"..Ahlâk yanıt vermiş: -BENİ KAYBEDERSENİZ ASLA BULAMAZSINIZ..."

Padişah patlıcanı çok severmiş soytarısı da sürekli patlıcana methiyeler düzermiş. Bir gün padişah patlıcandan bıkmış soytarısı da patlıcanı anmaz olmuş, soytarıya sormuşlar, "artık patlıcanı övmüyorsun neden?" Soytarı demiş ki "ben patlıcanın değil, padişahın soytarısıyım..." 

Sığ beyinliler, soytarılar, yalakalar o kadar çoğaldı ki... 

Aristoteles mantığı diye, katı mantık yapısı olan bir düşünce sistemi var. İnsan düşüncesinin gelişiminde önemli bir rol oynamış olsa da, günümüzdeki karmaşık ve hızla değişen dünyayı anlamak için yetersiz kalan. Sığ beyinler, bu katı mantık yapılarına saplanarak, daha derin ve esnek düşünme yeteneklerini kaybediyor. Bu nedenle, modern düşünce sistemlerini benimseyerek, daha yaratıcı, esnek ve eleştirel bir düşünce yapısı geliştirmek önem arz etmektedir. Bu, bireylerin ve toplumların daha derin ve anlamlı bir şekilde gelişmesine olanak tanır.

Bizde Aristoteles mantığıyla düşünmeye alışmış o kadar çok sığ beyinler var ki.... En yüksek makamda olanlardan  başlayarak, hepsi kendileri gibi düşünmeyenlere saldırıyorlar. Sığ beyinli yaratıklara söylüyorum, tanımadığınız insanlara saldırırken biraz temkinli olun. Sizin özgüveninize başlatmayın. 

Bence tüm yurttaşların Mantığa Giriş dersi alması zorunlu olmalıdır. Bu ülkede, beyin güncellemesi yarıda kalmış insanlar var, sadece anlamış gibi yapıyorlar.
***
Çehov, "iyi bir insanın bir köpeğin karşısında bile utanç duyabileceğini" söylüyor.
Utanma duygusunu hala kaybetmeyenlere ne mutlu! 
Bir köpeğin karşısında utanç duyan insan, Çehov’un gözünde, en saf ve en derin insani değerlere sahip kişidir. Bu, insanın kendi iç dünyasıyla ve evrensel ahlak anlayışıyla olan uyumunun bir göstergesidir. İyi bir insan, her durumda vicdanını dinleyen, doğruyu ve yanlışı ayırt edebilen kişidir. Bu tür bir insan, davranışlarının sonuçlarını sadece diğer insanlara karşı değil, tüm canlılara karşı düşünür. Bir köpeğin karşısında bile utanç duyabilecek kadar hassas olan kişi, küçük görülen ya da değersiz addedilen varlıkların bile değerli olduğunu kabul eder. Bu, derin bir empati duygusunun ve evrensel bir sevgi anlayışının ifadesidir.

Tüm değerlerimizi yavaş yavaş kaybediyoruz. Toplum yozlaşıyor ve ahlâki değerlerimiz giderek yok oluyor. 

"Suya sormuşlar; 
Seni kaybedersek nasıl bulacağız?
-Eğer bir şırıltı duyarsanız, ben ordayım demiş.
Ateşe sormuşlar; seni nasıl Bulacağız?
-Eğer bir yerde duman görürseniz, işte ben ordayım demiş.
Sıra ahlâka gelmiş, aynı soruyu ona da sormuşlar,
Ahlâk yanıt vermiş:
-BENİ KAYBEDERSENİZ ASLA BULAMAZSINIZ."