Hayat bana bir gerçeği öğretti: İnsan, insanlığı kadar zengindir. Dostlukları paraya değişenlerin kazandığı değil, kaybettiği görülür. Asıl servet insan kalabilmektir.
İnsanın hayatta başına ne gelirse gelsin, en çok acıtan şey şudur:
Kendi insanlığını korurken, başkalarının onu kaybettiğini görmek.
Benim kırgınlığım, öfkem, hesaplaşmam hep bunun üzerine kuruludur.
1980’in karanlık cezaevi günlerinde bir dostum vardı; Ali Çolak.
Aynı acıyı, aynı yastığı, aynı umudu paylaştığım insandı.
Yan yana yürüdük, birlikte hayal kurduk.
O zamanlar dostluk, ekmek kadar kıymetliydi.
Ben ona güvenmiştim…
Elimden geleni yaptım.
Emlak işlerinde takılırdı; tapu müdürlerini Cemiyete davet eder, sorunlarını çözdürür, “arkadaşım rahat etsin” derdim.
Onun için yaptıklarımın hiçbirinde karşılık aramadım.
Çünkü benim derdim dostumu iyi görmekti.
Parayı, makamı, dünyanın süsünü hiçbir zaman yüreğime sokmadım.
Ama sonra hayat bana bir hakikati tokat gibi öğretti:
İnsanlar zenginleşince, gönülleri fakirleşebiliyor.
Bir gün baktım…
Benim kardeş bildiğim insan, içten pazarlıklı biri olup çıkmış.
Dostluğun kıymetini parayla ölçen, vicdanını çıkarına göre tartan biri olmuş.
Hâlâ 70 bin mark alacağımı umursamayan, borçla yaşamayı içine sindiren bir zavallıya dönüşmüş.
O an anladım ki:
Bazı insanlar, insanlıklarını servete çevirmek için satarlar.
Ben ise serveti insanlıkta aradığım için kaybetmedim.
---
Ben hayatı para üzerine kurmadım.
Bir günüm huzurla geçtiyse, birinin derdine merhem olabildiysem bana yetti.
Ama ben sustukça, insanlar “hak ediyor” diye düşündüler.
Kırmamak için sessiz kaldım, alttan aldım.
Bunu aptallık zannedenler oldu.
Oysa bu benim asaletimdi.
Benim insan kalma gayretimdi.
Yıllar geçti…
Bir baktım ki, hayatımdan çalanların hepsi yanı başımdaki insanlar.
Dışarıdan gelen düşman değil, soframa oturanlar.
Yardım ettiklerim.
İyi olsun diye uğraştıklarım.
Ama yine de pişman değilim.
Çünkü ben kimseyi kandırmadım.
Kimsenin geleceğini çalmadım.
Kimsenin ekmeğine ortak olmadım.
Kimseyi borca, yalana, ikiyüzlülüğe mahkûm etmedim.
Benim tek derdim insan kalabilmekti.
Ve ben bunu kaybetmedim.
---
Bugün geriye dönüp baktığımda görüyorum ki:
Ben kaybetmedim. Kaybolan onlar.
Çünkü insanın tek gerçek serveti parası değil;
vicdanıdır, vefasıdır, dostluk anlayışıdır, insanlığını koruyabilme yeteneğidir.
Ben bunları yitirmedim.
Benim elimde hâlâ insanlık var.
Kimin benden ne aldığı önemli değil…
Çünkü alanlar kendi insanlıklarından verdi.
Hayat bana şunu öğretti:
İnsan, insanlığı kadar zengindir.
Onu kaybeden, ne kazanırsa kazansın aslında yokluk içindedir.
Benim servetim kaybetmediğim insanlığımdır.
Onların yoksulluğu ise kaybettikleri insanlıklarında saklıdır.