Hollandalılar dün Sint Nikolaas şenliği ile coştular…
Hıristiyan aleminin, Hz. İsa’nın doğumu olarak kutladığı noel hakkında bilmediklerimiz…
‘Noel Baba’ diye fotoğraflananlardan biri, Demreli Sint Nikolaas’tır, diğeri ise İskandinavyalı Noel Baba’dır.
Çam ağacı süslemek tamamıyla Türk adetidir ve bu adet Türkler’den avrupa’ya geçmiştir.
Yılbaşı ise, Noel ile ilgisi olmayan, yeni bir yıla girişin başlangıç kutlamalarıdır.
(Derlemenin Hollandacası en alttadır.
Nederlandse versie staat onderaan)
İlhan KARAÇAY derledi:
İznik, Hristiyanlığın ilk büyük buluşması olan 325 tarihli Konsilin üzerinden tam 1700 yıl geçtikten sonra yeniden dünya gündeminin merkezine oturdu.
Papa 14. Leo’nun 28 Kasım 2025’teki ziyareti, yalnızca sembolik bir ibadet değil aynı zamanda küresel ölçekte bir birlik çağrısı olarak değerlendirildi.
Papa, ayin sırasında “İznik ortak inancın ilan edildiği yerdir, bu topraklar bugün tüm insanlığa birlik mesajı sunuyor” dedi. Bu sözler dünya basınında geniş yer bulurken Türkiye’de de ekümeniklik tartışmalarını yeniden alevlendirdi.
Ancak Papa geldi ve gitti
İznik’teki hareketlilik bitmedi, aksine şimdi çok daha anlamlı bir buluşma başlıyor.
Çünkü Aralık sonunda Antalya merkezli Uluslararası Noel Baba Barış Konseyi, ‘31. Noel Baba ile Dünya Barışına Çağrı Etkinlikleri’ni İznik’te gerçekleştirecek.
Bu yıl İznik’in seçilmesinin en önemli nedeni de bellidir
Dünyanın en tanınmış evrensel figürlerinden biri olan Aziz Nikolaos, MS 325’teki İznik Konsili’ne bizzat katılmıştır.
Bugün dünya çocuklarının sevgilisi olan Noel Baba imgesinin gerçek kökeni, işte bu topraklarda yaşamış olan o Myralı piskopostur.
Etkinlikler arasında sanat çalıştayları, arama konferansları, Ayasofya Camii programı, sergiler ve 2025 Noel Baba Barış Ödülü töreni yer alıyor. Böylece İznik, bu yıl boyunca hem dini hem kültürel hem de evrensel barış mesajlarının merkezi hâline geliyor.
Tüm bu gelişmeler, bir gerçeği yeniden görünür kıldı
Aziz Nikolaos’un hikâyesi Anadolu’nun en güçlü kültürel miraslarından biridir.
Bu nedenle şimdi, dosyanın devamında uzun ve değerli Aziz Nikolaas yazısını, olduğu gibi, eksiksiz ve bütün hâliyle sunuyorum.
DÜN, HOLLANDALI ÇOCUKLARIN EN MUTLU OLDUKLARI DEMRE-PATARALI AZİZ NİKOLAAS GÜNÜYDÜ, KUTLU VE MUTLU OLSUN.
İlhan KARAÇAY yazdı:
Hollanda’da ‘çocukların sevgilisi’ konumundaki Sint Nikolaas’ın, Anadolu topraklarındaki Myra’da doğduğunu bilenler olduğu gibi bilmeyenler de çoktur. Hollanda’da Myra’nın nerede olduğunu sorduğunuz zaman, akıllarına ilk gelen ülke İspanya olur.
Her yılın 5 aralık günü, Sint Nikolaas’ın gelişini kutlayan çocuklar hediyelere boğulur ve o gün çocukları çok mutlu eder.
45 yıl önce, Sint Nikolaas’ın, Patara ve Demre’de doğduğunu ve rahip olduğunu belirten bir yazıyı gönderdiğim Hollanda medyasından bazıları bu yazıyı kullanmış ama başta Enschede’deki Tubantia gazetesi olmak üzere bazı gazeteler ise bu yazıyı bana posta ile geri göndererek, ‘Bilginize ihtiyacımız yoktur’ gibi bir mesajla terbiye sınırını aşmışlardır.
Bir zamanlar yolum Demre’ye düştü. Sint Nikolaas’ın rahip olduğu kiliseyi ziyaret ettim. Sordum, soruşturdum ve tarih sayfalarını karıştırdım.
Bakınız kitaplara nasıl yansımıştır Sint Nikolaas:
Bütün dünyada “Noel Baba” adıyla karıştırılan, Avrupa ülkelerinde çoğunlukla Santa Klaus olarak bilinen Aziz Nikolaas, Anadolu’da yaşamış bir din adamıdır. Günümüz İtalya’sının Sicilya Adası, Napoli, Bari, Almanya’nın Frieburg ve hatta Amerika’da New York kentinin koruyucu azizi olma derecesine varan önemi, her yılın 6 Aralık günü (Hollanda’da 5 aralık) yapılan anma törenleri ile daha da pekişmektedir.
Aziz Nikolaas’ın hayatı hakkında, azizlerin birçoğunda olduğu gibi fazla bir şey bilinmez. Sonraları pek çok efsane ile hayatı süslenmiştir. Tahıl ticareti yapan bir ailenin çocuğu olduğu bilinir. Hayatına dair yazılan dinî kitaplarda, göğün bir hediyesi, ana-babasının dualarının ve verdikleri sadakaların bir meyvesi, fakirlerin kurtarıcısı olarak dünyaya geldiğine işaret edilmiş, daha bebek iken mucizeler yarattığına inanılmıştır.
Aziz Nikolaas’ın ölüm günü tüm Hıristiyanlarca 6 Aralık olarak kabul edilir. Ancak bu tarihin kesin bir kaynağa dayandığı söylenemez.
Aziz Nikolaas’ın üçüncü yüzyıl sonlarında Patara’da dünyaya geldiği ve Myra’ya papaz olana dek, gençlik yılarının Patara’da geçtiği bilinmektedir. Ölümünden sonra Avrupa’nın birçok kentinde adına kiliseler inşa edilmiştir ki, bunlar arasında VI. yüzyılda İstanbul’da inşa edilen Bazilika en göze çarpan yapıdır. Rusya ve Yunanistan’ın en saygın Azizi olarak tanınmış, çocukların, mahkûmların, denizcilerin ve gezginlerin koruyucusu olarak saygı görmüştür.
Yaşantısı ve mucizeleri hakkında gerçekliği tartışılacak, sayısız hikâyeler anlatılmıştır. Piskopos olma kararının kehanetlere veya seçim toplantısı kararına göre, ertesi günü kiliseye giren ilk adam olmasına dayanılarak verildiği söylenir.
Bir keresinde de Mısır’dan İstanbul’a giden bir gemiden aldığı hububatla Myra halkını açlıktan kurtarır. Ancak gemi İstanbul’a vardığında yükünde hiçbir eksilme görülmez. Bu belki de Aziz’in, denizcilerin patronu olmasına bağlanan mucizelerden biridir. Çünkü, Akdeniz’de seyreden gemicilerin sefere çıkmadan önce birbirlerine iyi dilek olarak “Dümenini Aziz Nikolaas tutsun” demeleri gelenek olmuştur.
Aziz’in sağlığında din adamı olarak çalıştığı Likya sahilleri, Akdeniz’in en önemli denizcilik merkezi, burada yaşayanlar da Akdeniz’in ünlü denizcileriydi. Bu nedenle, Aziz’in denizle ilgili birçok mucizesine din kitaplarında da rastlanır.
Hikâyeye göre, fakir bir tüccar, kızlarını evlendirmeye gücü yetmeyince, onları satmayı düşünür. Aziz Nikolaas, tüccarın evine pencereden üç kese dolusu altın atar. Ev halkı çok şaşırır ve korkar. Bunun üzerine pencereleri kaparlar. Nikolaas aileye yardımı devam ettirmek ister. Her yer kapalı olunca, uşağı olan Siyah Pit’i dama çıkarır ve hediyelri bacadan aşağı attırır. Böylece de kızları kötü yola düşmekten kurtarır.
İşte bu nedenle bugün Hollandalı çocuklar bacalardan atılacak olan hediyeleri bekleyecekler veya kapı önlerine ayakkabılarını bırakıp içine para konmasını umut edecekler.
Noel Baba Kilisesi
Aziz Nikolaas öldüğünde yapılan kilise veya şapel 529 yılındaki depremde yıkılınca daha büyük, belki de bazilika tipinde bir kilise yapılmıştır.
XIII. yüzyılda Türklerin eline geçen Myra’da, kiliseyi serbestçe ibadet etmek için kullandığını ve kilisede bazı onarımların yapıldığını anlıyoruz. 1738’de büyük kilisenin yanındaki şapel tamir edilmiştir.
Aziz Nikolaas’ın piskoposluk yaptığı ve bu nedenle tüm Orta Çağ boyunca ününü sürdüren Myra, önemli bir Lykia kenti olup ismi “Yüce Ana Tanrıçasının yeri” anlamına gelmektedir. Lykia dilinde “Myrrh” olarak geçen Myra, Demre ovasını kuzeybatıdan çeviren dağların denize bakan yamacına kurulmuştur. Önce bugünkü kaya mezarlarının üzerindeki tepeden kurulan şehir daha sonraları aşağıya inerek genişlemiş ve Lykia’nın çok önemli altı büyük kentinden birisi olmuştur. Kentin M.Ö. IV. yüzyılda basılan ilk sikkesi üzerinde ana tanrıça kabartması vardır.
Myra’nın su ihtiyacı, Demre deresinin aktığı vadi kenarındaki kaya yüzüne açılan kanallarla karşılanmaktaydı. Bugünde bu kanalları görmek mümkündür. Myra’nın diğer yapıları bugün toprak altında olup gün ışığına kavuşacakları zamanı beklemektedirler. Myra’ya gelirken yol üzerindeki Karabucak mevkiinde, günümüze kadar iyi korunmuş Roma Devri mezar anıtı dikkati çeker.
Çay ağzındaki Myra’nın limanı olan Andriake’nin üzerinde kehanet merkezi olmasıyla ünlü Sura antik kenti Sura’dan birkaç km uzaklıktaki Gürses’te ise Trebenda antik kenti yer alır. Myra’nın görkemli tiyatrosu oldukça sağlam olarak günümüze kadar gelebilmiştir. Arkasındaki dik dağın yamacında kurulan tiyatronun caveası büyük ölçüde kayalara oyulmuştur. Tiyatro daha sonraları arena olarak da kullanılmış, bu nedenle bazı düzenlemeler yapılmıştır.
Kaya mezarlarıyla ünlü Myra’da, mezarlar hemen tiyatronun üzerinde ve doğu taraftaki nehir nekropolü denilen yerde olmak üzere iki yerde toplanmıştır.
Söylenecek so söz: İznik, 1700 yıl önce olduğu gibi bugün de hem inanç hem kültür dünyasının odağındadır.
Papa’nın ayini ve Noel Baba Barış Konseyi’nin gelişi, bu toprakların barışı, hoşgörüyü ve ortak insanlık mirasını taşıyan özel yerler olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Ve bütün bu büyük buluşmanın merkezinde tek bir isim vardır
Aziz Nikolaos
Anadolu’nun dünyaya armağan ettiği evrensel iyilik sembolü.
HIRİSTİYAN ALEMİNİN, HZ. İSA’NIN DOĞUMU OLARAK KUTLADIĞI NOEL HAKKINDA BİLMEDİKLERİMİZ…
‘Noel Baba’ diye fotoğraflananlardan biri, Demreli Sint Nikolaas’tır, diğeri ise İskandinavyalı Noel Baba’dır.
Çam ağacı süslemek tamamıyla Türk adetidir ve bu adet Türkler’den Avrupa’ya geçmiştir.
Yılbaşı ise, Noel ile ilgisi olmayan, yeni bir yıla girişin başlangıç kutlamalarıdır.
İlhan KARAÇAY yazdı:
Hıristiyan aleminin kutladığı Noel Bayramı hakkında çeşitli varsayımlar dile getirilir. İskandinavyalı Noel Baba ile, Demreli Sint Nikolaas ve Yılbaşı kutlamaları birbiri ile karıştırılır. Çam ağacı süslemenin de bir Hıristiyan geleneği olduğu bilinir.
Kaldı ki, dünyanın en önemli Sümeroglarından biri olan Dr. Muazzez İlmiye Çığ bakın bu konuda ne diyor: “Çam ağacı süslemek tamamıyla Türk adetidir. Eski Türklerde yerin göbeğinden göğe kadar bir ağaç tasavvur ediliyor ve buna Hayat Ağacı deniyordu.
Bu, Sümerlerde de vardı.
Bir ucunda Gök Tanrısı duruyordu.
Halen Orta Asya’da 22 Aralık’taki gündönümünde, evlerine Akçam Ağacı getirip, dallarına ertesi sene için Tanrı’dan niyaz ettikleri şeyler, adak olarak istedikleri şeyler için kurdele koyuyorlar.
Türklerdeki bu ağaç süslemenin Hıristiyanlıktaki Noel ile bir ilgisi yoktur.
Bu adet, daha sonra Türkler yoluyla Avrupa’ya geçmiş, 16’ncı yüzyılda Almanya’da başlamış ve buradan da dünyaya yayılmıştır.”
Coğrafi bir olgu olarak, 21/22 Aralık gecesi, günler uzamaya, geceler kısalmaya başlar.
Eski Türkler’in inanışlarına göre, Güneş, 21/22 Aralık gecesi, karanlığı yenmekte ve bu güne “NARDUGAN” denmekteydi.
Dugan, Tugan= Doğan
Nardugan= Doğan Güneş, anlamına gelir.
Türkler, Nardugan’da, Hayat Ağacı’nı (Sonsuz Hayat) temsilen bir Akçam’ın altına duaları Tanrı’ ya gitsin diye hediyeler koyuyorlar, ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlardı.
Yaşlılar ziyaret ediliyor ve bir arada yemek yeniyordu.
Bu gelenek halen Tatarlar, Başkırlar, Çuvaşlar ve Karaçay- Malkarlar tarafından yaşatılmaktadır.
“Hayat Ağacı” (Sonsuz Hayat) motifi, Hitit, Urartu ve daha sonraki dönemlerde Selçuklular ve Osmanlılar’ da farklılık gösterse de göze çarpar.
Halı ve kilim desenlerinde de, “Hayat Ağacı” motifi sıklıkla görülür.
Ve son olarak çok önemli bir konuyu da unutmayalım:
21/22 Aralık günlerinde, Muğla’ nın Bodrum ilçesine bağlı Gündoğan beldesinde “NARDUGAN ŞENLİKLERİ” yapıldı.
Gündoğan sahilinde ‘Nardugan’ (doğan güneş) ateşi yakıldı,
‘Hayat Ağacı’ olarak seçilen bir okaliptüs ışıklandırıldı.
NOEL BABA’NIN BİLİNMEYEN YANI
Gerek Noel Baba ve gerekse Sint Nikolaas gerçeğini aşağıda sizlere sunacağım.
Ama önce , 2016 yılında, eski hakemlerden, şimdiki spor yorumcusu Ahmet Çakar’ın bir falsosu için yazdığım yoruma bakalım.
Daha sonra da Noel Baba, Sint Nikolaas ve Yılbaşı konularına değineceğim. En altta da Hollandaca yazıları bulacaksınız.
İlhan Karaçay’ın Ahmet Çakar’a cevabı:
Noel Baba, adamın daniskasıdır, bacadan girmez, kapıdan girer.
Ünlü eski hakemlerimizden Ahmet Çakar, her hafta ahkam kestiği spor programlarından birinde, konularla hiç alakası olmadığı halde bir laf etmişti.
Laf şöyleydi:”Noel baba’yı hiç sevmem. Adam olsa kapıdan girer; niye bacadan giriyor kardeşim? Yemişim Noel Baba’yı.”
Bu lafı duyunca midem bulanmıştı doğrusu.
Kocaman ve tahsilli bir adamın ”Yemişim Noel baba’yı” gibi argo bir cümleyi kullanması hiç hoş olmadı.
Benim sevgili meslektaşım Yüksel Aytuğ da SABAH‘taki (GÜNAYDIN eki de olabilir), Ahmet Çakar’ın bu hakaretini, ‘Yılın Lafı’ olarak köşesine koymuş.
‘Kocaman ve tahsilli’ dediğim Ahmet Çakar, Tıp tahsili yapmış ve pratisyen doktor olarak göreve başlamıştı. Babası Mustafa Çakar da bir hekimdi. Ama sonra hakem de oldu. Ahmet Çakar da babası gibi hekimlikten sonra hakemliğe başladı.
Tanışmışlığımız da vardır Ahmet Çakar ile.
1994’de ABD’de yapılan Dünya Futbol Şampiyonası sırasında, New York’ta aynı yemek sofrasını paylaşmıştık. Aynı masada sevgili dostum Fatih Terim de vardı. Ahmet Çakar eşi ile birlikteydi ve çok kibar bir insandı.
Ama nedense, çıktığı TV programlarında yorumculuk yaparken ukalalığı ile göze çarpmaya başladı. O’nun bu tavrı birilerinin hiç hoşuna gitmemiş olacak ki, bir tetikçi tarafından silahla vurulmuştu.
Ne yazık kİ, televizyon programlarında yorumculuk yapmakta olanların bazıları, patavatsız konuşmaları ile dikkat çekmeye çalışırlar. Bunlardan biri de benim Mersinli hemşehrim Erman Toroğlu’dur. Kendilerine verilen mikrofonları fuzuli laflarla işgal edip durur bu tip adamlar.
İskandinavyalı Noel Baba
Biz konumuza dönelim ve Ahmet Çakar’ın Noel baba için söylemiş olduğu yakışıksız sözleri ele alalım.
Ahmet Çakar, tarihi bilmediği için böylesi bir laf etmiştir. Zira, Ahmet Çakar tarihi bilseydi, Noel Baba dediği adam ile Sint Nicolaas’ın değişik kişiler olduğunu da bilirdi. Tarihi bilseydi, evlere bacadan girdiğini sandığı kişinin Demreli (Myra-Patara) Sint Nicolaas olduğunu bilirdi.
Tarihi biliyor olsaydı, Sint Nicolaas’ın evlere bacadan girmediğini, bir eve bacadan hediye attırdığını bilirdi.
Demreli Sint Nikolaas