"..Cumhuriyet Halk Partisi’nin temsil ettiği çoğulcu anlayışa aykırı bir ifade kullandı: “Toroslar belediye meclis üyeleri de kim? Onlar benim..."
Geçtiğimiz günlerde Mersin kamuoyu oldukça şaşırtıcı bir çıkışa tanıklık etti. Belediye Başkanı Abdurrahman Yıldız, kentimizin köklü meslek odalarından birini ziyareti sırasında yöneltilen bir soruya cevaben, kelimenin tam anlamıyla demokrasi kültürüne ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin temsil ettiği çoğulcu anlayışa aykırı bir ifade kullandı:
“Toroslar belediye meclis üyeleri de kim? Onlar benim dünyamda yok!”
Evet, yanlış duymadınız... Halkın oylarıyla seçilmiş, demokrasinin temel taşlarından biri olan belediye meclis üyeleri için söylenen bu söz, yalnızca siyasi nezaketsizlikle açıklanamayacak kadar derin bir anlam taşıyor. Bu çıkış, bir anlık öfkenin ya da dil sürçmesinin ötesinde, yerel yönetim anlayışının tehlikeli bir kırılmaya uğradığının sinyallerini veriyor.
Bu açıklamayı duyduktan sonra Toroslar meclis üyelerinin gösterdiği tepki son derece yerindeydi:
“Güç zehirlenmesi yaşayan Başkan Yıldız da bizim dünyamızda yok!”
Bu cümle, sadece bireysel bir karşılık değil, aynı zamanda siyasi olgunluk ve halk iradesine sahip çıkma kararlılığıdır.
Şimdi soralım: Bir belediye başkanı, kendisini meclisin ve toplumun üstünde mi görmektedir? Seçilmiş meclis üyelerini yok sayan bir anlayışın, halkın gerçek sorunlarına çözüm üretme gibi bir derdi olabilir mi? Unutulmamalıdır ki halk, temsil hakkını yalnızca başkana değil, tüm meclis üyelerine verir. Birinin diğerlerini yok sayması, demokrasiye indirilmiş açık bir darbedir.
CHP’li bir başkanın, partinin temel ilkelerine ve dünya görüşüne ters düşen bu söylemi, yalnızca meclisi değil, CHP tabanını da derinden yaralamıştır. Halkçı, katılımcı ve çoğulcu bir anlayış yerine, “Ben varsam sistem çalışır, ben yoksam herkes yok” mantığı, bir başkan için değil; bir otoriter rejim özlemi içinde olanlar için geçerlidir.
Belediyecilik, birlikte yönetme sanatıdır. Meclisi yok saymak, muhalefeti dışlamak, meslek odalarını yalnızca vitrinde görmek; toplumun değil, kendi “küçük dünyasının” belediye başkanı olmaktır. Oysa biz, halkın dünyasını önceleyen; her görüşten insanı dinleyen ve saygı duyan bir yönetim anlayışına ihtiyaç duyuyoruz.
Başkan Yıldız’ın bu çıkışı, siyasi bir tutumdan çok, kibirli bir yalnızlığın dışa vurumudur. Ancak unutmamalıdır ki, kibirle kurulmuş hiçbir siyasi iktidar, halk desteğini uzun süre elinde tutamaz. Unutulan bir gerçek vardır: Sandık bir gün yeniden gelir!
Bu açıklamanın yankıları elbet sürecek. Ancak asıl sorumluluk, bu tarz “absürt” çıkışlara karşı sessiz kalmayan, halk iradesini sahiplenen meclis üyelerinin omuzlarında yükselecek.
Demokrasi, suskunlukla değil; dik duruşla, fikirle ve cesaretle korunur.