUNDA DA BULUNMUŞLARDI.
İşin aslı birkaç gün sonra ortaya çıkmıştı. Kontroller ilk geldikleri gün söyledikleri gibi Ben ve 2 arkadaşım için Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmuşlardı. Neyse ki İşletmenin ve bağlı birimlerinin etrafı hayal ettikleri gibi Emniyet güçlerince çevrilmemiş, herhangi bir gözaltı durumu yaşanmamıştı. Bir sonraki bölümde aslı-astarı olmayan hayali bir kurguyla düzenlenen düzmece suç duyurusunu yazacağım. Yazacaklarım Sizlere mutlaka bir yerlerden tanıdık gelebilecektir.
Devam edecek.
Münif APARI