Kendimi bildim bileli insanları severim. Onlar benim bir yanım, canımın yarısıdır. Ama kendi ikballerini her şeyin üstünde görenleri, takiyeci tipleri, hainleri, muhbirleri, hayatın her alanında başımıza bela olanları sevmem!
Birkaç gündür kafamı kurcaladığı için çevreme dikkatlice bakıyorum. Şaşırıyorum, üzülüyorum. Hayatın her alanında varlar ve bunlar nasıl bu kadar çoğaldılar! Bunları bulup, verdikleri görevlerle başımıza bela edenlere de çok kızıyorum; çünkü kariyer sahibi, dürüst, namuslu, temiz insanlardan inatla kaçtılar, kaçıyorlar.
Bunlar affedilecek gibi değil.
Ülkemizde bunca açlık, sefalet varken. Yolsuzluktan kırılırken. Demokrasiye hançer sokulmuşken ve hukuksuzluk başını almış giderken, sözde karşı duruş sergiliyorlar. Ama yaptıkları farklı; bulundukları mevzilerde kendi ikballerini her şeyin üstünde görüyorlar. Bu taklacılara artık ifrit oluyorum.
Akçeli işlerini perdeleyen bu tiplemeler hayatın her alanında varlar. Kendilerinin dışında herkesi aptal sanıyorlar. Öyle bir “derin abi, abla” tavrı takınıyorlar ki, zannedersiniz hakim düşüncesinin en iyi neferi, dem vuranı, ateşli savunucusu!
Bu tipler aynı zamanda takiyeci, karanlık ruhlar! Karşısındakilere de hiç saygıları yok. Kötülüklere, ukelalıklara, dirsek temasına çok hünerliler; kendilerini göstermek, öne çıkmak için yüzlerine astar geçirmişler, gemi azıya almışlar. Bunlar hastalıklı, bunlar koltuk heveslileri… Bunlara bırakın bir mevkiyi, eşek bile emanet edilmez.
Doğru mu söylüyorum?
İnanmayan çevresine baksın!