Mersin Büyükşehir Belediye Meclisi’nde bu kez farklı bir hava vardı. Başkan Vahap Seçer, son meclis toplantısında adeta masaya yumruğunu vurdu!
Mersin Büyükşehir Belediye Meclisi’nde bu kez farklı bir hava vardı. Başkan Vahap Seçer, son meclis toplantısında adeta masaya yumruğunu vurdu! Hem de gözlerin içine baka baka, kameraların karşısında, herkesin duyacağı şekilde…
Canlı yayında yaptığı açıklama, yalnızca meclis üyelerine değil, tüm Mersin’e açık bir mesajdı:
“İmar kirliliğine geçit yok!” Başkan Seçer’in açıklamaları şöyleydi: “İlçe belediyelerimizin verdiği ruhsatlarda bizim sorumluluğumuz yok ama denetim yetkimiz var. Şikayetler CİMER’e gidiyor, Valiliğe geliyor, bize ulaşıyor… Gidip inceliyoruz. Bu işin şakası yok! 12 ilçemiz var, en büyük yapılaşmalar merkezde. Ciddi şikayetler var. Özel bir yapı denetim birimi oluşturduk. Dehşet verici iddialar var! Emsal fazlası, hukuku dolanan inşaatlar... Gözünün yaşına bakmayız. Gerekirse yıkarız. Savcılığa suç duyurusunda bulunuruz. 13 bin metrekare arsaya 40 bin metrekare bina yapanların Allah’tan korkusu yok!”
Bu sözler, sadece bir uyarı değil. Meclisteki birçok belediye başkanına ve onların perde arkasındaki destekçilerine doğrudan bir mesajdı. Açık konuşmak gerekirse, Başkan Seçer mecliste parmağını gözlere soktu! Denetim sopasını gösterdi. “CİMER korkusu”nu belediye salonlarına taşıdı.
Bu açıklamalar, son günlerde basına yansıyan imar usulsüzlüğü iddialarının gölgesinde yapıldı. Elbette "projektör" imar dosyalarının üzerindeydi. Ancak eksik olan bir şey vardı:
İsimler! Seçer’in kararlılığı takdire şayan… Ancak bu işin muhataplarını isim isim açıklasaydı, puslu havayı sevenler cesaret bulmazdı. Çünkü üstü kapalı göndermeler, rantı perde arkasında yönetenlerin oyunlarını bozmaz; aksine hareketlendirir.
İmar konusu kadar önemli bir başka mesele de; siyasetin doğrudan belediye başkanlarının gölgesine mahkum edilmesi.
Kusura bakmasın belediye başkanları, örgütler üzerinde tahakküm kurarak, siyaset üretmeye çalışan genç kadroların önünü kesiyor. Kendi ikballeri için örgütü baskı altına alanlar, farkında olmadan kendi sonlarını hazırlıyor.
Parti örgütleri belediye başkanlarının taşıma gücüyle değil; halkla kurduğu bağla, mahalleye sokak sokak dokunarak güç kazanmalı.
Siyaset, makam odasında değil, halkın arasında yapılır.
Yani başkanlar, gölgeleriyle örgütleri susturmasın.
Aksine, önlerini açsınlar!
İzin versinler; örgütler sokaklara dalsın, halkla buluşsun, üretkenlik göstersin.
Çünkü bu ülkenin ve partimizin ihtiyacı olan şey, yeri geldiğinde masaya yumruğunu vuracak cesur, kararlı, ilkeli yöneticiler…
Koltuklara yapışan değil; gerektiğinde o koltuktan kalkmayı bilen, halk için mücadele edenler!
Başkan Seçer'in konuşması bir milat olabilir. Eğer gerçekten arkasında durulursa…
Ama unutulmasın ki; bu mücadele sadece Seçer’in değil, halkın ve örgütün de mücadelesidir.
İmar rantına, siyaset kirliliğine ve koltuk sevdasına karşı…
Hep birlikte ses yükseltmenin zamanıdır!