-Dikilme öyle karşımda, çek bir sandalye otur.
-Eyvallah hocam, çayın bitmiş, bir çay daha?
-İyi, söyle bari, bir de kaç kere söyleyeceğim, ben hoca değilim.
-Ne bileyim, ağız alışkanlığı işte.
-Ben okullu değil alaylıyım, bizde usta-çırak ilişkisi vardır. Bu iş çıraklıkla başlar, kalfa olunur, sonra ustalık mertebesine erişilir, ustan el verirse elbette. Öyle kendi kendine ustalık olmaz.
-Senin ustan sana el verdi mi usta?
-Benim çok ustam oldu ve her biri bir konservatuvara bedeldi. En son bir ustam sahnelediğim oyunu izledi, “emeklerim sana helal olsun” dedi. Herhalde el vermiştir. Geçenlerde bir konservatuvar mezunu bir öğrencimi izledim, oyun sonrası bana “nasıl buldun hocam” dedi. “Ben hoca değilim, hoca sen olacaksın” dedim. “Ben alaylıyım, sen ise hem alaylı, üstüne de okullusun. Bu işin akademik eğitimini aldın, sen hocalık yapabilirsin, bizimki usta-çıraklık hocam”!
-Vay be, öğrencine hocam mı dedin?
-Zaten benim öğrencilerim beni geçmezse hakkımı helal etmem, her zaman çıraklar ustalarını geçmelidir.  Okuyup beni geçenler adam oldu, benden bir şey alamayanlar da Mersin’de hoca oldu. Zaten ortalık hocadan geçilmiyor!
-Bu laf geçirmelerine hastayım usta.
-İşimiz bu.
-Az önce canın sıkkın gibiydi, bu hallerini bilirim, belli ki yine bir şeylere kızmışsın. Hayırdır?
-Sanatçı kimdir, nedir, ne işe yarar?
-Eee, sanatla uğraşan kimsedir hoc…usta.
-Bu kadar yani?
-Benden bu kadar ustam.
-Üretendir, farklılık yaratandır ve mutlaka muhaliftir.
-Muhalif olmayanlar sanatçı değil midir? İktidar yanlıları yani.
-Onlar da muhaliftir evlat.
-Olur mu usta, saraydan besleniyor ve hiçbir şeye muhalefet etmiyorlar.
-Hiçbir şeye muhalefet etmiyor olurlar mı? Ediyorlar, iyiye, doğruya, en çok da halka muhalefet ediyorlar. Ve hepsi de üç maymun rolünü mükemmel oynuyorlar. Fakat hiçbir şeye ses çıkarmayanlar var ya, işte en tehlikeli olanlar onlardır. Bir de “yetmez ama evet” diyenler.
-Doğru valla, hiç bu açıdan bakmamıştım.
-Farklı açılardan bakmayı öğrendiğinde kalfa olacaksın zaten, sonra da usta. Neyse bu konu uzar gider böyle. Asıl derdim, kaç gündür yazayım mı yazmayayım mı diye kafamda zonklayan başka şeyler.
-Neler mesela usta?
-Mersin medyasında neden sanat eleştirmeni yok? Bırak eleştirmeni, doğru dürüst sanat haberi yapan da yok.
-Eleştirmeni bilmem ama sanat haberi yapılıyor usta.
-Bülten yazmayı habercilik mi sanıyorsun?
-Yine haklısın usta, gerçekten neden yok?
-Çünkü sanat haberi yapmanın rantı yok, zorunluluk olmasa onu da yapmayacaklar. Bir de elini sallayanın gazeteci ve yazar olabildiği bir yerde sanat haberini kim yazacak?  Her şeyin 5N1K’sı var. Sanat haberi yapmak için de ayrıca bilgi ister, birikim ister, incelik ister, ister de ister… Bir de bu şehirde eleştiri yapmak yürek ister. Peki, eleştiri olmazsa ne olur?
-Ne olur?
-Sende bizim Niyazi gibisin ha!
-Niyazi kim usta?
-“Aynen katılıyorum Niyazi!” deriz biz ona. İşin kolayını bulmuştur. Az ve öz konuşur hep, karşısındaki ne derse, o “aynen katılıyorum” der. Aslında bu piyasadaki hemen hemen herkes birer Niyazi’dir. Yüz yüzeyken herkes herkese katılır, arkasından konuşur. Bu yüzden bir masada oturur sohbet ederken, çok sıkışsam tuvalete bile gitmem.
-Alemsin usta ya!
-Masada olmayan biri hakkında konuşulur mesela, hatta yerin dibine sokulurken, o anda hakkında konuşulan kişi içeri girse, birden hava değişir ve “Ooo, üstadım, dostum, duayenim, kankam” lafları havada uçuşur. Anında başka biri hedefe konulur. Hatta  gelene az önce kendi söylediklerini, “O var ya o, senin hakkında şunu şunu söyledi” bile diyebilirler. O kişi de “Peki siz ne yaptınız, beni savundunuz mu, yoksa ona hak mı verdiniz?”  diye sormak yerine ağzına geleni söyler. Herkes rahatlar.
-Doğru valla, ben de çok şahit oldum bu durumlara.
-O durumlarda sen ne yaptın?
-Valla ne yalan söyleyeyim, aynen katıldım usta… Vay be, ben de çürümüşüm be ustam!
-Çürümüş bir toplumda başka şansın var mı? Bu çürümüşlüğe azıcık direnirsen benim gibi olursun. Ne derler benim hakkımda? Çekinme söyle, ben biliyorum çünkü.
-Agresif derler, ağzından çıkanı kulağı duymaz, kavgacı, sert, sivri dilli…
-Doğrudur. Peki, hırsız derler mi?
-Asla.
-Namussuz derler mi, haksızlık yapan, hak yiyen, şerefsiz derler mi?
-Haşa ustam, valla inan hiç duymadım.
-Güzel, gerisi fasa fiso... Dilimiz damağımız kurudu, o zaman ne yapıyoruz?
-Bi çay daha….
5 Şubat 2024