HDP, kapatılma riski doğunca, siyaset yapma zemini olarak kendine Yeşil Sol Parti’yi seçti. Bu ay sonunda yapacağı kongrede isim değiştirmeye hazırlanıyor. Oysa orijinal kimliği ile Sol da önemli bir boşluğu doldurabilirdi. Otoriterleşme sürecine karşı, Kürt Yurtsever Hareket ile dayanışma içinde demokrasi cephesini örecek önemli bir çekim merkezi olabilirdi. Yazık oldu. Kürt Hareketi, varlığını tehdit eden, iktidar bloğunun ötekileştirme, etkisizleştirme, kontrol altına alma, baskı altında tutma siyaseti karşısında, kimliğini milliyetçi refleks içinde koruma güdüsü ile korumaya çalışıyor. Türkiye’de yükselen milliyetçi dalgadan bir biçimde o da nasibini alıyor. Bu anlaşılabilir bir şey. Fakat öte yandan Kürt Sorununun sadece milliyetçi refleks içinde çözülemeyeceğini HDP görüyor, Türkiye coğrafyasında Kürt Sorunun çözümü için halkların ortak dayanışmasına ihtiyaç duyuyor, bu da iyi bir şey. Fakat bu ikilik, HDP de deyim yerinde ise aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık sendromu, buna bağlı olarak da bir sıkışmışlık hali yaratıyor. Bu sıkışmışlık halini aşamaz ise HDP Hareketi, bundan sonraki süreçte ismi ne olursa olsun, yüzde sekizlik bandın üzerine çıkıp sonuç alıcı kitleselliğe ulaşamayacak, bana öyle geliyor. Kürt Yurtseverleri, Milliyetçi refleks içinde kitleyi bir arada tutabilmek için Abdullah Öcalan kültüne, onun çekim gücüne ihtiyaç duyuyorlar. Kürt Sorununun çözümü için A.Öcalan’ı mutlaka muhatap alınması gereken olarak görüyor, öneriyorlar. Abdullah Öcalan’ı tecrit altında tutulmasına karşı mücadeleyi kırmızı çizgeleri haline getiriyorlar. Öte yandan Kürt Sorununun barış içinde çözümünün bu topraklarda yerelleşmeden, yereli güçlendirmekten geçtiğini de görüyorlar. Dahası bunu 3. Yol olarak ilan edip, demokrasiden yana güçlerin bu yolda bir araya gelmeye davet ediyorlar. Barışa en çok onların ihtiyacı var. Bunu da her fırsatta dillendiriyorlar. Yeşil Sol Konferansına sunulan Perspektif Metninde yapılan çözümlemeye göre iktidar bloğu 1. Yol, buna muhalif görünen Türk Milliyetçileri, Ulusalcıları 2. Yolu oluşturuyorlar. HDP Hareketi ise içini doldurmaya çalıştığı 3. Yolda yürüyeceğini ilan ediyor. Fakat ortada bir sorun var. Milliyetçi refleks ile hareket edince tarif etikleri 3. Yol da değil, daha çok karşı çıktıkları 2. Yolun Kürt versiyonunda yürüyor gibi görünüyorlar. Merkezin yetkilerini, sorumlulukları oranında yerel yönetimlere devredecek bir siyasi iklimi Türkiye’de inşa edebilirseniz, ortada zaten ne Kürt Sorunu kalır ne de Türk Sorunu. Her bölge insanı, yaşam biçimini, seçtiği temsilciler aracılığı ile kendisi belirleyecek. Merkezi hükümet, yerel yetkilileri ve yerel halkı hiçe sayıp, orada altın madeni kuracağım, şurada taş ocağı açacağım, HES yapacağım diyemeyecek. İnsanların tarlasına, ormanına, suyuna el koyamayacak. İnancı ve milliyeti üzerinden kimse kimseye talkın veremeyecek. Eğitimin hangi ana dilde gerçekleşeceğine o bölgede karar verilecek. Böyle bir Türkiye düşünün. Bu Türkiye’de aidiyetler üzerinden sürüp giden, ülke potansiyelinin ortaya çıkmasını engelleyen kör çatışmalar olmaz. Birileri çalma, çırpma, otoriter iktidara sırtını dayayarak ülkeyi savaş alanı haline getirme pahasına sermaye birikimi edinemez. Ülke, enerjisini kendi içinde çatışarak tüketmez. Kürt’ü ile Türk’ü ile bu topraklarda yaşamı zenginleştirmenin Ülkeye huzur ve istikrar getirmenin yolu açılır. Ülkenin siyasi birliği bu huzur ve istikrar içinde giderek güçlenir. Ortaya Türk’ü ile Kürt’ü ile kaderde sevinçte ortaklaşmış, kaynaşmış, bütünleşmiş bir ulusal birlik ortaya çıkar. Post modern süreçte takip edilecek yerlilik de millilik de budur. Ortak gelecek tasavvuru budur. Yeşil Sol’un Kongreye giderken 11 Eylülde yaptığı konferansta benimsenen 3. Yolun içi ancak böyle doldurulur. Böyle doldurulursa bir anlamı olur. 3. Yol hedefini böyle ortaya koyarsanız, Türk Ulusalcılarının da Kürt Yurtseverlerinin de (en azından önemli bir kısmının) bir araya gelebileceği bir zemin oluşturabilirsiniz. 3. Yol, milliyetçi refleks ile açılmaz. Kürt Sorunu, Türk Sorunu bir masada, bir kentte bir araya gelmiş Halaskarlar (Kurtarıcılar) arasında çözülecek bir sorun değildir. Sorun Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözülür. Ancak sorunun TBMM de çözülebilmesi için, tek adam rejiminin yerini alabilecek Katılımcı Parlamenter Demokrasiyi, Kürt’ü Türk’ü, Sosyal Demokratı, Liberali, Sosyalisti ile iktidara getirmek, inşa etmek zorundasınız. Alternatifi budur. Bu yol, gücünü, halkın kendi meselesine sahip çıkmasından almalıdır. Kapalı kapılar ardında alınan kararlarla, şiddete taparak bu yolda ilerlenemez. Bu yolda ancak, açık, demokratik ilişkiler zemininde güçlenebilir yol alabilirsiniz. Milliyetçi refleks ile demokratik ilişki zemini oluşturulamaz. Milliyetçiliğin yönü yerelleşme değil, daha çok merkezileşmeye doğrudur. Merkezileşmenin arttığı yerde demokratikleşmenin nefesi kesilir. 3. Yolun bileşeni olmak isteyenin, fikir ve davranış olarak, kendini buna hazırlaması gerekir. Yeşil Sol Parti’nin kongreye hazırlık konferansında kabul ettiği karar tasarısına bir bakıyorum. Tasarıda bir yandan 3. Yol çağrısı yapıldığını, diğer yandan Öcalan’a uygulanan tecride karşı çıkmanın ilke haline getirildiğini görüyorum. HDP çizgisinin yeni siyasi örgütü halinde yapılanmanın doğal sonucu bu. İşte bu yüzden bence, Yeşil Sol Parti orijinal kimliğini korumalıydı. KAYNAK: 10-11 Eylül Yeşil Sol Parti Konferansı Perspektif Metni 10-11 Eylül Yeşil SOL Parti Konferans Kararları