Aslında, izafi ve soyut bir kavram olan zaman, o çok ünlü ve duygusal şarkımızın sözlerini anımsatırcasına “…sanki bir rüzgâr ve bir su gibi” akarak, büyük bir hızla geçip gitti. 2022 yılını bitirmemize şunun şurasında birkaç gün kaldı. Toplum olarak koskoca bir yılı daha geride bırakıyoruz. Önümüzdeki Cumartesi günü, saatler 24:00’ü gösterdiğinde 2022 Yılına veda edip 2023 Yılına yeni bir başlangıç yapacağız. Tabii hemen baştan belirmemiz gerekir ki yılbaşı ritüeli, dinsel inanç sistemleriyle ilgili olmaktan daha çok toplumsal kültürle ilgili bir tören, bir şenlik ve bir kutlama biçimidir. Bu nedenle, başta tarihsel olmak üzere, kültürel, dinsel, folklorik ve sosyolojik olmak üzere çok çeşitli boyutları vardır. Bu özelliği dolayısıyla günümüzde olduğu gibi tarihin her döneminde çeşitli tartışmaların konusu olmuştur. Son günlerde, özellikle de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Cuma Hutbesinde, yılbaşı kutlamalarının; ahlaki kültürel yozlaşmanın bir nedeni olarak gösterilmesi yapılan bu tartışmalara yeni bir boyut getirmiştir. Bu gibi tartışmalar, yılbaşı kutlamalarına ilişkin toplumumuzda bir kavram kargaşası olduğunu göstermektedir. Öncelikle şunu belirtmemiz gerekir ki, yılbaşı adı altında yapılan eğlencelerin, bu eğlencelerde yer alan simgesel figürlerin, çam ağaçlarının kesilmesinin, hediyeler alınıp verilmesinin tarihimizle, kültürümüzle ve kutsal din inançlarımızla hiçbir ilgisi yoktur. Tartışmalar sırasında yapılan yanlışlardan birisi de Noel ve yılbaşı kavramlarının karıştırılarak birbiri yerine kullanılmasıdır. Oysa bunlar birbirlerinden farklı kavramlardır. Noel 25 Aralık’ta ve yılbaşı ise 31 Aralık’ta kutlanmaktadır. Yukarıda da değinildiği gibi, miladi takvim yılı başlangıcı olan yılbaşı eğlencelerinin Noel bayramı ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Çünkü, Noel eğlencelerinin temelinde Hz. İsa’nın doğumunu kutlama geleneği yatmaktadır. Ancak tam da bu noktada, 31 Aralık'ı 01 Ocak’a bağlayan gece yapılan yeni yıl kutlamalarının ise, Noel şenliklerine özenilerek edinilmiş yeni bir alışkanlık olduğunu önemle belirtmemiz gerekmektedir. Bilindiği gibi, Antik Roma uygarlığının yeni yılı 01 ocak’ta başlıyordu. Ve bu uygulama bazı Avrupa devletlerinde, uzun yüz yıllar boyunca, Orta Çağa kadar aynen sürmüştür. Hristiyanlıktan önce kabul edilen bu miladi takvime "jülien takvimi" adı veriliyordu. "jülien takvimi" dünyanın güneş etrafındaki dönüşünü tam olarak karşılayamıyordu. Papa XII. Gregorius, "jülien takvimi"ni düzelterek, dünyanın güneş etrafındaki dönüşünü tama çok yakın olarak karşılayan ve bugün kullanmakta olduğumuz Gregoryen Takvimini meydana getirdi. İşte bu miladi takvimin Hristiyanlıkla ilgisi, yalnızca Papa XII. Gregorius'un 1582 yılında topladığı konsilde, "artık yıllar"ın giderilmesine çözüm bulunması olayıdır. Hristiyanlığın yılbaşı eğlenceleriyle başkaca hiçbir ilgisi yoktur. Yılın, hangi ay ve hangi gün ile başlayacağı meselesi üzerinde yapılan çalışmalar sonunda İngiltere, l752 yılında 01 Ocak gününü yılın birinci günü olarak kabul etmiştir. Türkiye'de ise yılbaşı, Başbakan İsmet İnönü'nün verdiği kanun teklifinin kabul edilmesi sonucunda 1935 yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Görüldüğü gibi Noel ve yılbaşı ile ilgili kavramlar aynı zamanda Hz. İsa’nın doğumuyla ilgilidir. Ancak Hz. İsa’nın doğumunun gerçek tarihinin kesin olarak bilinmediği konusunda çok ciddi bazı dini otoriteler adeta ittifak halindedirler. Her şeyden önce Hz. İsa’nın kış mevsiminde doğmadığı kesindir. Çünkü Luka İnciline göre "İsa doğduğu zaman, çobanlar çayırlarda sürülerini otlatıyorlardı. Oysa Filistin’in Nasıra kasabası civarlarında Aralık ayında bunun mümkün olamayacağı hususu herkesçe bilinen bir gerçekliktir. Peki, Hz. İsa’nın doğum tarihinin kesin olarak bilinmediği ve ilk kilisenin Noel'i kutlamadığı bilgisi kesin ve somut olduğuna göre, acaba bu kutlamalar ne zaman başlamıştır? Bu hususun tespiti, sorunun çözümü açısından çok büyük önem taşımaktadır. Güvenilir kayıtlara göre, MS IV. Yüzyılın ilk yarısına kadar Hz. İsa'nın doğumu anısına kutlanan bir kilise şenliği yoktur. Yalnızca ilk asırlardan itibaren Doğu kiliselerinde; 06 ocak tarihi, Hz. İsa'nın ruhani doğum günü veya vaftizi olarak kabul edilmiş ve aynı tarih, fiziki doğum günü olarak da varsayılmıştır. Varsayılan bu tarih, MS 354 yılında 25 Aralık gününe uyarlanmıştır. Buna göre Hristiyanların Noel bayramı, Roma’da imparator Konstantin'in saltanatının sonundan itibaren kutlamaya başlanmıştır. Halen batı kiliseleri 25 Aralığı Noel olarak kabul ederken Süryani ve Ermeni kiliseleri, 6 Ocak gününü Noel olarak kutlamaya devam etmektedirler. Konunun can alıcı noktası, Noel'in dini kökenli bir ritüel olup olmadığı sorunudur. Noel Baba, Noel ağacı ve toplu Noel eğlenceleri gibi sorunlar buna bağlı sorunlardır. Noel’in kökeni sorunu, oldukça karmaşık bir sorundur. Batılı Hristiyan kaynaklar bile aslında bunun

Hristiyanlıkla ilgili olmadığı ve eski kültürlerden Hristiyanlığa uyarlanan bir ritüel olduğu konusunda neredeyse sözbirliği etmektedirler. Hristiyanlığın doğduğu yıllarda doğu ülkelerinde 06 Ocak'ta, kutlanan bu yıldönümü ritüellerinin kökeni oldukça eskilere dayanmaktadır. Hristiyanlık öncesinde, ta kadim zamanlardan beri 06 Ocak günü ışık bayramı olarak kutlanmaktaydı. Bu ritüelin kökenleri Antik Babil, Mısır ve Antik Yunan uygarlıklarına dayanmaktaydı. 25 Aralık tarihi üzerinde de çeşitli görüşler bulunmaktadır. Roma’da, İmparator Aurelion tarafından MÖ 274 yılında "Sol İnvictus" (Mağlup edilemeyen güneş) kültünün, imparatorluğun resmi dini olarak ilan edildiği bilinmektedir. İşte, söz konusu bu 25 Aralık tarihi, bu güneş tanrısı Sol'un doğum günüdür. Yine Antik Roma'da 25 Aralık günü Mitraizm'deki güneş tanrısı Mitra’nin da doğum günü olarak kabul edilmekteydi. Hristiyanların Roma'dan ve Romalıların da İran’dan aldıkları bu tarih, daha sonra Hz. İsa’nın doğum günü olarak kutlanmaya başlanmıştır. İşte Kral Konstantin, resmi Güneş kültü, Mitra kültü ve Hristiyanlık arasında bir çeşit ortak bir beraberlik ve sentez gerçekleştirmiş ve böylece Noel şenlikleri ilk olarak onun zamanından itibaren yapılmaya başlanmıştır. Mitra inancına sahip olan Romalı putperestler, Hristiyan olduktan sonra da aynı ritüellerini uygulamayı sürdürmüşlerdir. Bu aynı zamanda putperest İskandinavların da en büyük bayramıdır. Buradan anlaşılacağı üzere Noel, Roma Katolikleri tarafından Hristiyanlığa uyarlanmıştır. Böylece Noel'in aslında Hristiyanlığın kendi içinden gelen bir gelenek olmadığı, putperest kültürlerden Hristiyanlığa geçen bir şenlik ve bayram olduğu ortaya çıkmaktadır. Görüldüğü üzere Yılbaşı ritüelinin kökenleri hemen hemen insanlık tarihi kadar eskidir. Bu şenlikler çağa ve zamana göre evrimleşerek günümüze kadar gelmiştir. Günümüzün piyasacı kapitalist anlayışında, sosyal akışkanlığın azaldığı soğuk kış günlerinde piyasayı canlandırmanın ve tüketimi azamileştirmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır. Hepimizin çok yakından bildiği ve tanık olduğu gibi 31 Aralık akşamı dünyanın her yerinde çok coşkulu kitlesel eğlencelere, geri sayımlara ve çok renkli havai fişek gösterilerine sahne olacaktır. Yılbaşı kutlamaları sonuçta kültürün bir unsurudur. Kutlanmasının hiçbir sakıncası yoktur. Aksine toplumu eğlendirmesi ve sosyal yaşamı renklendirmesi bakımından son derecede yararlıdır. Ancak, toplumsal barış ve huzur açısından; kutlayanların kutlamayanları hoş görüyle karşılaması ve kutlamayanların ise kutlayanlara saygı göstermesi gerekmektedir. Tüm ulusumuzun ve büyük insanlık aleminin yeni yılı kutlu olsun. 2023’ün tüm ulusumuza, barış, kardeşlik, esenlik, zenginlik, özgürlük, adalet, huzur ve tam demokrasi getirmesini dilerim.

MEÜ. E. Öğr. Gör. Uzm. Celal Tezel