Bugün Mersin basını, bir duayenini, bir gönül insanını uğurluyor…
Benim içinse sadece bir meslektaş değil, ömrümün yarısından fazlasını birlikte yaşadığım bir biraderdi O.
Tam 48 yıl…
Kimi zaman aynı gazetede, kimi zaman aynı masada, kimi zaman farklı kulvarlarda ama hep yan yana, omuz omuza geçen bir ömür…
Kah güldük, kah üzüldük. Bazen ayrı düştük, bazen yollarımız kesişti. Ama bir tek şey hiç değişmedi: Dostluğumuz.
Haldun, Atatürk aşığı, mesleğine tutkuyla bağlı, kalemi güçlü bir gazeteciydi.
Gazeteciliği sadece geçim kaynağı değil, yaşam biçimi olarak gördü.
Onunla uzun yıllar Mersin Gazeteciler Cemiyeti yönetimlerinde birlikte görev yaptık.
Sonrasında Mersin İnternet Gazetecileri Cemiyeti’nin Onur Üyesi olarak hep aramızda kaldı, hep iz bıraktı.
Son üç yıldır her hastaneye yattığında beni arar, durumunu anlatırdı.
Ama bu son yatışında farklıydı…
Sesi daha sakindi. Sanki içinde bir veda duygusu vardı.
“Birader” dedi, “Bazı şeyleri bilesin istedim.”
Anladım…
Bize veda ediyordu.
Kimseye kırgın olmadığını söyledi. “Her şey için şükür” dedi.
Ve aramızdan gidişini bile zarafetle yaşadı.
Sevenleri hastanede O'nu hiç yalnız bırakmadı.
Onun ardından bir haber yazmak zorunda kaldım ama elim “öldü” kelimesine varmadı.
Çünkü Ona ölüm yakışmıyordu!
Bir dost, bir birader öyle kolay “öldü” denilerek uğurlanmazdı.
Haberi TGK gurubunda paylaştığımda bir başka ilin cemiyet başkanı arkadaşımız şu notu düşmüş:
“Haber metninde öldü, vefat etti ya da hayatını kaybetti ifadeleri yer almıyor.
Dostları belli ki ona ölümü yakıştıramamış, veda etti demişler…”
Evet…
Biz ona ölümü değil, vedayı yakıştırdık.
Çünkü o hep hayat doluydu.
O bize veda etti, ama hep kalbimizde yaşayacak.
Onu anarken, birlikte gülüp geçtiğimiz anılar aklıma geliyor:
“Arabacı Avki Emmi”nin anlatırken bizi gülmekten kırıp geçirdiği o tatlı 'At' hikâyesi, hepimizi kopartan, Ayhan Karaçay’ın “Al yavrum”u, 'Bir rekatta senin için kılarım' keçi fıkrasını
ve rakının mucidi Ragıp Efendi-tosmurlu mezarlığı. efsanesine inanan 12 Eylülcü Albayın hikayesini…
Haldun bu şehirde sadece gazetecilik yapmadı; bir dönemin ruhunu, muhabbetini ve insani sıcaklığını da yaşattı.
Bugün onu uğurlarken, içimde derin bir boşluk var.
Ama bir yandan da huzurluyum; çünkü biliyorum ki, Biraderim Haldun Okdemir bu şehirde, bu meslekte, bu dostluklarda hep yaşayacak.
Biraderime Allah rahmet eylesin.
Mekânı cennet, ışığı bol olsun.
Ailesinin, dostlarının ve Mersin basınının başı sağ olsun.