ABD - İSRAİL ikilisinin Ortadoğu’da başlattığı BOP projesi, en son Suriye’de aldığı sonuçtan sonra geldi kapımıza dayandı.
ABD’nin 1950’lerde planladığı projenin yaşama geçmesi biraz zaman aldı.
Türkiye’ye dair proje, en son Deniz Baykal ve Bülent Ecevit’in mecliste ABD dayatmalarına karşı
gösterdiği direnç karşısında akamete uğrayınca, meşhur 1 Mart tezkeresinin reddinden sonra düğmeye basıldı.
FETÖ örgütü aracılığıyla devletin tüm aygıtları karşı devrimciler tarafından ele geçirildi.
Sonrasında Ergenekon, Balyoz ve diğer kumpas davalarıyla Türk Ordusunun komuta kademesi iftiralarla cezaevine alındı, ordu itibarsızlaştırıldı.
Sonrasında Fetö darbesiyle ve ardından yapılan sivil darbe ikliminde olağanüstü hal şartlarında yapılan referandumda mühürsüz oylarla rejim değiştirildi.
Ardından kurulan Cumhurbaşkanlığı seçimi ile sınırsız yetkili, sınırsız sorumsuz hükümet kuran BOP Eş Başkanı ile artık ABD - İsrail ortak emellerine giden yol açıldı.
Etkisiz ordu, siyasallaşmış, bağımsızlığını kaybetmiş yargı, boğazına kadar borca batmış hazine yoksul ve bitap kalmış halk, çekinecek bir şey kalmamıştı..
Merkez bankasında yedek akçesi bile kalmamış, borca batık ülke İngiliz tefecilerinin kapısında sıra bekler hale gelmiş, halkı geçinememekten intihar eden ülkenin itibarı yöneticilerine yapılan saraylardan yana yüksekti.
Sıra, 100 yıl önce emperyalist planların önünde engel olan Atatürk Cumhuriyetini, ulus devletini tasfiye etmeye, yeniden ümmete dayalı otokratik-teokratik bir devleti kurmaya gelmişti.
Ancak bazı sorunlar vardı. BOP Eş başkanının süresi dolmuştu, Anayasa’ya göre yeniden aday olamayacaktı ama ondan daha kötüsü aday olsa bile kazanamayacaktı.
Son yerel seçimlerde büyükşehir belediyelerinin çoğunu kazanan CHP, yerel yönetimlerde büyük başarı göstermiş, Ekrem İmamoğlu’nun ve Özgür Özel’in liderliğinde genel seçimleri de kazanacak bir noktaya ilerliyordu.
Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığını açımlaması ve CHP’nin bununla ilgili halkın katılımıyla önseçim kararı alması bardağı taşıran son damla oldu.
Tam olarak Fetö organizasyonu kumpas davalarında olduğu gibi, bu kez CHP Belediye Başkanları ve Cumhurbaşkanı adayı ardı ardına tutuklandı, adeta rehin alındı.
Ardından açılan kurultay iptali davalarıyla, genel başkan hakkında meclise gelen fezlekelerle CHP adeta felç edilmeye çalışıldı.
Ancak CHP ve halk tüm bu ağır darbelere, haksızlıklara ve hukuksuzluklara karşı genel başkan Özgür Özel liderliğinde, halkla birlikte büyük bir direnç gösterdi.
Tam bu noktada Devlet Bahçeli’nin tarihsel misyonuyla bağdaşan, İmralıyı muhatap alan çağrısıyla bildiğimiz “süreç “ başlatıldı.
İktidar, seçimle kazandığı belediyeleri yönetmesine, meclisin olabildiğine sınırlanmış muhalefet kürsülerini kullanmasına, barışçıl muhalefetine tahammül edemediği ana muhalefet partisini ısrarla süreç masasına davet edip “sensiz olmaz” dedi.
CHP üyeleri, seçmeni ve destekçileri bu çağrıya şüpheyle bakmakta, sonuçları ile ilgili ciddi endişelerini dile getirmekte iken, bugün CHP süreçle ilgili kurulacak komisyona kararların nitelikli çoğunlukla alınması kaydıyla katılacağını açıkladı.
Muhalefet ve iktidar sözcüleri komisyonun sadece PKK’nın silah bıraktığını açıklamasının ardından yapılacak terörle ilgili düzenlemeler konusunda çalışacağını açıkladılar.
Tüm bu açıklamalara rağmen kamuoyunda komisyon çalışmasının Türkiye’nin bekası, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğine dair olumlu sonuçlar çıkmayacağına dair ciddi endişeler dile getiriliyor.
Sayısal olarak bakıldığında Cumhur ittifakı ve DEM temsilcileri birlikte olduğunda CHP’ye rağmen istedikleri kararları çıkarabilecek çoğunlukta görünüyor.
Kurtuluşu ve kuruluşu yöneten ve başaran Cumhuriyet Halk Partisi büyük bir sorumlulukla karşı karışıya: Terörün bitmesini ülkede barışı tesis etmeyi samimiyetle isterken, masadaki kurtların, gerçek amaçları ve hesapları çok dikkatli olmayı gerektiriyor.
CHP zor bir sınavdan geçiyor.