"..adayın seçmen karşısına yaş, cinsiyet, etnisite, eğitim düzeyi, mesleki ve kültürel dengeli bir ekiple çıkması seçim başarısının elde edilmesinde..."

Matematiksel bir işlem türü olan denklem, TDK Sözlüğünde “İçinde yer alan bazı niceliklere ancak uygun bir değer verildiği zaman sağlanabilen eşitlik, muadele.” Şeklinde tanımlanmaktadır. Bir başka tanıma göre denklem “İçerisinde bir ya da birden daha fazla bilinmeyen bulunan eşitliktir.” Yani kısaca denklem, bilinen bazı verilere bazı formüller uygulanarak ve matematiksel hesaplamalar yapılarak denklem içerisinde “x” gibi “y” gibi semboller ile gösterilen bilinmeyenlerin bulunması işlemidir. Denklemler tek bilinmeyenli olduğu gibi çok bilinmeyenli de olabilirler. İçerisinde tek bilinmeyen bulunan denkleme “tek bilinmeyenli denklem” birden çok bilinmeyen bulunan denkleme ise “çok bilinmeyenli denklem” adı verilmektedir. Çok bilinmeyenli denklemleri çözmek, tek bilinmeyenli denklemlere göre nispeten daha zordur. Bildiğiniz gibi ülkemiz, 31 Mart 2024 Yerel Yönetim Seçimlerine doğru, deyim yerindeyse adeta hızla sürüklenmektedir. Bizim ülkemizde, seçim sonuçlarını doğru tahmin edebilme işi kamuoyu için her zaman ilginç, siyasi parti liderleri ve yöneticileri için ise seçimlerde başarılı sonuçlar alabilmek için adeta olmazsa olmaz, zorunlu bir özellik haline gelmiştir. Bu nedenle siyasi parti liderlerimiz ve yöneticilerimiz geceli gündüzlü çalışarak ve adeta varlarını yoklarını ortaya koyarak seçimde en başarılı sonuçları alabilecekleri iş birliklerini geliştirmeye, seçim stratejilerini hazırlamaya ve propaganda yöntem ve tekniklerini ortaya koymaya çalışmaktadırlar. Adayların belirlenmesi işi ise bu çalışmaların en önemli parametrelerinden birisini oluşturmaktadır. Bilindiği gibi siyasal olaylar konjonktürel olaylardır. Yani meteorolojik hava olayları gibi, anlık değişen hareketlere ve ortaya çıkan yeni oluşumlara göre anında değişiklik gösterebilmektedir. En küçük bir verinin ve etkenin değişmesi durumunda bile en ince ayrıntısına varıncaya kadar her şeyin yeniden gözden geçirilerek ortaya çıkan yeni duruma göre yeni hazırlıklar yapılması ve yeni plan ve stratejiler geliştirilmesi gerekebilmektedir. Bu nedenle, siyasal öngörülerde bulunmak ve özellikle de seçim sonuçlarını tahmin edebilmek her zaman zor bir uğraşı olmuştur. Ancak içinde bulunduğumuz yerel yönetim seçimleri sürecinde değişkenlik o kadar fazla ve bilinmeyen çeşitli parametreler o kadar çoktur ki, 31 Mart 2024 Yerel Yönetim Seçimleri için doğru adayları ve stratejileri belirlemek ve doğru adımları atabilmek adeta bir “çok bilinmeyenli denklem” haline gelmiştir. Bakalım çözülmesi oldukça zor olan bu denklemi hangi siyasi partiler, hangi liderler ve hangi adaylar hangi yol ve yöntemleri kullanarak çözebilecekler ve seçimlerden alınlarının akıyla, başarıyla çıkabileceklerdir. Ya da hangi seçim yenilgilerini yaşayacaklar ve hayal kırıklıklarına neden olacaklardır. Seçimler söz konusu olduğunda Türkiye’nin yaygın olarak bilinen genel bir özelliği vardır ki, o da yerel seçim dinamiklerinin genel seçim dinamiklerinden farklı olduğu gerçeğidir. Hatta o kadar ki bu dinamikler bazen bir il ya da ilçenin mahalle veya köyüne varıncaya kadar bile değişiklikler gösterebilmektedir. Gerçekten de yerel seçimlerde seçmen tercihlerini belirleyen parametreler, genel seçimlere göre çok daha farlı ve çeşitlidir. Birincisi genel seçimler siyasal tercih odaklıdır. Yerel seçimler ise siyasal olmaktan daha çok performans odaklı seçimlerdir. Sonuçta seçmen, tercihini belirlerken öncelikle o adayın içinde yaşadığı kente yapacağı hizmetleri ve katkıları düşünüp değerlendirerek karar vermektedir. İkinci olarak, adayın belediyecilik ve yöneticilik geçmişi ve bazı durumlarda ise akademik birikim ve başarıları da seçmen tercihlerini etkileyebilen önemli parametrelerden birisidir. Örneğin, Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen’in tercih edilmesinin en önemli nedenlerinden birisi de başarılı akademik geçmişi ve birikimleri olmuştur. Yine aynı şekilde Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmeden önce İstanbul’un Beylikdüzü ilçesinde; Mansur Yavaş ise, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmeden önce Ankara’nın Beypazarı ilçesinde başarılı bir şekilde belediye başkanlıkları yapmışlardır. Onların bu başarılı belediyecilik deneyimleri tercih edilmelerinde, seçilmelerinde ve Türk siyasal hayatının çok önemli aktörleri olarak siyasi arenada boy göstermelerinde belirleyici bir etken olmuştur. Elbette ki bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak görüldüğü gibi İmamoğlu ve Yavaş’a alternatif bulunamamaktadır. Tunceli’de ise Mehmet Fatih Maçoğlu adı ise hiçbir şekilde tartışmaya dahi açılamamaktadır. Yerel seçimlerde tercih edilen adayın belirlenmesinde önemli rol oynayan parametrelerden bir diğeri ise adayın gençliğidir. Yapılan bazı bilimsel araştırmalarda 25-35 yaş aralığındaki adayların seçilme oranı %65 45-65 yaş aralığındaki adayların seçilme oranı ise %15 olarak tespit edilmiştir. Bu durumun elbbetteki bazı istisnaları vardır. Sonuçta belediyecilik

bir ekip işidir. Neticede adayın seçmen karşısına yaş, cinsiyet, etnisite, eğitim düzeyi, mesleki ve kültürel dengeleri iyi kurulmuş bir ekiple çıkması seçim başarısının elde edilmesinde daha da büyük bir katkı sağlayacaktır. Seçim başarısını getirecek bir diğer önemli parametre ise o siyasal partinin ya da adayın öteki siyasal partilerle veya farklı kitle, topluluk ve cemaatlerle sağlayabileceği ittifaklar ya da güncel bir söyleyişle seçim iş birlikleridir. Günümüzde seçim ittifakları bir tercih olmaktan çıkmış, uygulanmakta olan seçim sistemi nedeniyle adeta bir zorunluluk haline gelmiştir. Hangi siyasi parti akılcı ve gerçekçi bir tercihle ve diplomatik pazarlıklar yoluyla bu seçim iş birlikleri cephesini ne kadar genişletebilirse o kadar başarılı olabilecektir. Günümüzde seçim sonuçlarını belirleyen asıl kitle, bir siyasi partiye ya da adaya angaje olmuş, adeta o siyasi partinin militanı haline gelmiş, fanatikleşmiş ve adeta kemikleşmiş oy tabanı değildir. Seçim sonuçlarını asıl belirleyen kitle; yüzer-gezer oylar dediğimiz; ülkeden ülkeye ve zamandan zamana değişmekle birlikte siyaset bilimcilerin genel olarak %15 ile %35 arasında bir oran vererek açıklamaya çalıştıkları, seçimden seçime oylarını değiştirebilen ve oy akışkanlığı olan apolitik seçmendir. Ortama ve sade yurttaşlar ve sessiz halk topluluklarıdır. İşte siyasal partiler ve özellikle de adaylar bir şekilde bu kitlenin desteğini kazanmanın bir yolunu bulmalıdırlar. Saydığımız bütün bu değişkenler seçim sonuçlarını belirlemede önemli rol oynayacaklardır. Ancak günümüzde yerel seçimlerin tam birçok bilinmeyenli denkleme dönüşmesi nedeniyle DEP, MHP, İYİ Parti, TİP, SOL Parti ve HÜDA Par gibi küçük ve orta boy siyasal partiler “anahtar parti” konumuna yükselmişlerdir. Denklemin kilidini açacak ve seçimlerin kaderini belirleyecek olan çok büyük oranda bu anahtar partilerle geliştirilen seçim iş birlikleri olacaktır. Ancak bu konuda doğru veya doğruya yakın bazı öngörülerde bulunabilmemiz için köprülerin altından belli bir süre daha suların akmasını ve bazı belirsizliklerin ortadan kalkarak taşların yerli yerince yerine oturmasını beklememiz gerekecektir.

MEÜ: E. Öğr. Gör. Uzm. Celal TEZEL