Türkiye’de yaşamın her alanında olduğu gibi, siyasi yaşamda da söylemlere din motifli jargonların kullanımı hızla yerleşiyor.

Helal söylemi de bunlardan biri. Helal et, helal tatil derken, iş helal milletvekilliğine kadar geldi.
İslam dininde, helal her ne kadar yenilmesi, yapılması yasaklanmamış şey anlamında olsa da günlük dilde helal, daha çok hak edilmiş anlamında kullanılır.

En son bayram öncesi Deva Partisi lideri Ali Babacan’ın “ Bizim kimseye borcumuz yok, bugün seçimi helalinden kazanmış, başı dik, alnı açık 15 milletvekilimiz var “ sözleri bu kavramı ve bu verilen mesajı özellikle CHP nezdinde tartışmaya açtı.

Öncelikle konuşmanın ”bizim kimseye borcumuz yok” cümlesi, seçimden önce oy oranı hiç bir ankette % 2’yi bulmamış, tek başına girdiğinde barajı aşamayacak olan ve asla vekil çıkaramayacak olan, CHP listelerinden kazanılacağı kesin olan 15 sıraya adaylık verilerek, altın tepside sunulmuş 15 milletvekilini meclise sokan bir parti genel başkanı için doğru ve şık olmadı.

Seçimden bu yana Türkiye ve CHP kamuoyu, hiç yokken, meclise oy oranları ile hiç örtüşmeyen, afaki sayıda milletvekili sokan Deva, Saadet, Memleket ve Demokrat Partisinden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ya da CHP kurumsal kimliğine bir teşekkür sözcüğü bile duyamamışken, bu çıkış şaşkınlıkla karşılandı.

Seçim öncesinde milletvekili aday listeleri ile sarsılan, seçim sonrasında sonucun hayalkırıklığı ile büyük bir yıkım yaşayan CHP seçmeni, bu açıklama ile kendini bir kez daha haksızlığa uğramış hissetti.

Öyle ya, senin örgütlerin beş yıl, AKP gibi devlet partisi haline gelmiş, demokrasiyi ayaklar altına almış, iktidarın bütün imkanları ile muhalefeti ezen bir partiyle dişe diş mücadele versin, adaylık sıralamalarında esameleri okunmasın.

Senin kentleri sokak sokak arşınlayan, yollara emeğini, vaktini, nakdini döken parti emekçileri listelere ya da seçilecek yerlere konulmasın, DEVA ve diğerleri seçilecek sıra şartı koysun.

Deva, Saadet, Demokrat ve Gelecek Partisine 70 kadar adaylık, 39 milletvekilliği sunulsun. Sana biçilen rol sandık bekçiliği, reva görülen karşılık ise “ bizim kimseye borcumuz yok” sözü olsun.

Borcunuz var sayın Babacan!
Öncelikle, siyaseten bir karşılığı alınmamış 15 milletvekili adaylığını size sunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na borcunuz var.
Sizin adaylarınıza sunulduğu için o listelerde yer almayı anasının ak sütü gibi hak etmiş Kadın Kolları Genel Başkanı dahil, CHP emekçilerine borcunuz var.
Adını bilmediği, yüzünü görmediği vekil adaylarını ve sitemlerini sinesine gömerek, sizin adaylarınızın da içinde olduğu CHP listelerine oy veren seçmene borcunuz var.
Bu oyları almak için sokak sokak ter döken, sandıkları canı pahasına koruyan CHP örgütlerine borcunuz var.
Onların yerine milletvekili gönderdiğiniz CHP milletvekili adaylarına, aday adaylarına borcunuz var.

Helalden benim anladığım, hak edilmiş olandır. Bu kadar milletvekilinin CHP’ye ve ittifak oylarına bir karşılığının olmadığını seçim sonuçlarının da doğruladığı, herkesin bildiği bir gerçek.

Asıl önemlisi, hakça kazanılmış olup olmadığına gelince;

Helal milletvekilliği, millet için verilmiş bir emeğin karşılığı olandır.
Helal milletvekilliği, halkın gönlünden verilen amasız-fakatsız bir rızanın karşılığı olandır.
Helal milletvekilliği, başkalarının hakkının üzerine oturmadan “kazanılmış olandır”…

Sayın Babacan, helallik başkasının hakkını alan değil, hakkın sahibi tarafından verilirse helal olur.

Milletvekili aday listelerine, bütün kahrına rağmen, bir kez daha vatan ve millet için bağrına taş basıp sandığa giden oy veren, sizin 15 adayınızı en kıymetli sıralardan meclise taşıyan, karşılığında bir teşekkürü bile çok gördüğünüz CHP’lilere sorun bakalım bu milletvekilliklerini size helal ediyor mu?