Şimdi en çok konuşulan soru şu: Rob Jetten, ülkeyi “ortanın soluna” mı, yoksa “ortanın sağına” mı yaslanarak yönetecek?
İlhan KARAÇAY yazdı:
Hollanda’da siyaset, her zamanki gibi yine sakin ama bir o kadar da heyecanlı bir döneme girdi.
Bu ülkenin demokrasi geleneği, seçim sonrası yaşanan sabırlı ve titiz süreçlerle tanınır. Hükümeti kurma görevi, sandıktan birinci çıkan parti liderine hemen verilmez. Önce bir “verkenner”, “informateur” ve “formateur” görevlendirilir.
Bu kişiler, genellikle devletin tecrübeli isimleridir; farklı partiler arasında uzlaşının yollarını arar, ülkenin geleceğini belirleyecek koalisyonun temelini atarlar. Hollanda demokrasisinin gücü de işte bu sabırlı, ince işlenmiş süreçlerde gizlidir.
29 Ekim seçimlerinde ipi göğüsleyen Democraten 66 (D66) Partisi ve genç lideri Rob Jetten, şimdi bu tarihî geleneğin tam merkezinde yer alıyor. Informateur Wouter Koolmees, kendisine tanınan süreyi doldurdu ve topladığı tüm bilgileri bugün Jetten’e sunacak. Artık gözler, Hollanda’nın siyasi geleceğini şekillendirecek bu genç lidere çevrilmiş durumda
Şimdi en çok konuşulan soru şu: Rob Jetten, ülkeyi “ortanın soluna” mı, yoksa “ortanın sağına” mı yaslanarak yönetecek?
Bu tercih, yalnızca kurulacak hükümetin rengini değil, Hollanda siyasetinin geleceğini de belirleyecek. Zira Jetten, artık sadece bir parti lideri değil; yeni kuşağın enerjisini, özgürlükçü anlayışı ve ilerici liberalizmi temsil eden bir figür olarak görülüyor. O, alışılmış kalıpları yıkan, siyasete gençlik ve samimiyet katan bir simge haline geldi.
Ve şimdi, Hollanda’nın koalisyon masasında, bir ülkenin geleceğiyle birlikte yeni bir siyasi felsefe de şekilleniyor: bireysel özgürlükleri önceleyen, ama devletin sosyal sorumluluğunu da göz ardı etmeyen bir anlayış.
İşte tam bu noktada, Hollanda’nın büyük umudu Rob Jetten ve partisi D66’nın yeni yüzünü daha yakından tanımak gerekiyor.
Şimdi gelelim, bu değişimin merkezindeki Rob Jetten ve D66’nın yeni kimliğine…
Hollanda siyaset sahnesinde Democraten 66 (D66) partisi, uzun yıllar “ortanın solu” olarak tanımlanabilecek, reformcu bir çizgide yer almıştı. Ancak günümüzde bu tanımlama giderek yetersiz kalıyor; lider Rob Jetten’in öncülüğünde parti artık kendini daha çok ilerici liberal merkez çerçevesinde konumlandırıyor.
KÖKEN VE İLK DÖNEM

D66, 1966’da Jan Terlouw tarafından kurulduğunda; özellikle genç kuşaklar arasında, parlementer sistemi canlandırmayı, demokratik kurumları güçlendirmeyi, bireysel özgürlükleri ve toplumsal sorumluluğu aynı anda savunmayı amaçlıyordu.
Yani ne klasik sağın’serbest piyasa ilkeleri’ne, ne de geleneksel solun devletçi anlayışına tam olarak denk düşen bir hareketti: ‘Ortanın solu’ ya da ‘Sosyal liberal’ olarak değerlendirilebilirdi.
Alexander Pechtold ve Fatma Koşer Kaya döneminde de yukraıda belirlilen çizgiden ayrılınmadı.
JETTEN DÖNEMİ VE YENİ ÇİZGİ

Rob Jetten döneminde D66, bir dizi gelişmeyle kendini tazeledi ve yeniden tanımladı:
Jetten’in açık eşcinsel kimliği, partinin LGBTQ+ hakları, kimlik özgürlüğü, çevresel duyarlılık gibi alanlarda daha cesur bir duruş sergilemesine yol açtı.
Bu yönelimler, D66’yı geleneksel sol partilerle tam olarak aynı çizgiye getirmedi; aksine, “kültürel özgürlükler” alanında sol, “ekonomi ve devlet yapısı” alanında ise daha liberal bir konumu benimsedi.
D66, GroenLinks (Yeşil Sol) ya da Socialistische Partij (SP) gibi partilerle zaman zaman ideolojik uyumsuzluk yaşarken, aynı zamanda Partij van de Arbeid (PvdA) eski liderlerinden Frans Timmermans ile de belirli açılardan mesafeli bir ilişki sürdürdü.
NEDEN “SOLCU” DEĞİL?
Elbette Jetten’in D66’sı, bazı “sol” etiketleri taşıyor: eşitlik, özgürlük, toplumsal çeşitlilik gibi. Fakat ekonomik ve devlet yapısı konularında partinin tercihleri, klasik sol partilerden ayrılıyor:
Devletin ekonomik müdahalesi ya da sendikal gücün güçlendirilmesi gibi güçlü “sosyalist” söylemler yerine, daha çok rekabetçi piyasa, yenilikçilik, uluslararası entegrasyon gibi liberal çizgiler ön planda.
Bu yüzden D66 için “liberal sol” tanımı bazı açılardan yönlendirici olsa da, tam olarak solcu bir parti olduğunu söylemek yanıltıcı olabilir. D66, “merkez liberal” ya da “ilerici liberal” olarak adlandırılmayı tercih edebilir.
KİMLİK, STRATEJİ VE SİYASET

Jetten’in eşcinsel kimliği sadece sembolik bir detay değil; D66 için bir stratejik kapsayıcı unsur. Partinin kimlik siyaseti alanındaki aktif bakışı ve kültürel özgürlükler, eşit evlilik, çeşitlilik politikaları, D66’yı sosyal olarak ilerici bir pozisyona taşıyor.
Ancak, ekonomik ve politik alanda bu ilerici kimlikle birlikte, ılımlı-liberal bir pragmatizm de devreye giriyor. Bu yüzden D66, tamamen sol blokta yer almak yerine; ‘sağ-merkez’ ya da ‘merkez sol’ koalisyonlarında yer almayı göze alıyor.
D66, artık “ortanın solu” etiketinin ötesinde bir siyasi yapı. Parti, kültürel ve kimlik özgürlükleri açısından oldukça ilerici bir duruş sergiliyor; ancak ekonomi, devlet yapısı ve koalisyon stratejileri açısından ‘merkez-liberal’ çizgide kalıyor. Rob Jetten bu dönüşümün katalizörü ve sembolü durumunda.
Rob Jetten, Hollanda siyasetinde yeni kuşağın simgesi olarak görülüyor.
Jetten, klasik partilerde rastlanmayan bir açıklıkla hem kimliğini hem fikirlerini ortaya koyuyor. Onun kişisel duruşu, sadece D66’nın değil, genel olarak Hollanda siyasetinin dönüşümünü de temsil ediyor. Artık ideolojik kalıpların yerini kimlik, özgürlük ve pragmatizm ekseninde şekillenen bir siyaset anlayışı almış durumda.
D66 da bu dönüşümün en belirgin laboratuvarı. “Ortadan sola” uzanan bir geçmişin ardından, bugün “merkezin ilerici liberali” olarak yoluna devam ediyor. Ve bu yol, Rob Jetten gibi genç, özgüvenli, kimliğini saklamayan liderlerle daha da dikkat çekici hale geliyor.
Rob Jetten, Hollanda siyasetinde sadece genç bir lider olarak değil, yeni bir dönemin ruhunu temsil eden figür olarak öne çıkıyor. Onun hikâyesi, sıradan bir parti liderinin hikâyesi değil. Genç yaşta siyasete adım atan, kimliğini gizlemeden, aksine kimliğinden güç alarak yoluna devam eden bir isimden söz ediyoruz. Eşcinsel kimliğini saklamayan, bununla övünmeyen ama bunu bir doğallık göstergesi olarak sunan bir lider. Hollanda gibi özgürlükçü bir toplumda bile, siyasette hâlâ cesaret isteyen bir tavır bu.
Jetten, işte bu duruşuyla sadece D66’yı değil, ülkenin siyaset anlayışını da değiştirdi. Onun liderliğinde D66, klasik anlamdaki “ortanın solu” kimliğinden sıyrılarak, daha renkli, daha bireysel ve daha özgürlükçü bir ilerici liberal merkez haline geldi. Artık parti, ekonomik istikrarı savunan ama sosyal özgürlüklerden de asla taviz vermeyen bir konumda. Bu denge, bazılarına göre kararsız bir politika gibi görünse de, aslında Hollanda demokrasisinin tam kalbini yansıtıyor.
Rob Jetten’in partisiyle kurduğu bağ, ideolojik değil, felsefî bir bağ.
O, D66’yı “politik bir platformdan” çok, “özgür düşüncenin modern bir evi” haline getirdi. Bu evde kadın-erkek eşitliği, çevre bilinci, çeşitliliğe saygı ve kimlik özgürlüğü birlikte yaşanıyor. Geleneksel solun devletçi yönüyle değil, birey merkezli bir adalet anlayışıyla hareket ediliyor.
D66, artık sadece bir parti değil; Hollanda’nın çağdaş yüzü. Rob Jetten de bu yüzün enerjik, dürüst ve kendisiyle barışık temsilcisi. Onun liderliğinde D66, geçmişin “ortanın solu” tanımını geride bırakıp, geleceğin “özgürlükçü merkezi”ne doğru yürüyor. Ve bu yürüyüş, belki de Avrupa siyasetinde yeni bir tarzın kimliğinden güç alan, ideolojiden değil insandan beslenen bir siyasetin habercisi.
Muhabir: Sonses .tv





