Gün boyu sohbet konularımıza dikkat ettiniz mi?
Ekonomi, politika, hayat pahalılığı, her gün gelen zamlar, deprem, orman yangınları, maden göçükleri, uyuşturucu çeteleri vs…
Politikacıları destekleyen medya organları konuşmamız gereken konuları belirliyor.
İktidar yanlısı medya ve muhalefet yanlısı medyanın gündemleri farklı.
Al birini vur ötekine.
    Birileri “DİN” üzerinden siyaset yapıyor.
    Birileri “BAYRAK ve MİLLİYETÇİLİK”,
    Birileri “ATATÜRK”,
    Birileri ise “ETNİK KÖKEN”.
Yetmiş yıldır böyle bir siyasi anlayışa mahkum edilmişiz.

    Tarladaki çiftçi mazotun pahalılığını konuşuyor.
Traktörüne koyacağı yakııtın derdinde. 
Gübreye gelen zamları düşünüyor.
Ekemediği yerli tohum için yöneticilere kızgın. 
İthal, ne olduğu belirsiz, tek kullanımlık ve sağlımıza zarar veren tohumları yedirenleri konuşuyor.
Ektiği maydanozun ve hıyarın tüccarın elinde nasıl heba olduğunu konuşur durumda.
    Hayvancılıkla uğraşan çiftçi yemleri, iğne-ilaç parasını konuşuyor.
Üniversite ve lise öğrencilerini geçtik; 
ortaokul öğrencileri “ekonomi ve siyaset” konuşur durumda.
Yaşıtları on beş yaşına geldiğinde üç beş ülke gezerken;
 bizim çocuklarımız yaşadıkları şehirde bile gezemez halde.
     Emekli yıllardır köyüne gidemezken;
yirmi beş kuruşluk poşete zam yapmamakla övünen siyasetçileri omuzlarında taşıyor.
     Sokakta geçen birine söyleyemeyeceğiniz lafları biri birine söyleyen; 
hiçbir şey olmamışçasına geri biri birinin yüzüne bakabilen ve 
el ele kol kola dolaşan siyasetçileri konuşuyoruz.
   Dün söylediğini bugün inkar eden siyasetçileri ve her söylediğini alkışlayan insanları konuşuyoruz.
    Emlak affını yaptık, diye övünen;
 depremde elli bin insan ölünce sorumluluk almayan siyasetçileri konuşuyoruz.
    Deprem sonrası hastanede kaybolan çocuğunu bulamayan anneyi konuşuyoruz.
   Bir yıldır çadırda yaşayan; konteyner alanın şanslı olduğu ancak elektrik parasını ödeyemeyen insanları konuşuyoruz.
Depremi “kader”, madenci ölümlerini “fıtrat”, diyerek atlatan sorumsuz siyasetçileri konuşuyoruz.
    Hızlı treni biz yaptık, diye övünen; 
tren raydan çıkınca sorumlu olmayan siyasetçileri ve bürokratları konuşuyoruz.
     Ormanlarımız yanarken “uçak yok”, diyen  siyasetçileri ve bürokratları konuşuyoruz.
     Depremde bile çadır satan Kızılay’ın vicdansız yöneticilerini savunan zavallıları konuşuyoruz.
    Adalet sarayları yapıp içinde adalet arayan insanları konuşuyoruz.
Mahkeme koridorlarında yirmi beş milyon icra dosyasını konuşuyoruz.
    İnsani koşulları sağlayamadığımız; 
sadece binası ile övündüğümüz cezaevleri yapmayı başarı sanmayı konuşuyoruz.
   Emekliye ve çalışanlara üç beş kuruşu fazla bulup vermeyenler ile
 üç beş yerden maaş alıp yetim hakkı yiyen bürokratları konuşuyoruz.
Kamudaki torpil ve mülakat saçmalığını konuşuyoruz.

“Zamları hükümet yapmıyor; Allah’tan gelen bir şey’dir”, deyip 
suçu Allah’a atan din adamlarını konuşuyoruz.
Bize “şükredin”, diyenlerin lüks araçlarıyla, özel uçaklarına binmelerini konuşuyoruz.

Cenneti dünyada yaşayanların;
yoksullara öldükten sonra cennete gideceklerini söylemelerini konuşuyoruz. 

Her gün başka bir skandalla gözümüzü açtığımızı konuşuyoruz.

    Kurultayda “ön seçim benim namusumdur”, deyip te 
ön seçim yapmayan yalancı politikacıları konuşuyoruz.

“Ahbap-çavuş” ilişkisiyle belediye başkanı ve meclis üyesi adaylarını belirlemelerini konuşuyoruz.
Bu adaletsizliğe karşı çıkan ilçe başkanını 
görevden alan il yöneticilerini konuşuyoruz.

Asıl konuşmamız gereken şeyleri konuşturmuyorlar.

   Sivas’ın “Kurşunlu Hamamını” kaçımız gördük?
Hangimiz Karadeniz’in yaylalarına gidebildik?

Kars Kalesi’ni ne zaman ziyaret ettik?
Erciyes Dağı’nın büyüleyici manzarasını gördük mü?

Malatya “Kernek Gölünde” pirpirim cacığı yiyen kaç kişi var?
Bodrum Kalesi’ne gidip; Likya Yolu’nu kimler yürüdü?

Antalya Kaleiçi’ni; Perge Antik Kenti’ni kaçımız gördük?
Pozantı Şeker Pınarı’nın soğuk suyuyla yüzünü yıkayan kaç kişi?

“Gece Gerdanlık gündüz mezarlık, denilen Mardin’i ve 
Deyrulzafaran Manastırını ne zaman göreceksiniz?

Uludağ’a çıkıp İskender döner yemenin keyfine kimler ulaştı?
Kapadokya’nın tarih kokan eşsiz doğal güzelliğine karşı 
öküz gözü şarabını içen kaç insan var?

Amasya’nın Gümüşhacıköyü Şarlayık mesire yerinde 
kaçımız rakı içtik?
Ceyhan’da misis ayranını tatmayan milyonlar yok mu?
Diyarbakır'ı görmeden ölmek olur mu?

Ülkem benim. Her köşesi ayrı cennet.

En son ne zaman sinemaya gittiniz?
Kaç yıldır tiyatroya gitmiyorsunuz?

Yaşamak sadece karnı doyurmak mıdır?

   Dünyaya bir kere geliyor ancak ülkemizin ve dünyamızın güzelliklerini görmeden ölüyoruz.
Biz böyle bir yaşamı hak etmiyoruz.

24 Şubat 2024