Açık mektup….!!!

Engelsiz Yaşam Merkezlerinde Yanlış Odak;
Vakkas Arslan
Ağır Engelliler Yine Dışlandı…
Türkiye'nin dört bir yanındaki büyükşehir belediyeleri, engelli vatandaşların hayatını kolaylaştırma misyonuyla "Engelsiz Yaşam Merkezleri" açıyor. Ancak bu merkezlerin hizmet politikaları incelendiğinde, en çok ihtiyacı olan grubun, yani ağır metal engelli (yüksek düzeyde fiziksel engeli olan) bireylerin yine sistemin dışında kaldığı acı bir gerçek ortaya çıkıyor.

Belediyelerin bu merkezleri kurması, her ne kadar takdire şayan bir adım olsa da, verilen hizmetin içeriği büyük bir çelişki barındırıyor. Merkezler, genellikle otizm spektrum bozukluğu olan bireylere yönelik kısa süreli sosyal aktivite veya rehabilitasyon programlarına odaklanıyor. Otizmli bireylerin desteklenmesi elbette son derece önemli ve gerekli. Ancak ağır fiziksel engeli olan ve temel günlük bakımı dahi ailesinin sırtında olan bireyler, bu hizmetlerden neredeyse hiç faydalanamıyor.

"Kısa Yol" Tercihi ve Gerçek İhtiyaç

Ağır engelli bireylerin ailelerinin en büyük çığlığı, gündüz bakım ve taşıma hizmeti eksikliğidir. Birçok aile, engelli yakınını sabahtan akşama kadar güvenle bırakabileceği, temel fiziksel bakımlarının ve fizyoterapilerinin yapılacağı bir merkeze muhtaç. Dahası, bu bireylerin özel araçlarla evlerinden alınıp merkeze getirilmesi ve gün sonunda tekrar evlerine bırakılması (metal engelli ifadesi, tekerlekli sandalye veya yürüme güçlüğü olanları kastediyor olabilir) kritik bir ihtiyaçtır.
Ne yazık ki, belediyeler bu yüksek maliyetli ve yoğun emek gerektiren hizmet yerine, nispeten daha az lojistik ve personel yükü gerektiren, daha "göz önünde" programları tercih ediyor. Bu, adeta toplumsal sorumlulukta "kısa yol"u seçmek anlamına geliyor. Engelsiz Yaşam Merkezleri, adının hakkını vermek istiyorsa, öncelik listesini yeniden gözden geçirmelidir.

Engelsiz Yaşamın Tanımı Yeniden Yapılmalı

Gerçek engelsiz yaşam, bir annenin ya da babanın, ağır engelli çocuğunu gönül rahatlığıyla merkeze teslim edip, nefes alabileceği ve diğer ailevi/sosyal sorumluluklarını yerine getirebileceği bir sistemi gerektirir. Belediyelerin temel misyonu, en dezavantajlı gruba en kapsamlı desteği sunmak olmalıdır.

Eğer Engelsiz Yaşam Merkezleri, toplumsal vicdanın bir aynası olacaksa, ağır engelli bireylerin gündüz bakımı, evden alım-eve bırakım ve bireyselleştirilmiş fiziksel rehabilitasyon hizmetlerini ana odağına almalıdır. Aksi takdirde, bu merkezler, yalnızca "gösteri" amaçlı açılmış, gerçek ihtiyaç sahibini dışlamış yapılar olmaktan öteye gidemeyecektir.
Belediyelerin artık kolaya kaçmayı bırakıp, engelsiz yaşam mücadelesinin en zorlu cephesine odaklanması gerekmektedir.

Muhabir: Ahmet Biracı