",,Karar alma organı belediye başkanı değil, belediye meclisidir. Belediye encümeni, belediyenin danışma organıdır. Belediye başkanı ise belediyenin yürütme organıdır..."

Güzel ve anlamlı bir atasözümüzde ifade edildiği gibi “sayılı günler tez gelip geçiyor.” İşte, özellikle de büyükşehir belediyelerinde adeta bir devrim havası yaratan 31 Mart 2019 Yerel yönetim seçimlerinin üzerinden, sanki bir göz açıp kapayıncaya kadar 4,5 yıldan fazla bir zaman geldi ve geçti. Gündemin bütün yoğunluğuna rağmen ülkemiz yeniden, yeni bir yerel yönetim seçimlerinin havasına girdi. Şunun şurasında seçimlere 4 Ay gibi kısa bir süre kaldı. Bu kısa sürede bir de bakıvermişsin ki 31 Mart 2024 Yerel yönetim seçimleri için sandıklar kuruluvermiş ve kentlerimiz yeni yöneticilerini seçivermişler. Yeni seçilen yöneticiler büyük bir sevince boğulmuşlar ve seçimleri kaybedenler ise “elde var yine hüzün” diyerek büyük bir üzüntüyle öylece kala kalmışlar. Tabii işin ucunda seçimlerin olması ve bu seçimlerde belde halkının başarılı bulduğu yöneticileri ödüllendirerek yeniden seçmesi ve başarısız gördüğü yöneticileri ise seçimler yoluyla alaşağı etmesi bu işin doğasında var olan, yerel yönetimlerin kuruluş amaçlarına, özüne ve ruhuna son derecede uygun bir olgudur. Çünkü yerel yönetimler, adı üzerinde o yöre halkının yol, su, imar, katı atık yönetimi, çevre sağlığı gibi temel ve yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak ve bu çerçevede ortaya çıkan güncel sorunlarını kendi aralarında, demokratik katılımla çözümleyebilmek için oluşturdukları organizasyonlardır. Bu nedenledir ki yerel yönetimler Anayasamızın 127. Maddesinde “il belediye ve köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılayan ve karar organları yasayla belirtilen seçmenler tarafından oluşturulan kamu tüzel kişileri” olarak tanımlanmışlardır. Adı üzerinde belediyeler, Anayasanın da belirttiği gibi o yer halkının genel ve ortak ihtiyaçlarını karşılayan kuruluşlardır. Bu nedenledir ki Türkiye’de belediyeler denilince akla ilk olarak içme su şebekeleri, yol, kent içi ulaşım, kanalizasyon, katı atık yönetimi, aydınlanma ve kentsel alt yapı gibi iş ve işlemler gelmektedir. Türkiye’de belediyeler kanunla kurulmaktadırlar ve çalışmalarını da yine yasa ve yönetmeliklere göre merkezi yönetimin mali ve idari vesayeti altında sürdürmektedirler. Bu açıdan bakıldığında belediyelerin; birisine siyasal yapı, diğerine ise idari yapı dediğimiz iki ayrı yapıdan oluşan kamusal örgütler olduğu görülmektedir. Belediyelerin idari yapısı dediğimiz yapı, imar müdürlüğü, fen işleri müdürlüğü, temizlik işleri müdürlüğü, zabıta müdürlüğü, gelir müdürlüğü, park ve bahçeler müdürlüğü vb. şeklinde sıralayabileceğimiz yönetsel birimlerden oluşan yapıdır. Bu yapı ve mekanizma, belediye bürokrasisi olarak adlandırılan ve birim amirlerinden oluşan atanmış yöneticiler tarafından yönetilir. Hizmetleri ise, memurlar, işçiler ve öteki çalışanlar tarafından yerine getirilir. Belediyelerin asıl görevi olan teknik, idari, mali ve sosyal hizmetlerine ilişkin görevler, yine belediyenin idari yapısı dediğimiz bu yapıyı oluşturan yönetsel örgüt ve birimler tarafından yerine getirilir. Belediyelerin siyasi yapısı dediğimiz yapısı ise, siyasi faaliyetler sonucunda gerçekleşmiş olan ve seçimlerle iş başına gelmiş yönetici ve meclis üyelerinden oluşan yapıdır. Belediye başkanı, belediye meclisi ve belediye encümeni belediyenin siyasi yapısını oluşturan organlardır. Belediyenin yönetim fonksiyonu, siyasi yapı tarafından yerine getirilir. İdari yapıdan farklı olarak, siyasi yapının en önemli işlev, görev ve özelliği işte bu üst düzey yönetim görevidir. Belediyeler Yasasına göre, halk tarafından yaygın olarak bilinen ve sanılanın aksine, belediyenin en üst ve nihai karar alma organı belediye başkanı değil, belediye meclisidir. Belediye encümeni, belediyenin danışma organıdır. Belediye başkanı ise belediyenin yürütme organıdır. Yani belediye başkanı, yasalarla kendisine verilen görevleri, yönetmelik hükümlerini ve belediye meclislerinin aldıkları kararları uygulamakla ve hayata geçirmekle görevlidir. Yoksa belediye meclisinin üstünde ve emir ve direktifleriyle belediye meclislerinin alacağı kararları tek başına belirleyen hiyerarşik bir üst amir konumunda değildir. Yasal düzenlemeler böyle olmasına karşın ne yazık ki ülkemizde bazı belediye başkanları yasa hükümlerine karşı adeta bir fiili durum yaratmışlar ve belediye encümeninin ve belediye meclisinin önüne geçerek adeta bu organları işlevsiz hale getirmişler, meclis üyelerini kendisine bağlı memur ve emir eri konumuna düşürmüşler ve belediyelerde her şeye hâkim ve muktedir bir tek adam yönetimi kurmuşlardır. İşin bir diğer acı yanı da teslimiyetçi, tek adama bağımlı, kimliksiz, kişiliksiz, bilgisiz ve çıkar odaklı bazı belediye meclis üyeleri de mevcut yasal düzenlemelere açıkça aykırı olan bu uygulamalara seyirci kalmışlar hatta bazı durumlarda başkanlarına yalakalık olsun diye bu abuk sabuk uygulamayı destekleyici olmuşlardır. Şöyle bir düşünüp sorgulayacak olursak, belediyelerde o yer halkının ve kentin tüm iş ve işlemlerini idari yapı ve mekanizma yerine getirmesine rağmen, belediyelerin siyasi yapılarına neden ihtiyaç duyulmaktadır. Yoksa belediyelerin siyasi yapılarının sanıldığı kadar pek de bir kıymeti harbiyesi veya önemi yok mudur? Bu soruyu yanıtlamak için biraz gerilere gidip 80’li yılları göz önüne getirmemiz gerekiyor. Hatırlayacak olursanız 12 Eylül Askeri Cunta yönetimi döneminde tüm belediye başkanları görevlerinden alındılar. Belediye meclisleri ve encümenleri feshedildiler. Tüm belediye başkanlarının yerine muvazzaf subaylar ve bazı emekli subaylar, emir komuta zinciri içerisinde belediyeleri yönetmek için görevlendirildiler. O zaman görüldü ki belediye hizmetleri siyasi yapı olmadan da aksamadan yerine getirilebilmektedir. O halde belediyenin siyasi yapısına neden gerek duyulmaktadır? Ya da belediyenin siyasi yapısı nasıl bir fonksiyon yerine getirmektedir ki bundan vazgeçilememektedir? Sorduğumuz soruların yanıtlanması işinin en can alıcı ve en önemli yönü, işte bu sorulara verilecek yanıtlarda yatmaktadır. Birincisi siyasi yapı belediyelere “halk yönetimi” kimliğini kazandırmaktadır. İkincisi ve daha da önemlisi siyasi yapı yani, belediye başkanı, belediye meclisi ve belediye encümeninin asıl ve en önemli işlevi, zaten belediye hizmetlerini yerine getirmek ve gerçekleştirmek için kurgulanmış ve yapılandırılmış olan idari yapıya; kendi ideolojisine, kendi dünya görüşüne, kendi yönetim anlayışına ve kendi projelerine göre bir yön ve biçim vermek, idari mekanizmaya hız, dinamizm, ciddiyet ve üretkenlik kazandırmak, sorumluluk duygusu ve hizmet aşkı aşılamak ve idari mekanizmayı halk adına idari ve mali yönden ve yasalara uygunluk bakımından denetlemektir. Bir belediyede siyasi ve idari yapı uyumu ve bütünleşmesi ne kadar iyi olursa o belediyede hizmet kalitesi o kadar yüksek olur. Bu uyum ne kadar bozulursa o belediyede üretilen hizmetin kalitesi de o kadar bozulur. Ve belde halkı çok kalitesiz bir belediye hizmetini çok pahalı bedeller ödeyerek satın almak zorunda kalır. Seçimlerin yaklaştığı şu günlerde yurttaşlarımız, seçecekleri belediye başkanlarında ve meclis üyelerinde bu uyumu sağlayacak nitelik ve özelliklerin bulunup bulunmadığını araştırmalı ve tercihlerini buna göre yapmalıdırlar. Yoksa son pişmanlık fayda vermez. Seçeceğimiz belediye başkanı ve siyasi yapı o kadar önemlidir ki, bunu vurgulamak için başladığımız gibi yine bir atasözüyle bitirecek olursak asla unutulmamalıdır ki “at sahibine göre kişner.”

MEÜ. E. Öğr. Gör. Uzm. Celal TEZEL