2023 Seçimi değişim bekleyen kesimler üzerinde hayal kırıklığı yarattı, umutsuzluk ve öfkeyi de beraberinde getirdi.

CHP il ve ilçe örgütlerinde, değişim talebini, sola açılma isteğini samimi buluyorum. CHP’nin eski yöneticilerinde ise daha çok tabandan gelen değişim talebini kontrol altına alma kaygısı var. Bunlar, içine girilecek yerel seçim sürecini gerekçe gösteriyor, şimdi zamanı değil diyorlar. Gerçekten değişim isteyenlerin ise nerden başlamak gerektiği konusunda açık bir fikirleri yok. Ya da bana öyle geliyor.

2023 Seçimlerinin koşullarını iktidar belirledi. Oyunu kuran, gücü elinde bulunduran, seçim sürecinde her türlü siyasi, kurumsal, etik ilkeyi ayaklar altına aldı. Muhalefet ise iktidarın kurguladığı oyunda kendine biçilen rolü oynadı. Koşulları değiştirmek için, oyunu bozmak için yaratıcı bir direnç, kararlı bir duruş ortaya koyamadı.

Şimdi ortaya çıkan sonucun bedelini herkes ödeyecek, bundan kaçış yok.

Rejim güç kazandı, yerleşti, şimdi muhalefetin daha uzun soluklu bir mücadeleyi göze alması gerekecek. Bu koşullarda Ahmet gitsin, Mehmet gelsin, bu bir çözüm değil. Çünkü bu iş, Halaskarlar arası bir mücadele değil. Şapkayı önüne koyup düşüneceksin. Bu ülkenin geleceğine ipotek koyan, toplumu kilitleyen, bu sonucu ortaya çıkaran, diğer bütün sorunların temelinde yatan asıl sorun ne?

Asıl sorunun, çok kültürlü bir coğrafyada, yukarıdan tarif edilen bir kimlik altında siyasal birlik oluşturma dayatması olduğunu düşünüyorum. Türk olacağız- Sünni İslam olacağız, muteber kimlik, böyle tarif edildi. Herkesten de bunu kabul etmesi istendi. Toplum bütün enerjisini, kırk, elli yıldır birbiri ile didişirken harcadı, harcamaya da devam ediyor. Çağdaş bir devlet, bir gelecek kurulamadı.

Geçmişten ders almaz, ayağınızdaki prangadan kurtulma iradesi geliştiremezseniz değişemez, yenilenemezsiniz. Kör dövüş içinde geleceğinizi bugünden heba edip gidersiniz.

Değişim istiyorsanız kimlik üzerinden siyaset yapma alışkanlığını terk edeceksiniz. Gerçekçi olacaksınız. Bütün kültürlerin, kendi kültürlerine sahip çıkma isteklerine, varoluştan doğan insanın temel haklarına saygı göstereceksiniz. Bir ilişki kurma biçimi olarak her türlü şiddeti, dayatmayı ret edeceksiniz. İçinizdeki birilerinin burnunu sürtme dürtüsünü bastıracaksınız.

İnsanların yaşam biçimleri, ihtiyaçları, kendilerini ifade etme biçimleri her yerleşimde aynı değil, bunu kabul edeceksiniz. İnsanların toprağına, evine, diline, eğitimine, dinine, kültürüne ilişmeyeceksiniz, hor bakmayacaksınız. O bölgede insanlar nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşayacak. Adamın toprağını elinden alıp orasını organize sanayi, toptancı hali, taş ocağı falan yapamazsınız. Zeytinine, ormanına, suyuna saldıramaz, el koyamazsınız. Doğasını kullanma ve koruma, her yerleşimin hakkıdır.

İnsanların yaşamlarını düzenleme, birbirleri ile nasıl ilişki kuracaklarını belirleme hakları vardır. Her yerleşimin bunun için gerekli örgütlenmeye gitme hakkı vardır. Her yerleşimde insanlar, yapabildikleri ölçüde kendi sorunlarını kendileri çözebilmeliler. Buna saygı göstereceksiniz.

Merkezi hükümet, bölge insanının yaşamına değil, yetersiz kalınan, talep edilen yerde yaşamı düzenlemede destek olacak. Devlet, bir baskı aracı, zenginliği devleti elinde tutanın kafasına göre paylaştırma aracı değil; ortak gelecek için bilgi, teknoloji, örgütlenme, ekonomi kültür geliştirme aracı olmalı. Hukuk, Adalet insanın kendini güven içinde hissetmesi için lazım. Hukukun siyasi iktidarın, muktedirlerin varoluşlarını güvence altına almak için işe koşulduğu yerde adalet olmaz.

Hedefiniz devleti böylesine dönüştürmek değilse ne diye değişeceksiniz? Değişim, felsefi, siyasi derinliğe sahip olunduğu yerde ortaya çıkar. Ahmet gitsin, Mehmet gelsin kavgası, en başta, değişim atmosferini zehirler.

Değişim nerede başlamalı? Hiç kuşkusuz bu ülkenin kurucu partisi CHP içinde başlamalı. Sol, Sosyalist, Sosyal Demokrat, Sol Liberal çevrelerde başlamalı. Milliyetçilik, kimlik üzerinden siyaset yapma alışkanlığı, değişimin ayağındaki en esaslı prangadır. Bu prangadan kurtulamazsanız, örneğin Anayasa’daki ilk dört maddeye dokundurmam yaklaşımı içindeyseniz değişemezsiniz. Kürt Sorununu demokrasi zemininde çözmek için kolları sıvayacaksınız, bu sorun sadece Kürt Milliyetçilerinin sorunu olamaz.

Bu sorunu çözmek için çıktığınız yerde talep ettiğiniz tek bir koşul olabilir: Her türlü şiddeti, silahı mücadele aracı olarak kullanmayı ret etmek. Şiddetin olduğu, silahın araç olarak kullanıldığı yerde hiçbir sorun çözülemez. Güç kullanıldığı yerde, en güçlünün sözü geçer. Buradan çözüm değil, çözülme çıkar. Toplum içinde düşmanlık tohumları ekilmesine yol açar.

CHP, Türk Milliyetçiliğinin asıl membaıdır. Bu nedenle bu talebin CHP içinden gelmesi önemli, ama esas olarak mutlaka Sosyal Demokratlardan, Sol Liberallerden, Sosyalistlerden gelmeli.

süreci, kaderde kıvançta huzur ve istikrar içinde ilerleyen kaynaşmış bir toplum haline gelme sürecidir, barışma sürecidir. Türkler ve Kürtlerin ancak el birliği ile gelişebilir.

Türkiye’de esaslı bir Demokratikleşme hareketine, Türklerin ve Kürtlerin Dayanışma Hareketine ihtiyaç var. Her türlü şiddeti ret eden, insan haklarında bir araya gelen bir kardeşlik ruhuna ihtiyaç var.

Esaslı değişim için yol, budur.