Dünkü yazımızda Mersin’de artık aleni hale gelmiş bir düzeni masaya yatırmıştık: İhaleci Gazeteciler ve Onları Besleyen Kurumlar. Yazı, kamuoyunda karşılığını buldu. Çünkü halk artık bu düzeni görüyor, biliyor ve rahatsız oluyor.
Bugün ise bu düzenin bir başka yönüne ışık tutmak istiyorum: Belediye başkanlarıyla gazeteciler nasıl bir ilişki kurmalı?
Öncelikle şunun altını çizelim: Belediye başkanları da gazeteciler de halk için çalışır. Aralarındaki ilişki medeni zeminde, bilgi akışı temelli, karşılıklı saygıya dayalı olabilir. Hatta olmalıdır. Ancak bu ilişki, gazetecinin kalemini kiraya vermesine, belediye başkanının da kamunun parasını “avanta” aracı olarak kullanmasına dönüştüğünde, işte orada durmak gerekir.
Bazı gazeteciler var ki, artık gazetecilikten çok "iş takipçiliği", "ihale kovalama" ya da "sus payı" alma işindeler. Kimin ihalesine ortak olmuş, kimin danışmanlığına soyunmuş, kimin maaş bordrosuna girmiş—artık herkes biliyor. İsim vermeye gerek yok, zira herkes birbirini tanıyor bu şehirde.
Peki, belediye başkanları bu düzenin neresinde?
Ne yazık ki bazı başkanlar da kendi PR ordusunu yaratmak için bu gazetecileri besliyor. Ya doğrudan nakit destek veriyorlar ya da belediyeye ait işleri bu kişilerin kurduğu tabela şirketlerine paslıyorlar. Habere değil, övgüye para ödüyorlar. Eleştirene değil, yalakalık edene alan açıyorlar.
Oysa belediye başkanlığı makamı, halkın namusudur. Orada kullanılan her kuruşun, her kararın, her ilişkisel bağın bir kamu sorumluluğu vardır. Başkan, gazeteciyi satın almaz; gazeteci de belediyeye sızmaz! Herkes görevini bilecek. Biri hizmet üretecek, diğeri onu denetleyecek, sorgulayacak. Bu kadar net!
Şunu da eklemek gerek: Belediyeyi takip eden gazeteci düşman değildir. Gazeteci hesap soruyorsa görevini yapıyordur. Çünkü belediyeler, babadan miras değil; halkın vergileriyle dönen kamu kurumlarıdır. Gazetecinin görevi soru sormak, yanlışı yazmak, doğrunun altını çizmektir. Gazeteci, başkanın danışmanı değildir. Değilse bile öyle davranıyorsa, halk adına konuşamaz!
Bu şehir artık şeffaflık istiyor.
Bu şehirde artık hiçbir belediye başkanının bir gazetecinin cebine, şirketine, ofisine kaynak aktarmasını kabul etmiyoruz.
Bu şehirde artık halkın adına yazan, korkmadan soru soran, kimseye yanaşmayan gazetecilere ihtiyaç var.
Ve bu şehirde artık o gazetecileri susturmaya değil, saygı duymaya hazır belediye başkanlarına ihtiyaç var.
Gazeteciyle belediye başkanı aynı yolda yürür ama kol kola değil, mesafeli yürür. Çünkü biri kontrol makamı, diğeri icra makamıdır. Yol arkadaşlığı olur, ama menfaat ortaklığı olmaz!