Adana’da doktor Mahmut Ersan Türkoğlu, 2016 yılında 35 milyon lira karşılığında hastanesinin yüzde 75’ni sattığını ancak parasını alamadığı gibi sahte imza ile 36 milyon lira borçlandırıldığını, hastanenin iflas ettiğinin de hileli olduğunu öne sürerken, hastaneyi satın alan şahıs suçlamaları kabul etmeyerek karşı davalar açtı. İki taraf 2016 yılından bu yana mahkemelik.

Türkoğlu, 2016 yılında bir tıp merkezi bünyesinde bulunan 3 tıp merkezinin yüzde 75’ini 35 milyon lira karşılığında A.T. isimli şahsa senet karşılığı sattı. Türkoğlu, satıştan sonra senet olmasına rağmen bir türlü alacağını alamadığı gerekçesiyle savcılığa şikayette bulundu. Şikayet üzerine hastaneyi satın alan A.T. de senetteki imzanın kendisine ait olmadığını söyledi. Bunun üzerine senet Adli Tıp Kurumuna incelenmeye götürüldü. Burada bilirkişi raporunda senetteki imzanın A.T.’ye ait olduğu belirlendi. Bunun üzerine A.T. Türkoğlu’nun bir başkasına 36 milyon lira borcu olduğunu bu borca karşılık senet imzaladığını kendi borcunu da bu borçla kapatılacağını söyledi. Ancak Türkoğlu kendisinin böyle bir senede imza atmadığını söyleyerek savcılığa başvurdu. Savcılık başvur üzerine senedin Adli Tıp Kurumunda incelenmeye alınmasını talep etti. Talep üzerine yapılan incelemede bilirkişi senetteki imzanın Türkoğlu’na ait olmadığını belirledi.

“Hastaneye başka bir şirketin postu konuldu”

Bu arada Türkoğlu, hastaneyi satın alan A.T.’nin satın aldıktan hemen sonra bir akrabasına satış yaptığını daha sonrada bu kişinin şirketinin postunu hastaneye koyarak kredi kartı ve diğer kartlardan yapılan hastane ödemelerinin bu şirket hesabına gittiği yönünde suç duyurusunda bulundu. Bu suç duyurusu üzerine yapılan incelemede ekonomist bilir kişilerinin incelemesinde şu görüşlere yer verildi:

“Daha önceki raporunda belirlemiş olduğum bütün olumsuzlukların yapıldığı bunun aynı zamanda benden sonra dosyaya rapor sunan bilirkişi tarafından da teyit edildiğinden şüphelilerin birlikte müşteki Mahmut Ersan Türkoğlu’ nu mağdur ettikleri ilgili özel tıp merkezlerine ait hastanelerin kasalarında nakit olarak biriken ve gerekse banka hesaplarında biriken paraların başka firmaların banka hesaplarına aktarıldığı veya nakit olarak üçüncü kişiler aracılığıyla yatırıldığı, şüphelilerin özel tıp merkezini zarara uğratarak güveni kötüye kullandıkları kanaatine varıldığı görülmüştür.”

“Hileli konkordato iddiasına bilirkişiden hastanenin içi boşaltılmış raporu”

Türkoğlu, ayrıca hastanenin iflas ettiği belirtilerek konkordato ilan edilmesinin de hileli olduğunu, bu süreçte atanan iflas tasfiye memurlarının da şüphelilerden oluştuğu nedeniyle suç duyurusunda bulundu. Türkoğlu’nun suç duyurusu üzerine yapılan incelemede 5. İcra Dairesi, “İlk derece mahkemesinin, iflas memurlarının iflasın tasfiyesini geciktirici eylemlerde bulundukları, aralarındaki uyumsuzluğun olduğu, bu haliyle tasfiye aşamasında kendilerinden beklenen özenin gösterilmediği, mevcut görevde kalmaları halinde işlemlerin sürümcemede kalacağı, bu durumunda gerek borçlu gerek alacaklıların menfaatini zedelediği gerekçesiyle iflas memurlarının görevlerine son verilmesine, yeni iflas idaresi oluşturuluncaya kadar iflas dairesi müdürünün yetkili olmasına” karar verdi.

Ayrıca hileli konkordato ilanı suç duyurusu sonrası bilirkişi raporunda, “A.T. şirketin yüzde 75 hissesini ve yönetimi ele geçirdikten hemen sonra 2016 yılı Ekim ayı içerisinde halasının oğlu kuaförlük yapan B. S.’ye paravan olarak bir sağlık hizmetleri A.Ş.’ yi kurdurarak kendisinde bulunan özel tıp merkezinin yüzde 75 hissesini yönetim kurulu başkanlığını kurdurtulan A.Ş.’ye devrederek, özel tıp merkezinin yönetim kurulu başkanı halasının oğlu B. S’yi şirketin tek yetkilisi ve temsilcisi yapmıştır. Bu hileli paravan operasyondan sonra şirketin içerisini usulsüz olarak boşaltması, A. T. ve paravan şirketlerine şirketin usulsüz borçlandırılması ve şirketin hastanelerine A. T.’ nin sahip olduğu ve konkordato altındaki şirketlere ait POS cihazı konulmak suretiyle hastaların peşin ödemeleri ve SGK fark ödemelerini bu POS cihazları üzerinden hortumlanarak şirketin konkordato ve iflas aşamasına getirilmesine sebebiyet verilmiştir” denildi.

Türkoğlu, 2022 tarihinde hileli iflas kanun yararına bozma, imzaların sahte çıkmasına rağmen olmasına rağmen soruşturmanın bir türlü tamamlanmasına hastane satışının yılan hikayesine dönmesine tepki gösterdi.

Kırmızı bültenle aranan suç örgütü elebaşı Yunanistan’da yakalandı Kırmızı bültenle aranan suç örgütü elebaşı Yunanistan’da yakalandı

“Vicdanen çok rahatsız oldum”

A.T.’nin hastaneyi aldıktan hemen sonra devrettiği B.S. ise 15 Şubat 2024 günü 1. Genel İcra ve İflas Müdürlüğüne konuyla ilgili verdiği ifadesinde şunlara yer verdi:

“Özel tıp merkezinin temsile yetkili ortağıyım. Müflis şirketten alacaklı görünen A.T. benim yakın akrabam olur. A.T.’nin talebi üzerine talep edildiğinde geri iade etmek üzere şirket hisselerini devir aldım. Şirketin sahibi olduğu hastaneyi gerçekte A. T. yönetiyor ben ise sadece resmi işlemler için imza atıyordum. A.T. hastane gelirlerini kendi şirketine ait post makineleri ile şirketine aktardı ve bu paralar ile müflis Hacettepe şirketinin icra borçlarını ödedi sonra da bu paraların tekrar kendisine dönüşünü sağlamak için de icra dosyaları kapatmak yerine alacağı temlik alarak şirketten alacak konumuna geçti. Yine hastanenin ana binasını kendi sahibi olduğu şirkete bedelsiz devir yaptırdı. A.T. icra dosyalarını bu şekilde temlik alarak şirketten alacaklı konumuna geçmiş oldu. Konkordato ve iflas sürecinde de şirketten en yüksek miktarda alacaklı sıfatını kullanarak kendisini ve yanında çalışan M.T.’yi iflas idare memuru olarak atadı. Sonra istediği kişiye alacak yazdırdı

istemediği kişinin alacağına itiraz etti. İflas masasını kullanarak hastanene ruhsatını kendi şirketine devir etti. Ben gelinen noktada vicdanen çok rahatsız oldum. Alacaklılar içinde evini geçindirmesi gereken birçok işçi var onlar hala alacağını alamadı. Ekmeğe muhtaç olanlar olduğunu duyuyorum. A.T.’nin beni kullanmasına izin verdiğim için çok pişmanım.”

“Suçlamaları kabul etmiyorum, senetteki imza da benim değil”

A.T. 5.İcra Hukuk Mahkemesinde verdiği ifadesinde suçlamaları kabul etmeyerek, hileli iflas olmadığını, doktorun beyan ettiği senetteki imzanın kendisine ait olmadığını iddia etti. Ayrıca A.T. bilirkişinin “imzalar sahte” raporuna da itiraz etti.