"Hasan Ufuk Çakır’ın istifası ve sert çıkışları tartışma yaratırken, gerçek Yörüklüğün bağırmakla değil edep ve vefa ile olacağını hatırlatıyorum."

Arslanköy’ün meşhur Camızpınarının eski hâlini, bugünün gençleri bilmez. Bahri baba ile eşi Fatma Dönertaş’ın yazları su gözünün başındaki o mütevazı Yörük çadırlarında yaşadıkları günler, bu dağın gerçek kültürüne şahitlik edenlerin hafızasında hâlâ capcanlıdır.

Benim çocukluğumun en değerli hatıralarıdır o günler… İlkokul çağlarımda Bahri baba beni şehirden alır Camızpınarına getirirdi. Yaz boyunca azığım belimde camız güderdim. Dönertaş ailesi öyle vakur, öyle temiz kalpli insanlardı ki… Bırakın bağırmayı, kendi aralarında bile incitmemek için kısık sesle konuşurlardı. “Kuzum” kelimesi ağızlarından düşmezdi.

Bugün “Ben Yörük çocuğuyum!” diye ortalığı inletenleri gördükçe, Dönertaş ailesinin ne kadar gerçek birer Yörük simgesi olduğunu daha iyi anlıyorum. Hepsine rahmet diliyorum.


Gelelim bugüne…

CHP’de kesin ihraç talebiyle Parti Meclisi’ne sevk edildikten sonra istifa eden Mersin Milletvekili Hasan Ufuk Çakır, sadece partisine değil, kendisine oy verenlere de açık bir vefasızlık sergiliyor.

Her ortamda yüksek perdeden bağırarak, “Ben Yörük çocuğu Hasan Ufuk Çakır!” diye kendine siyasi paye biçmesine şaşıyorum.

Üstelik Çakır’ın bugünkü siyasî pozisyonunun arka planında, CHP’yi parçalamak isteyen bir genel başkanlık dönemiyle anılan Kemal Kılıçdaroğlu’na gösterdiği “ahde vefa” var. Bu tercih, partiyi güçlendiren değil; bilakis bu zor dönemde CHP’yi yıpratan bir duruştur.

Babasına gelince…

Sabri Çakır, bölgede Adalet Partili “çarıklı siyasetçi” olarak bilinen, kendi çizgisi olan bir siyasetçiydi. Hasan Ufuk Çakır ise babasının siyaset tarzını değil, yüksek perdeli polemikleri kendine yol bellemiş durumda.


Çakır’ın en son çıkışı neydi?

“Yüksek Disiplin Kurulu’nda kimin önüne gideceğim? İstanbul Büyükşehir Belediyesi iddianamesinde adı geçen Turan Taşkın Özer’in önüne mi?”

Ardından işi daha da ileri götürüp, 15 milyon kişinin oyuyla seçilmiş CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na yönelik ağır ithamlar…

Ekranlara çıkıp bağırarak:

“CHP tapusunu bir yere vermiş! Şaibeli insanlarla devleti yönetemezsiniz!”
gibi yakışıksız ifadeler kullanması, siyaset nezaketinden tamamen uzak bir üsluptur.

Bu tavır;
ne Yörüklüğe yakışır, ne demokrasi kültürüne, ne de halkın vakur duruşuna…

Çünkü Yörüklük, başkalarına hakaret ederek ispatlanmaz.
Yörüklük, aile büyüklüğüyle övünmek değildir.
Yörük olmak, insanın yediği kaba pislememesidir.

Ve en önemlisi:
Yörük olmak, edebiyle durmak; sözü mertçe, yüzü akça söylemektir.

Keşke Çakır oğlu, bahsettiği “büyük aile” mirasından biraz sükûnet, biraz vakar alabilseydi…

Keşke…
İki camız güdüp o dağ çadırlarında gerçek Yörüklüğü biraz öğrenebilseydi.