Türkiye, genç ve dinamik nüfusuyla dikkat çeken bir ülkedir. Ülke nüfusunun önemli bir kısmını oluşturan gençler, geleceğin mimarları olarak kabul edilirler. Ancak bu genç nüfusun kaderi, onların önündeki fırsatlar ve karşılaştıkları zorluklar bağlamında farklı şekillerde çizilmektedir. 

Türkiye'de gençlerin en büyük sorunlarından biri eğitim ve işsizliktir. Eğitim sistemi, gençlerin ihtiyaçlarına yeterince cevap verememekte, bu da nitelikli iş gücü oluşturma konusunda yetersiz kalmaktadır. Üniversite mezunu işsizlerin sayısındaki artış, eğitimin iş gücü piyasası ile uyumsuzluğunu göstermektedir. 

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, 15-24 yaş aralığındaki genç nüfusta işsizlik oranı Ocak 2024'te %16,6 iken, Mart 2024'te bu oran %20,1'e yükselmiştir. Özellikle kadınlar arasında genç işsizlik oranı %28,9 gibi yüksek bir seviyeye ulaşmıştır. TÜİK'e ne kadar güvenebiliriz, tabii ki soru işareti. 

 Genç İşsizler Platformu'na göre, 15-34 yaş grubundaki toplam genç işsiz sayısı 2 milyon 287 bin olarak rapor edilirken, geniş tanımlı genç işsiz sayısı ise 3 milyon 584 bine ulaşmaktadır. Bu, her üç gençten birinin işsiz olduğu anlamına gelmektedir. 

Bu veriler, Türkiye'nin genç işsizlik sorunuyla mücadelede daha etkin politikalar geliştirmesi gerektiğini göstermektedir.

Ekmek aslanın ağzındadır. Aileye yük olmak, gencin sırtında ayrı bir yüktür. Genç, toplumun sıkıntılı dönemlerinde rüzgârın önünde savrulan bir yaprak gibi olur. Sunulan seçeneklerin çoğu birer işkencedir.’ ’Ne iş olsa’’ yapmak ister. O ne iş olsa yapma isteği, gencin gelecekten umudunu kestiği andır.

Gençler, sadece ekonomik zorluklarla değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel engellerle de karşı karşıya kalmaktadırlar. Geleneksel ve modern değerler arasındaki çatışma, gençlerin kimlik bunalımı yaşamalarına neden olabilmektedir. Ayrıca, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve genç kadınların yaşadığı ayrımcılık da önemli bir sorundur. Bu sorunlar, gençlerin toplumsal hayata katılımını olumsuz etkilemektedir.

Gençlerin dijital dünyayı verimli ve sağlıklı bir şekilde kullanabilmeleri için dijital okuryazarlık eğitimleri verilmelidir. Bu sayede, teknolojinin olumsuz etkilerinden korunmaları sağlanabilir.

Toplumun sıkıntılı dönemlerini en zor geçirenler gençlerdir. Geleceklerini kurmak için hazırlanmak zorundadırlar. Ancak, gelecek açık seçik görünmez. Günü kurtarmak isterler, günü kurtarmak da mümkün olmaz.

Ülkemiz, son 20 – 30 yılını sıkıntılı geçirdi. Bu sürede de en az dört kuşak genç yetiştirdiğimiz düşünülürse, ülkemizde, gelecek umudunu yitirmiş en az dört kuşak var demektir. Umudunu yitirmiş bu dört kuşak, büyük olasılıkla, yetiştireceği yeni kuşaklara kendi umutsuzluğunu aktaracaktır.

Küreselleşme sürecinin Türkiye’ye kazandırdığı budur. Gelecekten umudunu yitirmiş kuşaklar.

İşsizlik ve yoksulluk, genç kuşakların umudunu yitirmesinin en büyük nedenidir. Ailesinin büyük çabalarla okuttuğu genç, daha okul sıralarındayken yitirmeye başlar umudunu. Eğitim sisteminin çöküşünü yaşar, ama bunu fark etmez. Okulda alması gereken eğitimi dershanelerden almak zorundadır. Ailesi, bedelini ödeyebilecek midir?

Genç okumuş; ama öğrenmemiş, eğitim kurumlarında zaman geçirmiş, eğitilmemiş olarak hayatla karşı karşıya gelir.

Gelir dağılımındaki adaletsizlik, yetişkinler arasında uçurumlar açtığı gibi, çalışma hayatına atılmamış gençler arasındaki uçurumu da derinleştirmiştir.

Gençlerin bir kısmı, küreselleşme sürecinin topluma getirdiği adaletsizlikten etkilenmeden yaşamını sürdürürken, büyük bir genç çoğunluk, kötü kaderi paylaşmak zorunda kalır.

İş ilanlarında tercih edilenler, yüksek gelir gruplarının çocuklarını gönderdikleri okulların mezunlarıdır.

İyi eğitim alanlar, bu genç topluluk içinden süzülerek, yukarı atlarlar. Kalanlar da kendi umutsuzluklarını yetiştirecekleri kuşaklara aktaracak işler bulurlar. 

Çoğu da işsiz kalır.

Bu gençliğin alın yazısı mıdır? Bu kaderi gençliğe kim uygun görmüştür?

Günümüzde dünyayı yöneten küresel sermaye, gençliği bu hale getirmek için tüm olanaklarını kullanmaktadır. IMF güdümünde ekonomi yönetimi ülkeyi bir ithalat cenneti yaparken, yerli üretimin durmasına yol açmış, işsizliği sürekli büyür hale getirmiştir. Onun borusunu çalan iktidarlar, egemenliğin sürmesi için, eğitimsiz, bencil, aile birliğinden kopmuş kuşakların yetiştirilmesini sağlamak için eğitim sistemini çökertmişlerdir.

Bunlar da yetmezmiş gibi, iktidarlar, attıkları her adımda, çalışanı yoksulluğa boğmuşlar ve tek gelecek umudu olan emeklilik hakkını da yok etmeye çalışmışlardır. Bu gelecek umudunun bitirilmesidir.

Gençliğimiz bunu hak etmiyor. Mustafa Kemal Paşa, bundan kurtulmanın yolunu Gençliğe Hitabında göstermiştir. Gençliğimizin yapması gereken, onun izinden gitmektir.

Türkiye'nin geleceği, genç nesillerin iyi bir eğitim alması, iş gücü piyasasına etkin bir şekilde katılması ve sosyal hayata aktif olarak katılım sağlamasıyla şekillenecektir. Gençlerin karşılaştığı sorunların çözümü, sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal refahı da artıracaktır. Bu nedenle, gençlerin alın yazısının olumlu yönde değiştirilmesi için herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesi büyük önem taşımaktadır.