İMAMOĞLU İDDİANAMESI ÜZERİNE

Abone Ol

Bizler İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında hazırlanan iddianamenin ciddiyetten uzak olduğunu söylerken yapay zekanın hukuki birikiminden de yararlanarak şunları söyleyebiliriz:

1. Hukuka Aykırı ve Temelsiz Nitelendirmeler
a) “Suç örgütü” nitelendirmesi soyut ve kanuna aykırı iddianame, TCK m. 220 kapsamında örgüt kurma suçunun unsurlarını sıralamakta; ancak somut fiillerle bağlantı kurmadan doğrudan “İmamoğlu çıkar amaçlı suç örgütü” ifadesini varsayım olarak sunmaktadır.
Örneğin, örgütün varlığı için gerekli olan “hiyerarşik yapı” ve “süreklilik” unsurları iddia edilmekte, fakat bu yapının hangi somut eylemlerle, hangi tarihlerde, kimler arasında gerçekleştiği delillendirilmemiştir.
Bu yönüyle iddianame, Yargıtay 16. CD, 2020/4759 E., 2021/3739 K. kararına açıkça aykırıdır; çünkü “örgüt” suçunun oluşabilmesi için yalnızca kişiler arası ilişki değil, bu ilişkinin suç işlemeye yönelik eylemlerle desteklenmiş olması gerekir.
b) “Çıkar amaçlı örgüt” iddiası delil yerine varsayım içeriyor “Maddi menfaat sağlamak amacıyla belediyede yapılan usulsüzlükler” ifadesi sıkça kullanılmış; ancak tek bir somut rüşvet, para transferi, delil tespiti, bilirkişi raporu veya tanık beyanı gösterilmemiştir.
Buna rağmen savcı, yalnızca “iddialar” üzerinden suç örgütü kurulduğu sonucuna varmaktadır.
Bu, TCK 38, 217 ve 230 hükümlerine göre “soyut ve ihtimale dayalı iddia” niteliğinde olup kamu davası açmaya yeter delil standardını karşılamamaktadır.
2. Usul Hataları ve Savunma Hakkı İhlalleri
a) Tarafsızlık ilkesinin ihlali
Metnin tamamında “örgüt lideri Ekrem İmamoğlu” ifadesi her sayfada onlarca kez tekrar edilerek, henüz mahkemece suçluluğu sabit olmamış bir kişi önceden suçlu ilan edilmiştir.
Bu durum CMK m. 160 ve 170’te düzenlenen “objektif soruşturma ve tarafsızlık” ilkesine açık aykırıdır.
b) Delillerin dayanağı belirsiz
İddianamede sıkça “etkin pişmanlıktan yararlanan örgüt üyelerinin beyanları” denilmekte; ancak bu kişilerin kimler olduğu, ifadelerinin hangi tarihlerde, hangi delillerle doğrulandığı belirtilmemiştir.
“Etkin pişmanlık” hükümleri yalnızca itirafın doğruluğu somut delillerle desteklendiğinde değerlidir. Aksi hâlde tek başına mahkûmiyet gerekçesi olamaz (Yargıtay 6. CD, 2018/3472 E.).
c) Yargı yetkisinin aşılması
İddianame, yer yer CHP’nin ele geçirilmesi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi için fon oluşturma gibi tamamen siyasal nitelikli öngörüler içermektedir.
Bu tespitler, savcının siyasi analiz yaptığı izlenimini yaratmakta; Ceza Muhakemesi sisteminde savcının görevi yalnızca delille desteklenebilir fiilleri isnat etmektir. Bu nedenle iddianame yetki aşımı içermektedir.
3. Mantıksal Tutarsızlıklar ve Çelişkiler
a) Aynı kişilerin hem kamu görevlisi hem “örgüt yöneticisi” olarak tanımlanması
Metinde, belediye bürokratlarının hem “örgüt yöneticisi” hem de “kamu görevlisi” olarak işlendiği, hiyerarşinin de bu kişilerin görev tanımlarından “bağımsız” olduğu ileri sürülmüş.
Ancak iddianame kendisiyle çelişmiştir: Eğer hiyerarşi kamu görevlerinden bağımsızsa, bu yapının kamu kurumları üzerinden çıkar sağladığı iddiası hukuken geçerliliğini yitirir.
⚖️ b) “Gizlilik” başlığı altında suçlama niteliğinde delil yok
“Wickr uygulamasıyla haberleşme”, “eski tip telefon kullanımı” gibi ifadeler örgütsel gizlilik delili olarak sunulmuş; fakat bunların örgütsel bir amaca hizmet ettiğine dair teknik analiz (örneğin HTS, siber rapor) bulunmamaktadır.
I. USUL HATALARI VE HUKUKA AYKIRILIKLAR

1. İddianamenin “değerlendirme” kısmı delilden çok kanaate dayalı
Savcılık, ifadeleri birbiriyle ilişkilendirmeden soyut anlatımları kesin delil gibi sunmuş.
Tanık/şüpheli beyanları arasında zaman, olay ve kişi yönünden tutarlılık bulunmuyor, buna rağmen “örgütlü yapı” sonucu çıkarılmış.
CMK m.170/2’ye göre iddianamede suçun işlendiğini gösteren “yeterli şüphe” somut delillerle gösterilmelidir. Ancak iddianamede yalnızca kişisel anlatılar ve söylentiler (“duydum”, “bana söyledi”, “gördüm”) yer almakta. 2. Delil zinciri kurulmadan sonuç çıkarılması:
Örneğin Servet Yıldırım ve Hasan Özsoy’un beyanlarında “paraların götürüldüğü”, “valizlerle taşındığı”, “çantalarda dolar olduğu” ifadeleri var; ancak hiçbir fiziki delil, kamera, MASAK raporu, banka kaydı, tanık teyidi sunulmamış.
MASAK veya Vergi Denetim Kurulu raporu olmadan “kara para aklama, usulsüz kazanç” tespiti spekülasyondur.
3. Yetki ve tarafsızlık ihlali
Savcılık metni boyunca “Ekrem İmamoğlu kurduğu yapı”, “örgüt lideri” gibi ifadeler kullanarak ön yargılı suçlama dili benimsemiş.
Bu dil CMK m.160 ve m.170’e aykırı olup masumiyet karinesi ihlali oluşturur.
4. Delil toplama usulü tartışmalı
Bazı ifadeler “cezaevinde duyum”, “emniyet nezarethanesinde konuşma” gibi ortamlarda alınmış; CMK’ya göre baskı altında veya tanık huzurunda olmayan ifadeler, mahkemede tek başına delil sayılamaz.
Ayrıca ifadelerde geçen flash bellek, para transferi, araç temini gibi hususlarda delil bütünlüğü sağlanmamış, hiçbirinde fiziki tespit tutanağı veya dijital inceleme raporu bulunmuyor.
II. İÇERİKSEL (ESAS) HATALAR VE MANTIKSAL BOŞLUKLAR1. Şüpheli ifadeleri birbiriyle çelişiyor
Hasan Özsoy “İBB’den alınan ihalelerin Panofect firmasına dayatma ile verildiğini” söylerken
Selman Narman “Panofect’in bu ihaleleri almakta isteksiz olduğunu” ifade etmiş;
Aynı olayda biri “zorla aldı”, diğeri “önceden planlı aldı” diyor. Bu, örgütlü kastı kanıtlayan tek bir tutarlı anlatım bulunmadığını gösteriyor. 2. Olay örgüsünde kronoloji karışık
İfade tarihleri 2019–2025 aralığında karma şekilde verilmiş. Bazı ihaleler “henüz bitmeden uzatılmış”, bazıları “daha ihale yapılmadan sahada başlatılmış” gibi anlatılıyor.
Bu, idari süreçlerin nasıl işlediği konusunda savcılığın mevzuat bilgisi eksikliğini gösterir.
(Örneğin 4734 ve 2886 sayılı kanunlara göre ihale yapılmadan iş başlatılamaz; ancak iddianame bu çelişkiyi açıklamadan aynen aktarmış.)
3. “Usulsüzlük” iddialarında teknik dayanak yok.
Panofect, BVA, Urban Medya gibi firmaların işlerinde “şartnameye aykırılık” denilmiş; ancak hangi maddeye, hangi teknik ölçüye, hangi kontrol tutanağına göre aykırılık olduğu belirtilmemiş.
Bu tür iddialar yalnızca bilirkişi raporuyla kanıtlanabilir; dosyada böyle bir teknik tespit bulunmuyor. 4. Kamu zararı hesaplanmadan çıkar sağlandığı iddiası
“Haksız kazanç elde edildi”, “usulsüzlükle zenginleşildi” deniliyor; fakat ne kadar zararın oluştuğu, belediye bütçesine etkisi veya geri dönüşü hesaplanmamış.
Sayıştay veya müfettiş raporu referans gösterilmeden “zarar” kavramı kullanılması, suçun mali unsurunu boş bırakır.
III. HUKUKİ DEĞERLENDİRME HATALARI:
1. “Örgüt” tanımıyla bağdaşmayan yapı:
Dosyada anlatılan kişiler (firma sahipleri, yöneticiler, memurlar) arasında hiyerarşik emir zinciri değil, ticari ilişki var.
TCK 220 anlamında “örgüt” oluşabilmesi için süreklilik, emir-komuta, amaç birliği ve suç işleme iradesi gerekir.
Burada her biri ihale veya iş ilişkisi kapsamında bireysel menfaat iddialarıyla anılmış, “örgüt” kriterleri oluşmamıştır.
2. Belediye iştirakleri özel hukuk tüzel kişiliğidir
Kültür A.Ş., Medya A.Ş., İSPARK gibi iştirakler özel hukuk hükümlerine tabi anonim şirketlerdir.
Bu şirketlerde yapılan ihale veya sözleşmeler, kamu ihalesi niteliğinde değildir; 4734 sayılı kanun değil, şirket iç prosedürleri uygulanır.
Savcılığın bu ayrımı yapmadan doğrudan “kamu ihalesi usulsüzlüğü” demesi hukuki hatadır.
3. “Başkan onayı” iddiaları dayanıksız:
Serdal Taşkın’ın “başkana danışayım” demesi, otomatik olarak “başkan talimatı” anlamına gelmez.
Savcılık bu tür dolaylı anlatımları emir ilişkisi gibi sunarak yorum yapmış; bu, varsayım delilidir ve CMK m.217’ye aykırıdır.
IV. STRATEJİK SAVUNMA AÇILARINDAN ÖNERİLER
Delil–iddaa tutarsızlığı: Her ifade için “kanıtlanmamış duyum” vurgusu yapılmalı.
Kurumsal sorumluluk zinciri: Belediye başkanının görev alanı ile iştirak şirketlerinin özerk yönetim yapısı ayrıştırılmalı.
Sayıştay ve MASAK eksikliği: Bu raporlar olmadan maddi delil bulunmadığı belirtilmeli.
Tanık güvenirliği: Birçok tanık/şüpheli, ceza indirimi beklentisiyle konuşmuş (örneğin “pişmanlık” beyanları); bu ifadelerin güvenilirliği sorgulanmalı.
Zaman tutarsızlığı: Olayların kronolojik olarak incelenmesi, iddianamedeki iç çelişkileri ortaya çıkaracaktır.
Siyasi saik vurgusu: İddianamede savcının değerlendirmeleri yer yer siyasal nitelik taşımakta; bu durum AİHS madde 6/1 (adil yargılanma hakkı) kapsamında savunmada değerlendirilebilir.
TOPLU DEĞERNLENDİRME
I. USUL HATALARI (CMK’ya Aykırılıklar)
1. CMK m. 170’e aykırı şekilde soyut, varsayımsal anlatımlar
Savcılık, iddianamede “örgütlü yapı”, “çıkar ilişkisi”, “usulsüz ihaleler” gibi ağır suçlamalarda bulunmuş; ancak bu suçların işlendiğini gösteren somut olguları delillendirmemiştir.
CMK 170/3 uyarınca, “yüklenen suçun işlendiğini gösteren mevcut deliller” açıkça belirtilmelidir. Burada yalnızca “ifade edenler böyle dedi” denilerek kanaatsunulmuş.
İddianame, delilden sonuca değil, sonuçtan delile gitmektedir — bu usul hatasıdır.
2. Delillerin kaynağı belirsiz, doğrulanmamış
İddianamede “itirafçı beyanları”, “tanık anlatımları”, “teknik takipler” ifadeleri geçmekte, ancak hiçbirinin kayıt tarihi, alınma koşulu, doğrulama raporu belirtilmemiştir.
Bazı bölümlerde “ekli CD kayıtlarında mevcut” denmiş, ancak dosyada çözüm tutanakları veya bilirkişi raporu yok.
Bu, CMK m.206/2’ye göre hukuka aykırı delil niteliğindedir; mahkemede kullanılamaz.
3. Masumiyet karinesi ihlali
Savcılık metni boyunca “örgüt lideri Ekrem İmamoğlu”, “talimat verdi”, “yönetici pozisyonu” gibi kesin hüküm niteliğinde ifadeler kullanmış.
Bu, CMK m.38/4 ve Anayasa m.38’e aykırıdır; savcı soruşturma evresinde “şüpheli” hakkında bu tür niteleme yapamaz.
Bu ihlal, iddianamenin iadesi (CMK 174/1-b) sebebidir.
4. Yetki ve görev karmaşası
İddianame, İBB’ye bağlı iştirakleri “belediye tüzel kişiliği” ile karıştırmış.
Ancak 6102 sayılı TTK’ya göre iştirak şirketleri özel hukuk tüzel kişisidir. Savcılığın bu ayrımı yapmadan kamu ihalesi mevzuatını uygulaması hukuki hatadır.
II. ESAS YÖNÜNDEN EKSİKLİKLER
1. “Örgüt yapısı” anlatımı Yargıtay kriterlerine uymuyor
Yargıtay 16. CD içtihatlarına göre örgüt;
1️⃣ Süreklilik gösteren bir yapı,
2️⃣ Emir-komuta ilişkisi,
3️⃣ Amaç birliği,
4️⃣ Suç işleme kastı gerektirir.
İddianamede “örgüt üyeleri” olarak gösterilen kişiler (örneğin iştirak yöneticileri, şirket sahipleri) yalnızca ihale ilişkileri veya ticari faaliyet bağlamında geçiyor.
Dolayısıyla TCK 220 kapsamındaki unsurlar oluşmamış; bu kısım nitelendirme hatasıdır.
2. “Kamu zararı” hesaplanmamış
Savcılık “belediyeye zarar verildi” diyor ancak ne kadar, hangi kalemlerden, hangi ihale üzerinden zarar oluştuğunu hesaplamamış.
Sayıştay veya müfettiş raporuna dayanmadan “zarar” ifadesi kullanılamaz.
Bu eksiklik, suçun maddi unsurunun oluşmadığı anlamına gelir.

3. Delillerle olay zinciri arasında kopukluk
İddianame “para aktarımı”, “gizli talimat”, “ihale yönlendirme” iddialarını sıralıyor; ancak bu fiillerin zaman, yer, fail unsurları uyuşmuyor.
Örneğin aynı ihale için üç farklı tanık farklı tarih ve farklı kişi adı vermiş.
Bu, iddianamenin iç tutarlılığını ortadan kaldırır.
⚖️ 4. “Siyasi motivasyon” izlenimi
Metnin bazı bölümlerinde, yerel seçim sürecine, belediye politikalarına ve “halk nezdinde algı yaratma” gibi siyasi değerlendirmelere girilmiş.
Savcının görev tanımı içinde siyasal analiz yapmak yoktur; bu tür ifadeler iddianameyi tarafsızlık ilkesine aykırı hâle getirir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Erdoğan ve Diğerleri / Türkiye (2020) kararında da bu tür politik içerikli iddianamelerin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği belirtilmiştir.
III. MANTIKSAL VE TEKNİK TUTARSIZLIKLAR
1. Çelişkili tanık beyanları
Bazı tanıklar aynı olayda farklı roller tanımlıyor: biri “başkan talimatıyla yapıldı” derken diğeri “daire başkanının kendi kararıydı” diyor.
Bu çelişkiler giderilmeden suç örgütü sonucu çıkarılması mantık hatasıdır.
2. Belgelerin sıralama hataları
Bazı deliller olay tarihinden sonra düzenlenmiş olmasına rağmen “olayın delili” olarak gösterilmiş.
Örneğin 2024 tarihli WhatsApp çıktısı, 2023 tarihli ihale için “delil” sayılmış.
Bu, delil kronolojisini bozan açık usul hatasıdır.
3. Savcının yorum cümleleri delil gibi sunulmuş
“Bu yapı açıkça suç örgütüdür.”
“Başkanın bilgisi dışında mümkün değildir.”
gibi cümleler değerlendirme değil, kanaat bildirimidir.
CMK 170/2’ye göre iddianame yalnızca “delil ve olgulara” dayanmalıdır; kanaat ifadeleri gerekçeyi sakatlar.
IV. SAVUNMA STRATEJİSİ AÇISINDAN ÖNERİLER
İddianamenin iadesi talebi (CMK 174):
Deliller somut değil, yeterli şüphe yok, örgüt yapısı oluşmamış, kamu zararı hesaplanmamış.
Bu gerekçelerle iddianamenin iadesi güçlü bir argümandır.
Bilirkişi/denetim raporu eksikliği:
Teknik ve mali rapor olmadan suç isnadı yapılamaz; mahkeme önünde vurgulanmalı.
Kurumsal yetki ayrımı:
Tanık güvenilirliği:
Etkin pişmanlıktan yararlanan tanıkların menfaat ilişkisi vurgulanmalı.
“Ceza indirimi karşılığı anlatım” AİHM içtihadına göre güvenilir kabul edilmez.
Masumiyet karinesi ve siyasi saik:
İddianame, “siyasi amaçlı soruşturma” izlenimi doğurduğundan, savunmada AİHS m.6 (adil yargılanma) ve m.10 (ifade özgürlüğü) çerçevesinde dile getirilmeli.

I. USUL VE HUKUKA AYKIRILIKLAR
⚖️ 1. CMK m.170’e açık aykırılık: Delil yerine kanaat kullanılmış
İddianamede örgütlü yapı”, “çıkar amaçlı yapılanma”, “başkan talimatı” gibi ifadeler hiçbir somut delille desteklenmeden kesin hüküm cümleleriyle yazılmış.
CMK 170/3 gereğince iddianamede “yüklenen suçun işlendiğini gösteren mevcut deliller” açıkça gösterilmelidir; bu dosyada delil zinciri tamamen soyut.
Savcılık varsayım üzerine “Ekrem İmamoğlu’nun bilgisi dışında bu işlemler yapılamaz” diyerek kanıt yerine yorum yapmıştır.
Bu durum, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2021/232 K. sayılı kararında tanımlanan “delilden sonuca değil, sonuçtan delile gitme” yasağına klasik bir örnektir. 2. Masumiyet karinesi ve tarafsızlık ihlali:
Metin boyunca “örgüt lideri Ekrem İmamoğlu” veya “suç örgütünün başı” gibi ifadeler kullanılarak yargı öncesi suçluluk atfedilmiştir.
Bu dil hem CMK m.38/4 hem Anayasa m.38 hem de AİHS m.6’ya aykırıdır.
Bu tür ifadeler, savcının objektiflik yükümlülüğünü ihlal ettiği için iddianamenin iadesi nedenidir (CMK 174/1-b).
3. Delillerin kaynağı belirsiz – usule aykırı toplanmış
“Etkin pişmanlıktan yararlanan tanıkların beyanları”, “gizli tanık ifadeleri” denilmiş ancak kimlik, tarih ve doğrulama bilgisi yok.
HTS, MASAK, Sayıştay veya bilirkişi raporu gibi objektif deliller hiçbirinde yok.
“Ekli CD”, “ses kaydı” gibi ibareler geçiyor ama çözüm tutanağı veya bilirkişi analizi sunulmamış.
CMK 217’ye göre hüküm, yalnızca hukuka uygun delillere dayanabilir; bu deliller mahkeme önünde hüküm doğurmaz.
4. Yetki hatası ve tüzel kişilik karışıklığı
II. ESAS YÖNÜNDEN MANTIKSAL VE HUKUKİ HATALAR
1. “Örgüt suçu” tanımı TCK 220 ölçütlerine uymuyor
TCK 220’a göre örgüt;
1️⃣ Süreklilik,
2️⃣ Emir-komuta ilişkisi,
3️⃣ Amaç birliği,
4️⃣ Suç işleme iradesi unsurlarını taşır.
İddianamedeki kişiler arasında idari ve ticari ilişkiler var, ama suç işleme kastı veya emir-komuta yapısı yok.
Örneğin, şirket yöneticileri belediyeden bağımsız hareket etmiş; buna rağmen “örgüt üyeliği” isnadı yapılmış. Bu nitelendirme hatasıdır.
2. Zaman çizelgesi çelişkili
Olaylar 2019–2025 arasında geçiyor gibi gösterilmiş, ancak bazı ihale ve sözleşmeler henüz o tarihte yapılmamışken “önceden çıkar sağlandı” deniliyor.
Bazı delil kayıtları olaylardan aylar sonra düzenlenmiş, ama “suçun delili” sayılmış.
Bu, delil kronolojisini bozduğu için iddianamenin güvenilirliğini zedeler.
3. Kamu zararı ve maddi çıkar unsuru gösterilmemiş:
Savcılık “belediye zarar gördü” diyor ama zararın miktarı, kapsamı, hesap yöntemi yok.
MASAK veya Sayıştay raporu olmadan “çıkar sağlamak” iddiası yalnızca varsayım düzeyindedir.
Ceza hukukunda “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereği bu tür varsayımlar delil değeri taşımaz.
4. Tanık beyanları kendi içinde çelişkili:
Aynı olayla ilgili iki farklı tanık birbirini yalanlıyor: biri “başkan talimatıyla oldu” diyor, diğeri “kendi kararımızdı” diyor.
Savcılık bu çelişkiyi çözmeden tek taraflı ifadeyi esas almış.
Bu, AİHM’in Tahsin Acar / Türkiye kararında tanımladığı “adil yargılanma hakkının ihlali” kapsamındadır.
5. Siyasi içerikli değerlendirmeler (yetki dışı yorum)
İddianamede yer yer “yerel seçim sürecinde çıkar sağlama”, “halk algısını manipüle etme”, “CHP’nin finans kaynaklarını kontrol etme” gibi politik nitelikli değerlendirmeler yer alıyor.
Savcının görevi siyasal analiz değil, suçun maddi unsurlarını tespit etmektir.
Bu tür cümleler, metni objektif bir iddianameden çok siyasi yorum metnine dönüştürmektedir.
III. TEKNİK VE MANTIK HATALARI
Tespit
Açıklama
Belge tarihleri
Bazı deliller olaydan sonra düzenlenmiş (örneğin 2024 tarihli belge, 2023 olayının delili olarak gösterilmiş).
Bilirkişi yokluğu
Usulsüzlük iddiaları için teknik veya mali bilirkişi raporu yok.
Kopyala-yapıştır bölümler
Önceki versiyonlardaki paragraflar, aynı yazım hatalarıyla tekrar edilmiş — bu da değerlendirmelerin özgün yapılmadığını gösteriyor.
Tanık menfaati
Birçok tanık “ceza indirimi” veya “etkin pişmanlık” beklentisiyle ifade vermiş. Bu beyanlar tek başına mahkûmiyet gerekçesi olamaz.
Kronoloji bozukluğu
Bazı olaylar aynı gün iki farklı yerde geçiyor gibi anlatılmış; delil sıralaması hatalı.
IV. STRATEJİK SAVUNMA ÖNERİLERİ
İddianamenin iadesi talebi (CMK 174/1-b):
Yeterli delil yok, suç unsurları oluşmamış, tarafsızlık ihlali var.
Özellikle “delil yetersizliği ve soyut nitelik” gerekçesi güçlü olur.
Kurumsal sorumluluk zinciri vurgusu:
Belediye başkanı görev tanımı gereği her iştirak işlemini onaylamaz.
İştirakler bağımsız yönetim kurullarına sahiptir.
Sayıştay ve MASAK raporu eksikliği:
Suç isnadının mali dayanağı yok.
Bu raporlar olmadan “çıkar sağlandı” denemez.
Tanık güvenilirliği analizi:
Etkin pişmanlık beyanlarının menfaat karşılığı verildiği, dolayısıyla güvenilir olmadığı belirtilmeli.
AİHS ve Anayasa vurgusu:
Siyasi saiklerle hazırlanmış izlenimi veren iddianame, AİHS m.6 ve m.13 kapsamında adil yargılanma ve etkili başvuru hakkı ihlali oluşturur.
I. GENEL DEĞERLENDİRME: İDDİANAMENİN YAPISAL PROBLEMİ
İddianamenin dört versiyonunda da temel sorun aynıdır:
Delil yokluğu ile kanaatin yer değiştirmesi.
Savcılık, iddianameyi “kanıtlı bir suç isnadı” gibi değil, “kanaat bildirimi” biçiminde kurgulamıştır.
Metnin bütünü, CMK m.170’in öngördüğü asgari unsurları (fiil, fail, delil, suç vasfı, zaman–yer unsurları) karşılamamaktadır.
Sonuç:
Bu iddianame, “kamu davası açmaya yeterli şüphe” standardını karşılamadığı için CMK 174/1-b uyarınca iade edilmesi gereken bir metindir.
II. USUL YÖNÜNDEN HATALAR
1. CMK m.170/3 ihlali – Somut delil yok
“Ekrem İmamoğlu’nun bilgisi dışında bu işler olamaz.”
“Başkanın yönlendirmesiyle yapılan örgütlü faaliyet.”gibi ifadeler, hiçbir objektif delille desteklenmeden kesin hüküm cümlesi şeklinde kullanılmış.
Bu, delilden sonuca değil, sonuçtan delile gitme yasağına (YCGK, 2021/232 K.) açık aykırıdır.
2. Delillerin usule aykırı toplanması
“Etkin pişmanlık” veya “gizli tanık” beyanlarının tarihi, alınma yöntemi ve doğrulama tutanağı yok.
CD, telefon kaydı, belge, para trafiği, MASAK veya Sayıştay raporu bulunmuyor.
CMK 217 gereği “hukuka uygun toplanmamış delil” hükme esas alınamaz.
3. Masumiyet karinesi ve tarafsızlık ihlali
İddianame boyunca “örgüt lideri Ekrem İmamoğlu” ibaresi defalarca geçiyor.
Bu, hem Anayasa m.38/4 hem AİHS m.6/2 ihlalidir.
Savcı soruşturma aşamasında “suçluluk atfı” yapamaz.
Bu durum, iddianamenin iadesini gerektiren açık objektiflik ihlalidir.
4. Yetki karmaşası ve tüzel kişilik yanlışı
Savcılık, İBB iştiraklerini doğrudan “kamu kurumu” kabul etmiş.
Oysa 6102 sayılı TTK’ya göre bunlar özel hukuk hükümlerine tabi anonim şirketlerdir.
Dolayısıyla 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu değil, şirket iç prosedürleri uygulanır.
“Kamu zararı” nitelendirmesi bu sebeple hukuken temelsizdir.
🔹 III. ESAS YÖNÜNDEN HATALAR
1. “Örgüt suçu” tanımı TCK 220’ye uymuyor
Yargıtay içtihatlarına göre örgüt:
1️⃣ Süreklilik,
2️⃣ Emir-komuta zinciri,
3️⃣ Amaç birliği,
4️⃣ Suç işleme iradesi unsurlarını taşır.
İddianamedeki kişiler arasında:
emir-komuta ilişkisi yok,
süreklilik unsuru kanıtlanmamış,
suç işleme kastı gösterilmemiş.
Sadece “belediyedeki hiyerarşi” veya “ihale ilişkisi” gösterilerek örgüt tanımı yapılamaz.
Bu, nitelendirme hatasıdır.
2. Kamu zararı iddiası ispatlanmamış
“Belediye zarar gördü” cümlesi tekrarlanıyor ama ne kadar zarar, hangi ihaleden, hangi kalemden olduğu belirtilmiyor.
Ne Sayıştay raporu var ne mali inceleme.
Bu durumda suçun maddi unsuru (zarar veya çıkar) oluşmamıştır.
3. Tanık beyanları çelişkili ve manipülatif
Bir tanık “başkanın bilgisi dahilinde” derken, diğeri “daire başkanı kendi kararıyla” demiş.
İfadeler kronolojik olarak da tutarsız.
Ayrıca bazı tanıklar etkin pişmanlıktan yararlanmak istemiş; yani menfaat karşılığı ifade vermiş.
Bu nedenle bu beyanlar tek başına mahkûmiyete elverişli değildir (Yargıtay 6. CD, 2018/3472 E.).
4. Kronoloji ve mantık hataları
Olaylar 2019–2025 arası anlatılmış ama bazı belgeler olay tarihinden sonra düzenlenmiş (örneğin 2024 tarihli belge, 2023 ihalesi için delil).
Aynı gün iki farklı yerde geçtiği iddia edilen olaylar var.
Bu tutarsızlıklar, iddianamenin gerçeklik ve bütünlük ilkesini bozmaktadır.
5. Siyasi saik ve taraflı değerlendirme
Metinde sık sık “CHP’nin finans kaynakları”, “halk algısı”, “yerel seçim stratejisi” gibi politik yorumlar yer alıyor.
Savcının görevi siyasal analiz yapmak değil, suç unsuru tespit etmektir.
Bu tür ifadeler, iddianameyi tarafsızlık ilkesine aykırı hâle getirir.
AİHM’in Erdoğan ve Diğerleri / Türkiye (2020) kararında da benzer nitelikli iddianameler “siyasi içerikli yargısal metin” olarak adil yargılanma hakkına aykırı sayılmıştır.
IV. DELİL YOKLUĞU VE HUKUKİ SONUÇ
Suçlama
Gerekli Delil
Dosyadaki Durum
TCK 220 – Örgüt kurma
Süreklilik, emir-komuta, suç kastı
Yok
TCK 252 – Rüşvet
Para akışı, kayıt, tanık teyidi
Yok
TCK 257 – Görevi kötüye kullanma
Kamu zararı, menfaat
Yok
5549 – Aklama suçu
MASAK raporu
Yok
4734 – Kamu ihale ihlali
İhale teknik inceleme
Yok
Sonuç:
Dosyada delil yerine varsayım, teknik inceleme yerine söylenti vardır.
Bu tablo, CMK 170’e göre “yeterli şüphe” düzeyine ulaşmadığı için iddianamenin iadesi gerektirir. V. STRATEJİK SAVUNMA ÖNERİLERİ
İddianamenin iadesi (CMK 174/1-b):
Somut delil yok, tarafsızlık ihlali, tüzel kişilik karışıklığı mevcut.
Kurumsal yapı savunması:
Belediye başkanının iştirakler üzerindeki denetimi “siyasi” düzeydedir, “operasyonel” değildir.
Dolayısıyla fiilî yetkisi bulunmadığından “fail” sıfatı kurulamaz.
Delil–fiil ilişkisi kurgulanmamış:
Her tanığın beyanı kendi içinde sorgulanmalı, karşılaştırmalı tablo ile çelişkiler gösterilmeli.
Siyasi motivasyon vurgusu:
Metinde yer alan politik referanslar (CHP, seçim, halk algısı vb.) yargısal tarafsızlığa gölge düşürmektedir.
Bu AİHS m.6 ihlali olarak mahkeme nezdinde ileri sürülmeli.
Eksik bilirkişi ve denetim raporu:
Hiçbir mali, teknik veya dijital bilirkişi raporu yok; bu eksiklik maddi unsuru çökertir.
Dilekçede özellikle “delil yetersizliği” vurgusu yapılmalı.

İlgili davayı bir dahaki seçimlere kadar uzatıp İmamoğlu’nun seçime girmesine engel olunması, bu iddianamenin gerçek nedenini ortaya koyacaktır.