Mersin siyasetine yön veren Başkan Kaya Mutlu’nun başarı öyküsü
Bu başlıkta yayımlanan önceki yazılarımı yazının sonundaki “Yazarın Diğer Yazıları” bölümünden okuyabilirsiniz.
12 EYLÜL 1980 SABAHI. BAŞKANLIK MAKAMI
Başkanın Makam odasında çok sayıda dahili üniformalarını giymiş rütbeli askerler vardı. Albay, binbaşı ve yüzbaşı rütbesindeki askerlerle birlikte Başkan Kaya Mutlu ve Başkan Yardımcısı Necmettin Aslan ile diğer Belediye Yöneticisi arkadaşlarım Makamdaki koltuklarda oturuyorlardı. Başkanın Makam koltuğu ise boştu. Konseyin bildirilerinde tüm Belediye Başkanları ve Meclis Üyelerinin görevlerine son verildiği belirtiliyordu. Başkan odada bulunanlara Beni tanıttıktan sonra rütbeli askerlerle sohbete devam etmişti. Bir boşluk bularak Özel Kaleme geçmiş, olan-biteni öğrenmeye çalışmıştım ama nafile hiç kimsenin bildiği bir şey yoktu. Sadece Necmettin Aslan’dan az da olsa bazı bilgiler edinebilmiştim. Kendisini sabah 04.00 gibi Gazeteci Tankut Tufan’ın aradığını ve ihtilal olduğunun haberini verdiğini, Tankut Tufan’ın aramasından çok kısa bir süre sonrada Garnizon Komutanlığından aradığını söyleyen bir kişinin “-Bir dakika ayrılmayın, birini veriyorum.” Diyerek, telefonu Başkana verdiğini, Başkanın da ihtilal olduğunu, kendisinin de Çıkarma Filosunda bulunduğunu, bir süre sonra da Belediyede olacaklarını belirterek, Belediye Özel Kaleme gelmesi talimatını verdiğini söylemişti. Bu durumdan da Başkanın ihtilal olmadan kısa bir süre önce Garnizon Komutanlığına çağrıldığı anlaşılmıştı. Bu görüşmelerden sonra tüm telefon hatları da kesilmişti. Ülkenin başta kendi içinde olmak üzere dış dünyayla olan iletişimi de kopmuştu. Özel Kalemde dönemin sol içerikli yayın yapan Demokrat Gazetesinin muhabiri Vahap Şehitoğlu çalışmayan telefonlara kızıyor, çaresizlik içinde söyleniyordu. Umutsuz bekleyişimizin yanı sıra zamanda bir hayli ilerlemişti. Bu arada Başkanın Makam Odasına gelmem için çağrılmıştım. Başkana Belediye çalışmaları için muhatap olabilecekleri bir görevlendirme yapmasını, koordinasyonu bu kişiyle sağlayacaklarını, kıdemli bir Devlet Memurunu da geçici Vekil olarak önermesi gerektiğini söylemişlerdi. Başkanda geçici vekil olarak kıdemli Devlet Memuru Fevzi İstanbullu’nun görev yapabileceğini, Askeriyeyle muhatap olacak koordinatörlük görevinin ise tarafımca yürütüleceğini söylemişti. Askeriye adına ise bir Yüzbaşı görev yapacaktı. ( Yüzbaşının adına köşe yazısında yer verilmemiştir.) Bu gelişmelerin yanı sıra sahada görev yapacak elemanlar ve araçlar için görev belgelerini de hazırlamıştık. İşlerin koordinesini sağlamak için Su Arıza servilerimizin görev yaptığı Su Arıtma Tesisimize (Su Filtresi) gitmek için Belediye ana binasından ayrılmıştım. Cadde ve sokaklarda askerler devriye görevi yapıyor, yoldan geçenleri sürekli durdurarak, kimliklerini kontrol ediyor ve ne amaçla dışarıda olduklarını sorguluyorlardı.
SU FİLTRESİNE KONUŞLANAN ASKERİ BİRLİK GECE BOYUNCA BENİ ARAMIŞTI.
Mersin’de Askeriyenin el koyduğu ilk yerlerden biri Kente su verdiğimiz, aynı zamanda da arıza ekiplerimizin de görev yaptığı Su Filtresi olmuştu. Neredeyse bir birliği oluşturacak sayıda Deniz Kuvvetlerine bağlı asker sıkıyönetim ilan edilmeden önce birimin hayati önem taşıdığı gerçeğini de göz önüne alarak, Filtreye gelmiş, gece nöbetindeki çalışanlara Bana ulaşmaları talimatını vermişlerdi. Arıza Servisinden devamlı telefonla aranmış, ancak, evde olmadığımdan dolayı aramalar cevapsız kalmıştı. Bunun üzerine de sabaha karşı bir araçla evime de gelinmiş, Gözne Yaylasında olduğum için tarafıma ulaşmak mümkün olmamıştı. Su arıza sevisine gelenler belki de kaçtığımı düşünmüşler midir, bilemiyorum. Daha sonraki günlerde kendileriyle yaptığım konuşmalarda bu konuyu hiç gündeme getirmemişlerdi. Zira kendilerine geceyi Gözne Yaylasında geçirdiğimi, yayladan sabah döndüğümü söylemiştim. Belki de bu nedenle bu konuyu hiç açmamışlardı. Yapılacak işleri koordine ettikten ve sokağa çıkma yasağı süresince görev yapacak elemanlara sokağa çıkabilecekleri görev belgelerini verdikten sonra tekrar Başkanlık Makamına dönmüştüm.
12 EYLÜLÜN İLK GECESİNDE, 12 EYLÜL’LE YÜZLEŞME
Akşam olduktan sonra Başkan ve rütbeli subaylar Belediyeden ayrılarak, konutlarına gitmişlerdi. Ben ise geceyi nöbetçi olarak Belediyede geçirecektim. Bu arada Belediyenin korunması gündüz olduğu gibi daha da yoğun bir biçimde askerler tarafından sağlanıyordu. Benimle birlikte Belediyede görev yapacak Yüzbaşı da gecenin ilerleyen saatlerinde Başkanlığa geleceğini söyleyerek, evine gitmiş, gecenin ilerleyen saatlerinde ise eve giderken ki halinden pek eser kalmamış bir durumda ve de sivil kıyafetiyle Başkanlığa gelmişti. O anda 12 Eylül ile yüzleşmeye yavaş yavaş başladığımı hissetmeye başlamıştım. Yüzbaşı uykusunu dağıtmak için midir, bilinmez gecenin o saatinde Benimle tavla oynamak istediğini söyleyerek, acilen bir tavla bulunması talimatını vermişti. Bir süre sonra tavla oynamaktan da sıkılmış olacak ki bu kez de Mersin’in su ihtiyacını karşılayan kuyularını gezmek istediğini söylemişti. Gecenin 3’ünde Belediyeye ait resmi bir araçla su kuyularını gezmeye Karaduvar’dan başlamıştık. Yol üzerindeki her köşe başında askerler silahlarını doğrultarak, aracın önünü kesiyor, kimlik kontrolü ve sorgu-sualden sonra geçişimize izin veriyorlardı. En büyük dezavantajımız ise Yüzbaşının sivil kıyafetli olmasıydı. Birkaç kuyu gezdikten sonra karanlıkta Kenti dolaşmanın tehlike arz ettiğini, bu nedenle da bu işi gündüz yapmamızın daha uygun olacağını belirtmiştim. Her ne hikmetse bu önerimi kabul etmiş ve sağ-salim Belediyeye dönebilmiştik. Sokağa çıkma yasağı sonlanıncaya kadar bu sıkıntı, bu eziyet Belediyedeki nöbetim süresince devam edecek gibiydi.
1980 Sonrası yapılacak Yerel Seçimlerde yüzde 80’lerin üzerinde oy almayı hedeflemişken, 80 darbesi bütün umutlarımızın sonlanmasına neden olmuştu.
Başkan Kaya Mutlu’nun Mersin’in gelişimi için hayata geçireceği projelerin gerçekleşmesine 12 Eylülle birlikte “ÇOMAK” sokulmuştu. Sonunda kaybeden Mersin ve Mersinliler olmuştu.
SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI SONA ERİYOR, HAYAT NORMALE DÖNMEYE BAŞLIYORDU.
14 Eylül Pazar günü Saat:17.00 de sokağa çıkma yasağı sona ermiş, hayat yavaş yavaş normale dönmeye başlamıştı. Geçen 3 günlük süreçte birçok kişi evlerinden alınmıştı. Bu kişiler Çıkarma Filosu, Kapalı Spor Salonları ve Emniyet Müdürlüğü ile bağlı karakollarda gözaltında tutuluyordu. Gözaltına alınanların hemen hemen tamamı sol görüşlü devrimci kişilerdi. Darbenin görünmeyen yüzü yavaştan gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. Bu durum ilerleyen süreçte insanların 12 Eylülle yüzleşmesinin açık bir göstergesi olacaktı. 15 Eylül Pazartesi sabahı ise tüm Kamu Kurum ve Özel Kuruluşlar ile işyerleri açılmış, Yurttaşlar 3 gün önce bıraktıkları yerden hayatlarına yeniden başlamışlardı. Ne de olsa hayat devam ediyordu. Ancak, gözaltındakiler ile bu kişilerin yakınları için sonu belirsiz karanlık günler yeni başlamış, bunlar için hayat hiç de normale dönmemiş, dönememişti.15 Eylül Pazartesi sabahı Makamıma geldiğimde denizci bir asteğmenin Su İşlerinde görevlendirildiğine tanık olmuştum. Asteğmen, kendisinin de burada Benimle birlikte görev yapacağını belirtmişti. Ancak birkaç gün sonra herhalde yanlış anlamadan kaynaklanan bu duruma son verilmişti. Zira Su İşleri dışında böyle bir görevlendirme başka bir müdürlükte yapılmamıştı. Ancak, Su Arıza Servisindeki Deniz Kuvvetlerine bağlı askeri birlik kısa bir süre sonra yerini karacı askerlere bırakmıştı. Karacı askerler ise yaklaşık 6 ay Su Filtresinde kurdukları çadırlarda görev yapmışlardı.
BAŞKANIN GÖREVE DÖNMESİNİ UMUTLA BEKLİYORDUK.
Görevden alınan Belediye Başkanlarının siyasi geçmişleri ve idari sicilleri Sıkıyönetim Komutanlıklarınca inceleniyor, inceleme sonuçları Konseye rapor ediliyordu. Başkanın görevde olmadığı süreçte Belediyede görevlendirilen Yüzbaşı mesaisini Belediyede sürdürüyordu. Belediye çalışmaları ile ilgili devamlı Benimle muhatap oluyor, her duyduğu aslı-astarı olmayan abuk-sabuk iddiaları sorguluyor, Beni de zor durumda bırakmaya çalışıyordu. Bu karışıklığın içinde de bir yandan Başkanla evinde görüşerek, çalışmalarla ilgili kendisine bilgi veriyor, verdiği talimatları da Başkan Vekili Fevzi İstanbullu ile diğer Daire Müdürlerine iletiyordum. Başkanın verdiği yeni bir talimat bazı zamanlar Yüzbaşının da dikkatini çekiyor, O da yapılan işin kimin talimatıyla gerçekleştiğinin sorgulamasını yapıyordu. Amacı belki de Başkanın talimatlarla Belediyeyi yönettiğini kanıtlamaktı. Bilemiyorum. Ancak Ben ve Yönetici Arkadaşlarımdan bu konularda hiç biçimde bilgi edinmesi mümkün olmamıştı. Daire Müdürü Arkadaşlarıma Yüzbaşının kendileriyle doğrudan muhatap olduğunda yapılan işin talimatını Benden aldıklarını söylemesini belirtmiştim. Bu arada Mersin Uluslararası Akdeniz Tekstil ve Moda Festivali Ferdi Tayfur ve alt kadrosunun konserleriyle devam ediyordu. Bir yandan Belediye hizmetlerinin Başkanın başımızda olduğu günlerdeki gibi aksamadan sürdürülmesini sağlıyor, diğer yandan da Festivali programlandığı biçimde yürütmeye çalışıyorduk. Görevden alınması 3 haftayı da geride bırakan Başkanın göreve iade edilmesini bekliyor, zor ve sıkıntılı günlerden bir an önce kurtulmayı amaçlıyorduk.
Devam Edecek
Münif APARI