"..Bizimkiler de artık şu geleneksel yağlama sanatını bir kenara bıraksa da, Gelen valiler Mersin için güzel işler yapsa!.."
Mersin Valisi, bugün itibarıyla yeni görevine uğurlandı. Kendisine yeni görevinde başarılar diliyorum. Ancak bu süreçte dikkatimi çeken ve anlamakta zorlandığım bir nokta var: "Kent protokolü" olarak anılan çevrelerin samimiyetsizliği... Bir yandan gerçekçi olmayan övgüler dizilirken, diğer yandan yağcılık konusunda adeta bir yarışa giriliyor.
Valinin atanmasıyla ilgili daha önce görüşümü dile getirmiştim. Ancak Mersin'in bazı kesimlerinden gelen abartılı methiyeler karşısında, "Acaba yanlış mı düşündüm?" diye kendimi sorguladım. Bunun üzerine, kentin sevilen ve deneyimli eski bir bürokratına danıştım. Onun cevabı, içimi rahatlattı:
“Değerli dostum, iyi akşamlar.
Sabahki soruna cevabı ancak şimdi verebiliyorum.
Yeni görev bir terfi değil, İçişleri Bakanlığı'na bağlı bir kurum. Valilik, ilin en büyük mülki idare amiridir ve 5442 Sayılı İl İdare Kanunu gibi elinde çok büyük yetkileri olan yöneticilerdir.
Her ayrılana bu şekilde methiyeler dizilir, bu bizim geleneksel sanatımızdır. Bu arada, gelene de hemen yanaşılır.
Sonuç olarak, iyi yöneticiler vardır, yıllarca konuşulur, unutulmaz. Diğer yöneticiler ise sadece giderken veya birkaç sene boyunca anılır. Sen benim ne demek istediğimi anladın.
Sağlıkla kal, selamlar.”
Bürokrat dostumun bu sözleri, aslında yönetici profilleri üzerine derin bir gerçeği ortaya koyuyor. Kimi yöneticiler, görev süreleri boyunca iz bırakırken, kimileri sadece gelip geçiyor. Övgüler ve veda sözleri çoğu zaman samimiyetten uzak, geleneksel bir ritüelin parçası oluyor.
Gerçek olan şu ki, yöneticileri asıl değerlendirecek olan, arkalarında bıraktıkları izlerdir.
Bizimkiler de artık şu geleneksel yağlama sanatını bir kenara bıraksa da,
Gelen valiler, Belediye Başkanları, Bürokratlar Mersin için güzel işler yapsa!
Boynu bükük, görevlerinden ayrılmasalar, Mersin’den gitmeseler...