Selvi Boylum Al Yazmalım filminde Asya, sevgi neydi diye defalarca kendine sorup sonunda dost insan elini, kalbinin çarpıntısına tercih etmişti.

Belki de bazı şeylerin tanımı yoktur, kanıtı vardır. 

1920’li yıllarda Japonya’da yaşanmış bir sevgi hikayesini hatırlamakta fayda var: Japon Profesör Hidesaburo Ueno, çalıştığı üniversiteye her sabah metroyla gidiyordu. Eviyle metro istasyonu arasındaki yolda yağmur, çamur, kar demeden; her allahın günü kendisini metro istasyonuna kadar uğurlayan; döneceği saate göre yine evden istasyona gelip onu karşılayan bir arkadaşı vardı. Adı Haçiko’ydu.

Birbirlerini çok seviyorlardı. Her sabah metronun dış kapısında ayrılıp her akşam yine aynı yerde buluşuyorlar ve eve birlikte yürüyorlardı. Bu seremoni bir gün bile aksamadan bir yıl sürdü.

Ne var ki bir akşam metronun kapısından çıkmadı profesör, üniversitede kalp krizi geçirmiş; ölmüştü.

Haçiko boşuna bekledi. O akşam eve birlikte dönemediler. Bir sonraki akşam yine bekledi Haçiko. Sonraki akşamlarda da gözleri metronun kapısında, beklemeye devam etti. Tam 10 yıl boyunca…

Sonunda metronun kapısında öldüğünde 12 yaşındaydı.
Sevgi böyle bir şeydi belki... 

Tokyo’ya gidenler Şibuya istasyonun kapısında bir heykelle karşılaşır. İşte o Haçiko’dur…

Sevgilinizi neden sevdiğinizi düşündünüz mü hiç? Belki tanımlayamazsınız, ama kanıtlarını bulabilirsiniz.
Hak etmek için ne yapıyorum diye düşünmediğimiz şu sevgi neydi?

Sevgi tanımaktır biraz. Hangi kitabı okuduğunu; hangi mevsimi  sevdiğini, sinemayı, tiyatroyu, operayı sevip sevmediğini, neye güldüğünü, teninin kokusunu…

 Sevgi, alışkanlıklarına ortak olmak, hatta alışkanlıklarından biri olmak ve biraz daha iyi tanımaktır. Sevdiğimizle ilgili her şeyi ne kadar çok merak edersek, sevdiğimizi çok daha iyi tanırız. 

Silifke Lisesi'nde edebiyat öğretmenim Mehmet Çevirmeci, Otomatik Portakal kitabını okuduğumu görünce; çok oku, çok merak et demişti. Okudum ve merak ettim. 
Ben sevdiğim kadınları tanıdıkça daha çok merak ettim, merak ettikçe daha iyi tanıdım. 

Sevgi merak etmektir belki de...