Yerel seçim sonuçları, otoriterliği olağanlaştırmak isteyenleri hüsrana uğrattı.

Yerel seçim sonuçları, otoriterliği olağanlaştırmak isteyenleri hüsrana uğrattı.  “Her şey benden sorulur, bunu kabul etseniz iyi olur” kafasında olan bir muktedir, ülkenin en önemli kentlerini yönetenlerin her fırsatta kendisine yüksek perdeden muhalefet etmesini kaldıramaz.

Partili Cumhurbaşkanı, Taksim i 1 Mayıs’ta işçi ve emekçilere kapatarak, “yerel seçim sonuçlarına bakıp fazla heveslenmeyin, güç bende” mesajı vermiş olabilir.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yerel seçim sürecini başarı ile yönetti. Partisini de kendisini de Türkiye’ni geleceğine dönük umut haline getirdi. Başarısı, liderliğini pekiştirirken, kendisinden beklentileri de artırdı.   

Bu kazanımın elde edilmesinde geleneksel milliyetçi kotların üzerine çıkmayı bilmenin; yanı sıra işçinin, köylünün, emeklinin yaşadığı mağduriyete örgütlü ve eylemli bir biçimde sahip çıkmaya dönük yeni bir mücadele tarzı benimsemenin payı olmuştur. Parti içinde kolektif bir irade ile bilimsel tutum ve davranış içinde hareket etmeyi becerdiler. Bu sürece liderlik ederken bazı hataların yapılması anlaşılır bir şeydir. Ancak bu hataları hızla telafi etmek, karşı tarafa bu hatalardan yararlanacak alan bırakmamak önemlidir.

Özgür Özel yerel seçim başarısı ardından, Partili Cumhurbaşkanı ile doğrudan görüşmeye özel önem ve anlam atfetti. Bu, bir yandan Kemal Kılıçdaroğlu tarafından temsil edilen polemik etrafında şekillenen itiş kakışa dayalı muhalefet etme biçiminin terk edilmesinin bir göstergesiydi. Diğer yandan ise yerel seçim başarısı ile ortaya çıkan yeni durumun ve ilişki biçiminin muhatabı tarafından da kabul edildiğini görmek ile ilgiliydi. Bu anlaşılır bir şey. Mücadele ettiğin ile görüşmeyeceksin diye bir kural da yok.

 Fakat önemli bir hata yaptı.  Sendikalarla birlikte, 1 Mayıs’ta Saraçhane’de buluşup Taksim’e doğru yürüyüşe geçmek üzere işçilere, işsizlere, emekçilere çağrı yaptı. 1 Mayıs’ta Saraçhane’de bariyerlerle, jopla, gazla yolu kesilince, Taksime doğru yürümekten vazgeçti, kitleyi orada bıraktı, çekip gitti. Sendikalarda kararlı bir tutum sergileyemediler.

Bir gün sonra 2 Mayıs’ta ise, Taksim’de 1 Mayıs kutlamasına izin vermeyen Erdoğan ile görüşmek için AKP genel merkezine gitti. Orada, boş koltuk yanında görüntü verdi. Ne görüştüler, ne karar aldılar, görüşmenin kime ne faydası oldu, her iki taraftan da bir açıklama yapılmadı. Fakat bütün bu olan biten sonuçta, bir şeye, birinin işine yaramış olmalı!

1 Mayıs’ta Taksim’in bariyerlerle abluka altına alınmış görüntüsü her şeyi açıkça ortaya koyuyordu. Yerel seçim sonrasında rejim, bazılarının beklediği gibi yumuşamamıştı. Anayasa, anayasa mahkemesi kararları çiğnenmeye devam ediliyordu. Devlet Bahçeli’nin duruşunda bir değişiklik olmamıştı.

Özgür Özel, 2 Mayıs’ta partili cumhurbaşkanı ile görüşmenin gerçekleşmesini, Taksim’de 1 Mayıs kutlanmasına izin verilmesi koşuluna pekala bağlayabilirdi. “1 Mayıs’ta Saraçhane’de toplanacağız. Bakacağız, Taksim’de 1 Mayıs kutlamamıza izin verilecek mi, verilirse bunu, bizimle diyalog kurmak istendiğine yoracağız. Ardından ertesi gün AKP genel merkezinde partili cumhurbaşkanı ile oturup konuşacağız” diyebilirdi. Hem Saraçhane’de 1 Mayıs’ı kutlamış, hem Taksim de kutlama için ısrarcı olmuş, hem de yumuşama için kendisi ile görüşmeden yararlanması için Erdoğan’a bir alan yaratmış olurdu.

Beklediğini bulamayınca dönüp Saraçhane’de 1 Mayıs kutlamak için gelenlere “görüyorsunuz partili cumhurbaşkanının bize, bizim değerlerimize saygı duyduğu yok. Bize böyle davranan ile 2 Mayıs’ta görüşmenin de bir anlamı yok” deyip alandan ayrılabilirdi. Böylece bu krizi daha iyi yönetmiş olacaktı.

Lider, mevcut koşullarda neyi gerçekleştirip neyi gerçekleştiremeyeceğini bilendir. Mümkünü olamayacak bir işe insanları sürükleyip, sonrada onları orada bırakıp gidemez.

Size, değerlerinize saygı duymayan, sizi yok sayan, keyfi davranan, bazen şiddet uygulayan, hak tanımayan biriyle her ne pahasına olursa olsun görüşmekte ısrar ederseniz, bu durum onun tutumunu olağanlaştırır, sizi ise sıradanlaştırır.

Erdoğan, Özel ile görüşmesini kastederek “Bu adımın atılmasıyla siyasetin ülkemizde çok daha yumuşama dönemine girdiğini görüyoruz” diye bir açıklama yapmış (3 Mayıs 20224). Bu görüşme olumlu geçtiyse bunun elle tutulur somut sonuçları olmalı, değil mi?

Erdoğan, siyasette yumuşama istiyorsa, önce anayasa mahkemesi kararlarını uygulamalı, siyasi tutukluları, gezi tutuklularını serbest bırakmalı. Devlet içinde har vurup harman savuranlardan hesap sormalı.