400 yıllık dostluğu taçlandıran ‘Ortak Miras’ sergisi 31 Ocak 2026’ya kadar açık kalacak.
Proje koordinatörü ve Hollanda NP2E Yönetim Kurulu Başkanı Gülay Fitöz’ün büyük başarısı.
Öğretim üyesi ve ünlü sanatçı Ümran Özbalcı Aria, projeyi değerlendirdi.
(Haberin Hollandacası en altta.
De Nederlandse versie staat onderaan)
İlhan KARAÇAY yazdı
İzmir’in kalbinde, Tarihi Bıçakçı Han’ın taş duvarları içinde, Türkiye ile Hollanda arasındaki 400 yılı aşkın dostluğun hikâyesi bu kez resimle, halıyla, çiniyle ve insan öyküleriyle anlatılıyor.
Hollanda’dan NP2E (A New Path to Equality-Eşitlik İçin Yeni Bir Yol) Yönetim Kurulu Başkanı ve Proje Koordinatörü Gülay Fitöz’ün öncülüğü, Konak Belediyesi ve Hollanda Krallığı Ankara Büyükelçiliği’nin iş birliği ile hazırlanan “Ortak Miras” sergisi, yalnızca bir sanat etkinliği değil, iki ülke arasındaki uzun soluklu dostluğun ve ortak hafızanın günümüze uzanan görsel bir belgesi niteliğinde.
Bu sergiyi, ilhankaraçay.com adına gözlemci olarak izleyen, ünlü sanatçımız ve akademisyen Ümran Özbalcı Aria’nın ayrıntılı aktarımı ve değerlendirmeleri ışığında kaleme alıyorum.
ORTAK MİRASIN KALBİ BİR İZMİR HİKÂYESİ
İzmir’de açılan bir kültür sanat etkinliğinin odağında Hollanda’dan Gülay Fitöz ve Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Joep Wijnands varsa, o etkinlik, Hollanda’daki biz Türkler için de ayrı bir gurur vesilesi demektir.
Gülay Fitöz’ü, Anadolu kadınının el emeği göz nuru halılarını dünyaya tanıtan projelerinden zaten tanıyoruz. Bergama Halıcılık Kadın Kooperatifi kurucusu Kadriye Yakar ile birlikte, Hollanda’nın Ankara Büyükelçiliği, İstanbul Başkonsolosluğu ve Menderes Halk Eğitim Müdürlüğü desteğiyle Anadolu kadınının halı sanatını daha önce de görünür kılmıştı. Şimdi bu birikim, “Ortak Miras” başlığı altında çok daha geniş ve çok katmanlı bir kültür köprüsüne dönüşmüş durumda.
Konak Belediyesi ile Hollanda Krallığı Ankara Büyükelçiliği işbirliğinde hazırlanan serginin açılışı, Tarihi Bıçakçı Han’da yapıldı. Törene Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu, Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Joep Wijnands, Hollanda İzmir Fahri Konsolosu Oğuz Özkardeş, çeşitli ülkelerin konsolosluk temsilcileri, Konak Belediyesi meclis üyeleri ve bürokratları, akademisyenler, sanatçılar, muhtarlar ve özellikle de projenin kalbinde yer alan kadın kooperatiflerinin temsilcileri katıldı.
BIÇAKÇI HAN’DA ZAMANIN İÇİNDEN GEÇEN SERGİ
Bıçakçı Han, İzmir’in tarihsel ticaret hafızasını taşıyan, her köşesinde Akdeniz’in kokusunu duyduğunuz bir mekân. İşte bu hanın kemerli koridorlarında ve taş avlusunda, Türkiye ve Hollanda arasında dört asırdır süren keşif, ticaret ve kültürel etkileşim, birbirini tamamlayan eserlerle anlatılıyor.
SERGİDE NELER VAR?
17’nci yüzyıl Hollanda ressamı Pieter de Hooch’un “Masa Başında Lavta Çalan Bir Kadın ve Şarkı Söyleyen Çift” adlı tablosunda görülen Bergama halısının, Bergama Halıcılık ve El Sanatları Kooperatifi tarafından yeniden dokunmuş hali.
Ticaret ve diplomasi tarihinde önemli yeri olan Levanten bağlarını, İzmir’deki Hollandalı varlığını ve iki ülke arasındaki kadın hareketini anlatan panolar.
Panolarda, “Halılarla Dokunan Bağlar”, “400 Yıllık Öykü”, “Diplomat Cornelis Haga”, “Delft Mavisi”, “İzmir’de Hollandalılar”, “Rosa Manus” gibi başlıklar, sergiye yalnızca estetik değil, sağlam bir tarihsel zemin de kazandırıyor. Böylece ziyaretçi, sadece güzel eserler görmüyor, aynı zamanda 400 yılı aşan bir dostluk hikâyesini satır satır okuyor.
GÜLAY FİTÖZ’ÜN İMZASI VE KADIN EMEĞİNİN GURURU
Projenin arkasındaki isim, Hollanda NP2E Yönetim Kurulu Başkanı Gülay Fitöz. Kendisi, yıllardır Hollanda ile Türkiye arasında kültürel köprüler kuran üretken bir isim. “Ortak Miras” sergisi, tam anlamıyla onun ısrarlı emeğinin, kurumlar arası iş birliği kurma becerisinin ve özellikle de kadın emeğine duyduğu saygının bir sonucu.
Fitöz, serginin en sembolik eserlerinden biri olan Bergama halısı için, “311.856 düğümden oluşan halının yaklaşık 40 kadınımız tarafından örülmesi, her bir düğümün İzmirli kız kardeşlerimin ellerinde nasıl can bulduğunu izlemek büyük bir sevinçti” derken, aslında projenin ruhunu da özetliyor. Her düğüm, hem bir sanat emeği hem de iki ülke arasındaki bağın yeni bir halkası.
BERGAMA HALISI: BİR TABLONUN İÇİNDEN ÇIKIP GERÇEĞE DÖNEN MİRAS
Serginin odak noktalarından biri, 17. yüzyıl Hollanda resim sanatının Altın Çağ ustalarından Pieter de Hooch’un tablosunda yer alan halının yeniden dokunmuş hali. Bu halı, yalnız sanat tarihine değil, kültürler arası alışverişe de ışık tutuyor.
Halı, Bergama Halıcılık ve El Sanatları Kooperatifi’nin kurucusu Kadriye Yakar ve ekibi tarafından, doğal yün ve özgün renklere sadık kalınarak yeniden üretildi. Ümran Özbalcı Aria’nın aktardığına göre, tablonun önünde sergilenen keçi yününden iplik yumakları, 400 yıl önceki üretim anlayışına gösterilen saygının somut bir işareti.
Anadolu halılarının Avrupa’ya yolculuğu, aslında eski bir hikâye. Orta Asya’dan başlayarak Anadolu’ya, oradan da tüccarlar aracılığıyla Avrupa’ya uzanan halı sanatı, 17. yüzyıl Amsterdam’ında büyük bir prestij unsuru haline gelmişti. O dönemde Anadolu halıları çoğu zaman yere değil, masaların üzerine seriliyor, evlerin itibarı adeta bu halıyla gösteriliyordu. Rembrandt, Vermeer ve Pieter de Hooch gibi ustaların tablolarında bu halıları görmemiz hiç de tesadüf değil.
Bergama halısının üzerindeki geometrik motifler de ayrı bir dil konuşuyor. İç içe geçmiş iki sekizgen madalyondan dıştaki mavi olan yıldızı, içteki sarı olan güneşi simgeliyor. Bu ikili, göğü ve ilahi varlığı temsil ediyor. Halı, tabloda adeta masayı kutsal bir taht haline getiriyor ve üzerinde oturan kadını “kutsal dişi” konumuna yükseltiyor. Bir ayağı yerde, diğer ayağı hafifçe kalkmış figürün duruşu, yer ile göğü, dünyevi ile ilahiyi bir araya getiren bir köprü gibi yorumlanıyor.
Bugün Bıçakçı Han’da sergilenen bu halı, sadece bir yeniden üretim değil. Aynı zamanda Anadolu’dan yüzyıllar önce Avrupa’ya uzanan kültürel akışın, günümüzde yeniden okunması ve iki ülke arasında saygı dolu bir hatırlama jesti.
“İNCİ KÜPELİ KIZ”: DEPREM YARASINA SANATLA SARILAN ELLER
Serginin ziyaretçileri en çok etkileyen bölümlerinden biri de “İnci Küpeli Kız” nakış tablo projesi. 2023 yılı Hollanda’da “Johannes Vermeer Yılı” olarak kutlanırken, Kahramanmaraş’ta yaşanan büyük deprem felaketi, Türkiye’nin güneyinde hayatları altüst etmişti.
Bu ağır tablo içinde, Kahramanmaraş Down Sendromu Derneği ve Hollanda Büyükelçiliği iş birliğiyle, Down+1 Konteyner Sokağı’nda yaşayan kadın ve çocuklarla özel bir proje yürütüldü. Ailelerin sandıklarından çıkan kumaşlar, iplikler, atölyede buldukları her parça bir araya geldi ve Vermeer’in dünyaca ünlü “İnci Küpeli Kız”ı, dev bir nakış çalışması olarak yeniden hayat buldu.
Konteynerlerin gölgesinde, zor şartlar altında üretilen bu eser, sanatın iyileştirici ve birleştirici gücünün belki de en çarpıcı örneklerinden biri. Genç kızın ikonik bakışı, bu kez “Kaygı yok, görüyoruz ve her zaman umut vardır” der gibi. Hollanda Büyükelçisi Joep Wijnands’ın bu kampı ziyaret etmesi, proje için ayrı bir moral olmuş. Wijnands’ın bu sergide “dayanışma” kelimesini sık sık kullanması boşuna değil.
BELEDİYE BAŞKANI MUTLU: “BU MİRASI SAHİPLENMEK DOSTLUĞA DUYDUĞUMUZ SAYGININ İFADESİDİR”
Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu, açılış konuşmasında hem Konak’ın kültür sanat vizyonunu, hem de bu serginin simgesel değerini vurguladı.
Mutlu, Türkiye ile Hollanda arasındaki ilişkilerin yalnızca diplomatik bir dostluktan ibaret olmadığını, yüzyıllar boyunca merak, etkileşim ve karşılıklı saygı ile güçlenen köklü bir bağ oluşturduğunu hatırlattı. “Bu mirası sahiplenmek sadece kültürel bir görev değil, aynı zamanda karşılıklı dostluğumuza duyduğumuz saygının bir ifadesidir” cümlesi, salonun genel havasını da özetliyordu.
Başkan Mutlu, Konak’ı yeniden İzmir’in kültür ve sanat kenti haline getirme hedefini anımsatarak, tarihin, sanatın, bilginin ve uluslararası iş birliğinin buluştuğu her etkinliğin, Konak’ın ruhunu geleceğe taşıdığını ifade etti. “Ortak Miras” sergisinin de uzun soluklu ve güçlü bir iş birliğinin ürünü olduğunu belirterek, emeği geçen herkese teşekkür etti ve serginin Türkiye ile Hollanda arasındaki dostluk köprüsüne yeni bir taş daha eklemesini diledi.
BÜYÜKELÇİ WIJNANDS: “İZMİR, ZİYARETÇİSİNİ, EVİNE ZEYTİN VE YENİ BİR İŞ FİKRİYLE GÖNDEREN DOST GİBİ”
Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Joep Wijnands ise açılışta yaptığı sıcak konuşmayla dikkat çekti. Konuşmasına Türkçe sözlerle başlayan Wijnands, İzmirli ağzıyla sarf ettiği “Hadi gari” ifadesiyle salona samimi bir tebessüm yaydı.
Wijnands, Türkiye ve Hollanda arasındaki ilişkilerin 17. yüzyıla, Hollanda Levanten ticaret anlaşmasına kadar uzandığını anlattı. 1612’de ilk Hollanda konsolosluğunun İzmir’de kurulmuş olmasını hatırlatarak, bu şehrin o dönemden beri Akdeniz’de ticaret ve değişimin önemli bir merkezi olduğunu söyledi.
İzmir için yaptığı benzetme ise salondaki herkesin hafızasına kazındı. Wijnands, “Şehirlerin kişilikleri olsaydı, İzmir, akşam yemeğine kalmanız için ısrar eden ve ardından sizi evinize zeytin ve yeni bir iş fikriyle gönderen bir dost olurdu” diyerek, kentin misafirperverliğini ve üretken ruhunu tarif etti.
Büyükelçi, ilişkilerin bugün sadece ticaretle sınırlı olmadığını, 1960’lardan bu yana işçi göçüyle birlikte iki ülke arasında yeni bir köprü kurulduğunu vurguladı. Hollanda’daki Türk toplumunun artık Hollanda toplumunun ayrılmaz bir parçası olduğunu, kültürü, eğitimi, bilimi ve iş dünyasını zenginleştirdiğini belirtti.
“Ortak miras, düğüm düğüm birlikte inşa ettiğimiz bir şey” diyen Wijnands, hem Bergama halısını dokuyan kadınlara, hem de deprem bölgesinde sanatla nefes almaya çalışan çocuklara özel teşekkürlerini iletti.
LALE SOĞANLARI VE DOSTLUĞUN SİMGESİ
Açılış töreninin duygusal anlarından biri de, Büyükelçi Wijnands’ın, Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu’ya lale soğanları armağan ettiği andı. Lale, hem Osmanlı hem Hollanda tarihinde güçlü bir sembol.
Başkan Mutlu, lale soğanlarının kentin farklı noktalarına dikilmesi için Park ve Bahçeler Müdürlüğü’ne talimat verdi. Laleler açtığında fotoğraflarının Hollanda tarafına iletileceğini söylemesi, bu jesti kalıcı bir dostluk sembolüne dönüştürdü. İzmir sokaklarında açacak her lale, Türkiye ile Hollanda arasındaki ortak mirasın renkli bir imzası olacak.
SERGİNİN YOLCULUĞU: İZMİR’DEN TÜRKİYE’NİN DÖRT BİR YANINA
“Ortak Miras” sergisi, 2 Aralık ile 31 Ocak tarihleri arasında, hafta içi her gün 09.30–17.30 saatleri arasında Tarihi Bıçakçı Han’da ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor. İlk durağı Konak olan sergi, önümüzdeki yıl Türkiye’nin farklı şehirlerine taşınacak ve böylece daha geniş bir kitleye ulaşacak.
Hollanda Krallığı Ankara Büyükelçiliği iş birliğiyle hazırlanan bu kapsamlı oluşum, aslında 400 yıllık bir bağın sanatsal tanıklığı. Bir tarafta Altın Çağ tablolarının içine yerleştirilmiş Anadolu halıları, diğer tarafta bir deprem kampında sandıklardan çıkan ipliklerle yeniden doğan “İnci Küpeli Kız”. Arada ise lale soğanları, Delft Mavisi çiniler, Levanten tüccarlar, Cornelis Haga’dan işçi göçüne uzanan uzun bir yol.
Türkiye’nin tanınmış, eğitimci sanatçılarından Ümran Özbalcı Aria, yayınladığı eserleri ile de takdir toplayan bir isimdir. İzmir’deki sergiyi gözlemci olarak izleyen sanatçı, son eseri olan “17. YÜZYIL HOLLANDA RESMİNDE PORTRE” kitabını, Hollanda’nın Türkiye Büyükelçisi Joep Wijnands’a sundu.
GEÇMİŞTEN GELECEĞE UZANAN KÖPRÜ
İzmir’deki bu sergi, geçmişe gömülmüş diplomasiyi, sanat tarihinin tozlu sayfalarındaki halıları ve kâğıt üzerinde kalmış ticaret anlaşmalarını bugünün insanıyla yeniden buluşturuyor. Üstelik bunu kuru bir tarih anlatısıyla değil, kadınların düğüm düğüm işlediği halılar, çocukların umutla dokuduğu nakışlar ve iki ülkenin ortak sembollerini yan yana getiren eserler aracılığıyla yapıyor.
Hollanda’daki biz Türkler için bu serginin ayrı bir anlamı var. Çünkü hem geldiğimiz toprakların kültürel zenginliğini hem de yıllardır yaşadığımız ülkenin sanatsal birikimini aynı mekânda, yan yana görüyoruz. Bu tablo, göç hikâyesinin de sessiz ama güçlü bir izdüşümü.
“Ortak Miras” sergisi, geçmişten bugüne uzanan bu köprünün sanatsal bir durak noktası. Dileğimiz, bu serginin yeni projelere, yeni iş birliklerine, yeni dostluklara kapı açması. İzmir’e yolu düşen herkese, Tarihi Bıçakçı Han’a uğrayıp bu hikâyeyi yerinde görmelerini içtenlikle tavsiye ediyorum.
NP2E VE “ORTAK MİRAS” SERGİSİNİN ARKA PLANINDAKİ KURUM
İzmir’de açılan “Ortak Miras” sergisinin arkasında yer alan kurumlardan biri olan
NP2E (A New Path to Equality-Eşitlik İçin Yeni Bir Yol) Hollanda merkezli bir sivil toplum kuruluşu olarak faaliyet gösteriyor. Yönetim Kurulu Başkanlığını Gülay Firtöz’ün yürüttüğü NP2E, kadınların ve gençlerin insan hakları, toplumsal eşitlik ve kültürel hafıza alanlarında çalışmalar yürütüyor.
NP2E, eşitliğin yalnızca hukuki düzenlemelerle değil, kültür, sanat, eğitim ve toplumsal farkındalık yoluyla güçlenebileceği anlayışıyla hareket ediyor. Bu doğrultuda sergiler, paneller, akademik çalışmalar ve kültürel projeler aracılığıyla, farklı toplumların ortak değerlerini ve paylaşılan mirasını görünür kılmayı hedefliyor.
İzmir’de sanatseverlerle buluşan “Ortak Miras” sergisi de bu yaklaşımın somut örneklerinden biri olarak öne çıkıyor. Sergi, farklı coğrafyalardan gelen ortak kültürel izleri ve insanlık hafızasını sanat yoluyla anlatırken, NP2E’nin eşitlik, birlikte yaşama ve ortak değerler eksenindeki misyonunu da yansıtıyor.
Kuruluş, uluslararası iş birlikleriyle yürüttüğü projelerde kadınların, gençlerin ve kültürel aktörlerin sesini öne çıkarmayı amaçlıyor. NP2E, sanatın dönüştürücü gücünü kullanarak, toplumsal eşitlik ve insan hakları konularında kalıcı bir farkındalık yaratmayı hedefliyor.
GÜLAY FİTÖZ’DEN “İLHAMIN BAŞLANGICI”
SERGİYE ‘GÖZLEMCİ’ OLARAK KATILAN ÜNLÜ SANATÇIMIZ ÜMRAN ÖZAVCI ARİA ANLATIYOR:
PIETER DE HOOCH’UN HAYATI
Pieter de Hooch (20 Aralık 1629 (vaftiz) – 24 Mart 1684 (mezar)), açık kapılı, sessiz ev sahnelerini konu alan tür çalışmalarıyla ünlü Hollandalı bir Altın Çağ ressamıydı. Delft St. Luke Loncası’nda Jan Vermeer ile çağdaştı ve eserleri, temaları ve üslubu paylaşıyordu.
De Hooch, Rotterdam’da bir duvarcı olan Hendrick Hendricksz de Hooch ve bir ebe olan Annetge Pieters’ın oğlu olarak dünyaya geldi. Beş çocuğun en büyüğüydü ve tüm kardeşlerinden daha uzun yaşadı.Erken yaşamı hakkında çok az şey biliniyor ve arşiv kayıtlarının çoğu Rotterdam, Delft ve Amsterdam’da çalıştığını gösteriyor. İlk biyografi yazarı Arnold Houbraken’e göre, Jacob Ochtervelt ile aynı dönemde Haarlem’de manzara ressamı Nicolaes Berchem’den sanat eğitimi almış ve hanımlar ve beylerle sohbet ederken yaptığı “kamergezichten” veya “oda manzaraları” ile tanınıyordu.
Pieter de Hooch – 19 yaşlarında yaptığı tahmin edilen Otoportresi,1648-1649