Dünyanın en büyük depremlerinden biri olarak literatüre geçen 6 Şubat depreminden sonraki 3. gün deprem bölgesine gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan konuştuğu bir vatandaşa, deprem için ‘kader planı’ diyerek teselli verdi.

Yaklaşık yüz yirmi bir bin bağımsız bölümün yıkık ve ağır hasar aldığı açıklanan depremde enkaz kaldırma çalışmaları henüz başlamışken, bugün itibarıyla ölü sayısının 41.689, yaralı sayısının 108binin üzerinde açıklandığı depremde, ölü sayısının açıklananın katlarını bulmasından korkuluyor.

Şiddeti, etki alanı ve sonuçları itibarı ile dünyadaki en büyük depremlerden biri olarak anılacağı tahmin edilen deprem Türkiye için bir sürpriz değildi.

Değildi, çünkü bir deprem ülkesi olan ülkede son depreme sebep olan Doğu Anadolu Fayı’nın yakın bir zamanda kırılacığı ve bunun 7’nin üzerinde bir şiddette depreme sebep olacağı uzun zamandır uzmanlarca dile getiriliyor, yetkililer önlem için uyarılıyordu,

Bunun yanında 1999’da yaşanan, 18.373 vatandaşımızın yaşamını yitirdiği 17 Ağustos depremi, meydana getirdiği yıkım ve can kaybı ile ciddi ders ve ödev çıkartılacak bir depremdi. Onu izleyen Yalova, Bingöl, Elazığ ve diğerleri bir anlamda bu son depremin ayak seslerini oluşturuyordu.

İktidara gelişinden yedi ay sonra meydana gelen Bingöl depreminden sonra başbakan olarak yaptığı açıklamada ‘Yeraltında fay kırıklarından önce, bağışlayın söylemek zorundayım kırılan ar damarlarıdır. Malzemeden çalmanın arkasında ahlak hırsızlığı, demokrasiden çalmak, hukuk kapkaççılığı, siyaset yankesiciliği ve kamu yönetimi kalpazanlığı yatmaktadır. Bu olay kamu otoritesinin devlet imkanlarını nasıl kullandığını bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştur. Olay kader diye geçiştirilemez’ diyen Erdoğan, hükümetin başı Cumhurbaşkanı olarak kat be kat yıkım ve ölümle sonuçlanan 6-7 Şubat depremlerinden sonra vatandaşa olanları ‘kader planı olarak’ tanımladı.

Aradan geçen yirmi yılık Erdoğan iktidarlarında deprem ve afetle ilgili olarak neler yapıldı:
Devlet Planlama Teşkilatı kapatıldı, askere afette acil müdahale görevi veren Emasya Protokolü kaldırıldı.

Daha önce çıkarılan af yasaları hariç, 2018 yılında çıkarılan geniş kapsamlı af yasası ile deprem
bölgesi olan10 ilde 294.000’in üzerinde kaçak yapıya kayıtsız şartsız yapı kayıt belgesi verildi.
Kızılay’ın afet müdahale ve koordinasyon yetkileri kaldırılarak AFAD’a verildi. Her iki kuruma ehliyetsiz, liyakatsiz kişiler yetkilendirildi. AFAD tüm uyarılara rağmen depreme hiç bir hazırlık yapmadı. Öyle ki deprem sonrası vatandaşa kurucak çadırı bile yoktu.

Depremi müteakiben oluşan korkunç yıkımda enkaz altında kalan da dışarda olan da ilk iki gün devletin hiç bir kurumunu yanında göremedi.

Koordinasyon ve müdahaleyi yönetemeyen AFAD, deprem bölgesine dışardan gelen yardıma da el koyarak depremzedeye ulaşmasını engelledi.

Arama kurtarma çalışmasında acil müdahale edemeyen, binlerce insana kurtarma yardımı ulaştıramayan hükümet, hedense enkaz kaldırmada aceleci oldu. Öyle ki Hatay da binalara ait ruhsat ve diğer belgelerin bulunduğu sapasağlam bir bakanlık il binasını da alelacele yıktırdı.

Tüm bu süreçte halkın önemli bir kesimi hükümete isyan etti, bir çok yerden ‘Nerde bu devlet !’ nidaları yükseldi.

Şaşılan bir başka durum ise, hükümetin bir yandan depremin ve yıkımın büyüklüğünü müdahaledeki eksikliklere gerekçe gösterirken, Bölgedeki Büyükşehir belediyelerinin ve sivil insiyatifin yapmaya çalıştığı yardıma gösterdiği dirençti.

Bu plansızlık, hazırlıksızlık, yönetim ve organizasyon acziyetinin bize maliyeti sayısı yüz bini aşacağı tahmin edilen canın kaybı, onbinlerce ailenin evinin işyerinin, hayatının, kentlerin yıkılması, milyarlarca dolar milli servet, toplumsal travma, bir o kadar önemlisi de devlete kurumlarına güvenin yıkılması oldu,

Kader planı mı dediniz? O kadar basit değil, hükümet olarak anayasal göreviniz olan halkın can ve mal güvenliğini korumak görevini yerine getiremediniz, çünkü kaderin bir planı vardı ama sizin yoktu!!!