Akışkan kötülük dost gibi görünen bir düşman, bütün engeller karşısında akabilme kapasitesine sahip.
1900’lı yılların başında yaşanan iki dünya savaşı ile birlikte modernizme yöneltilen eleştirilerin başında insanlığın radikalleşip evrenselleşmesi, yabancılaşması ve aşkın bir duygu yitimi gelir. Modernlik süreci insanlar için zenginleşme ve güvenlik ortamı oluştursa da diğer taraftan da insan hayatının sonunu getiren global riskleri doğurdu. Antony Giddens,’’Modernliğin Sonuçları’’ adlı eserinde bu konuya önemli bir anekdot düşer; Bugün içinde yaşadığımız dünya çok tehlikelidir. Böylesi bir durum modernliğin ortaya çıkışının daha mutlu ve güvenli bir düzenin oluşumuna yol açacağına ilişkin varsayıma inanmak yolunda hevesimizi kırmak ya da zorlamaktan da fazlasını yapmış bulunmaktadır.
Gerçekten de ayağımızın altındaki halının her an kayabileceği hissi ile korku ve kaygı içinde yaşadığımız bir zamanda yaşıyoruz. Umutsuzluk hiçbir çağda bu denli artmadı. Oluşan bu güvensizlik ortamında, hiç kimse dünyanın değişebileceğine artık inanmıyor. Toplumsal dayanışmadan mahrum, her türlü değer, yer, mekân ve hafızasını yitiren insan, ahlaki duygularını da koruyamaz durumda.
Zygmunt Bauman ve Donskis da ‘’Akışkan’’ tanımı ile moderniteye yaptıkları eleştiriyi dört ana başlıkta ayrı ayrı incelerler. Ahlaki Körlük, Akışkan Korku, Akışkan Gözetim ev Akışkan Kötülük. Bauman ve Donskis Akışkan Kötülük’te modernizme eleştirilerini insanın radikal dönüşümü üzerine yoğunlaştırırken, kötülüğün kaynaklarını ve modern insanın ‘’duygu yitimi’ ’konusunda da önemli çalışmalar yaptılar.
Leonidas Donskis,’’Akışkan Kötülük’’ ismini verdiği giriş metninde, akışkan-modernite kötülük biçimlerinin ölümcül bir zehir gibi aktığı mecraları saptayarak, bize alternatif olmayan bir dünyanın kapılarını aralar. Akışkan kötülük dost gibi görünen bir düşman, bütün engeller karşısında akabilme kapasitesine sahip. Korkular, olumsuzluklar ve kötü haberler çağında yaşıyoruz. Tüm insanlığa özgürlük, eşitlik, adalet, mantık, mutluluk arayışı imkânı, insan hakları, bireysellik ve birliktelik yetkisi, sosyal hareketlilik, sınırların olmadığı bir yaşam sözü verip sonrasında birdenbire ortadan kaybolmak, insanları özgürlük sanılan sayısız kimlik oyunuyla baş başa bırakmak, bir yandan da insanlara dönüp, kurumlara, yoldaşlığa ve topluma katılıma pek fazla bel bağlamadan dünyanın problemlerini çözmenin kendi ellerinde olduğunu söylemek; işte akışkan kötülüğün denenip test edilmiş stratejisi budur.(S.20)
Modernizm sonrası bireyin şok yaşantısı, her şeyi yerinden oynatmış, değiştirmiş, yabancılaştırmış ve anlamların yitirilmesine yol açmıştır. Walter Benjamin’in tespitiyle, modernizm tahrip eden bir yapı olarak insanı nesneleştirmiştir.
Bütün bunlar insanda zihinsel dönüşüm ile bağlantılı olarak akıl algısının farklılaşması sonucu, vicdan ve duygu yitimine neden olmuştur. İsrail ile Filistin arasında yaşanan savaşta yaşanan tarihi vahşet karşısında insanlığın verdiği sınavını da ‘’şeyleşmiş’’ insanın duygu ve vicdan kaybı bağlamında değerlendirmek gerekiyor.
Futbol maçı izler gibi canlı canlı gördüğümüz soykırım karşısında dünyanın gösterdiği tepkisizlik, bundan sonraki süreçte insan için daha vahim ve tehlikeli sonuçlar ortaya koyacaktır.20.yüzyılın başlarında dünyanın yaşadığı Nazi katliamlarının bir benzeri şu anda Filistin ve Lübnan topraklarında tekrarlanıyor ve insanlık seyrediyor.