DSP- MHP- ANAP Koalisyonunun Bahçeli tarafından bozulduğu gün dün gibi aklımda.

Bugün o günden başlayan sürecin son perdesinin açılışını izleyince hafızamda o gün bir klank çağrışımla canlandı.

Bülent Ecevit’in Başbakanlığındaki hükümetin düşürülüşü, Ecevit’in fiziki rahatsızlıkları, AKP nin kuruluşu, Tayyip Erdoğan’ın cezaevine girişi, çıkışı, kısa süre sonra yapılan seçimlerden önce en güçlü iktidar adayı olan DYP – ANAP birleşmesi olan Demokrat Partinin bir operasyonla dağıtılması,

AKP nin azınlık oyu ile parlemontoda çoğunluk sandalye alıp hükümet kurması, aldığı uluslararası destek , Erdoğan’ın Siirtten yenilenen seçimle milletvekili seçilmesi sonra Başbakanlığı, bir süre sonra BOP eş başkanlığını ilan etmesi, 2010 da Anayasayı değiştirmesi, 2015 seçimlerinde aldığı oyla hükümeti kuramayınca seçimleri yenilemesi, ard arda patlayan bombalar, ardından 3 Kasım seçimlerinde tekrar hükümet olması, 2017 de referandumla ( mühürsüz oylarla)rejimi değiştirmesi, bu süre içerisinde FETÖ nün devlet aygıtlarını ele geçirmesi, 2016 da yaşanan darbe, arkasından gelen siyasi darbe,

2024 de ilk defa seçimi kaybetme noktasına gelmişken, potansiyel aday Ekrem İmamoğlu hakkında siyasi yasak sonuçlu dava açılması, altılı masanın seçime çok az bir süre kala Meral Akşener tarafından dağıtılması, muhalif ittifak tarafından seçimin ,Cumhurbaşkanlığının Erdoğan’a tepside sunulması, toplamları % 3 etmeyen siyasi partilerin mecliste grup kuracak şekilde CHP listelerinden meclise sokulması…

CHP Kurultayında genel başkan değişikliği, bunun üzerine yapılan 2024 yerel seçimlerinde CHP nin 1. Olması ve Türkiye çapında çoğunluk belediyeyi AKP nin elinden alması, kaybeden genel başkan Kılıçdaroğlu’nun kurultay’ın ardından Ankara’da ofis açması, 2025 yılı başından buyana CHP ye mahkeme kararları ile yapılan müdahaleler,

Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu , yakın ekibi ve bürokratlarının tutuklanması, Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diplomasının iptali, ardından CHP li diğer B.Ş. ve ilçe Belediye Başkanlarının tutuklanarak görevden uzaklaştırılması,

Bu arada Bahçeli’nin meclisteki grup kürsüsünden Öcalan’a yaptığı çağrı, bunun üzerine

DEM ile yürütülen süreç, ABD Türkiye Büyükelçisi’nin Türkiye’ye biçtiği yeni donu dillendirmesi, Erdogan ve Bahçeli’nin ağzından bunun tekrar edilmesi, Abdullah Öcalan’ın yasak olduğu halde cezaevinden çekilip yayınlanan videosu, peşinden PKK lıların silah yakma seromanisi…

Mecliste yasal olmayan süreç komisyonu kurulması , CHP ye bu komisyona girmesi için yapılan baskı ve siyasi şantaj…

Geldik bu güne…

Trump’ın ABD de Başkanlığı görevine başlamasını izleyen altı aylık süreçte Türkiye siyasi olarak ancak bir korku filminde olabilecek karanlık bir girdaba kapıldı adeta.

Bir düğmeye basıldı ve Türkiye daha önce Erdoğan’ın eş başkanlığıyla övündüğü BOP projesinin sonlarına yaklaşırken, Suriye’de İsrail lehine yapılan siyasi düzenleme sürecinde ABD ve İsrail planlarına paralel bir yapılanmaya geçti.

Kürtler Irak’dan sonra Suriye’de yeniden bir konumlandırmaya alınıp Suriye’ye YPG SDG olarak Suriye ordusuna eklemlenirken, Türkiye’deki siyasi iktidar yeni anayasa için kolları sıvadı .

Anayasayı uygulama konusunda sicili oldukça kötü olan iktidar, son yerel seçimlerde kaybettiği çoğunluğu bir daha tekrar kazanma umudu kalmayınca referandumu göze alamayacağından, bunu mecliste 400 milletvekili sayısına ulaşarak yapma taktiğine yöneldi.

Bunun için DEM’in ağzına bir parmak bal çalınarak bir ‘terörsüz Türkiye’ projesi açıklandı.

Birkaç aydır Türkiye gündemini meşgul eden bu süreçle iktidarın muradı belli.Ancak bu sürecin çıktıları Türkiye’ye, Türkiye Cumhuriyeti Devletine, vatandaşlarına ne getireceği belli değil.

Bu süreç yönetimi ile iktidar bir taşla birkaç taş vuruyor:

Öncelikle Erdoğan’ın yeni bir anayasa ile, ölünceye kadar adaylığının ve Cumhurbaşkanlığı’nın önü açılmak isteniyor.

Son yerel seçimlerde birlikte davranarak Türkiye’deki Belediyelerin büyük çoğunluğunu kazanan muhalefet bloğu parçalanıyor.

23 yıllık AKP iktidarı sürecinde fiilen kurumları tasfiye edilen laik demokratik ulus devlet Cumhuriyet tamamen tasfiye dilerek yerine millet egemenliğinin yerine ümmet itaatine ,dayalı bir teokratik, otokratik cumhuriyet kurulmak isteniyor.

Süreç tartışmaları sürerken yüksek enflasyon, mutfaktaki yangın, eğitimdeki dibe vurma, sağlıktaki çöküş, yargıdaki siyasallaşma perdeleniyor.

CHP iktidarın yargı eliyle yaptığı kumpas ve kuşatmalara karşı savunma ve direnişe enerji harcarken, iktidar laik demokratik hukuk devletine son darbelerini vuruyor.

Mehmetçik mantıkla açıklanamayan operasyonlarda onar onar ölürken, hükümetin gereği gibi müdahale etmediği yangınlarda gönüllü memleket çocukları, itfayeciler onar onar telef oluyor. Türkiye yanıyor.

Orman orman, insan insan memleket tükeniyor. Tüm bunlar olurken sahnede Atatürk’ün Cumhuriyeti’nin ilke ve devrimlerinin yıkımının son replikleri söyleniyor.

Son perde sahneleniyor : İç cephe tahkimi, terörsüz Türkiye, yeni Anayasa…

Türk Milleti bu oyuna sonuna kadar seyirci mi kalacak? Yoksa bir kez daha tarih yazarak bu emperyalist oyunu reddedip, perdeyi kapatıp, kaderine sahip mi çıkacak.

Soru bu…

Bu sorunun cevabı kuruluştan bir asır sonra Türkiye'nin kaderini yeniden belirleyecek