"Mersin’in son 70 yılına tanıklık etmiş, mesleğin onurunu omuzlarında taşımış beş gazeteci… Tankut Tufan, Hamdi Yurdakul, Selçuk Ölçer, Ziya Keskinışık ve Haldun Okdemir. Onlar sadece haber yazmadı; bir mesleği yaşattı. Hepsi şimdi beyaz atlara binip gittiler…
Mersin tarihinin son yetmiş yılına damga vurmuş duayen gazeteciler bugün mumla aranıyor…
Hepsi birer basın abidesiydi.
İyi gazetecilerdi, güzel insanlardı.
Arşivimi karıştırırken yıllar öncesinden kalma bu fotoğraf geçti elime.
Beş gazeteci…
Bu toplu karede, aramızdan en son ayrılan isim Haldun Okdemir’di.
Şimdi beşi de başka bir dünyada yeniden buluştu.
Selçuk Ölçer, Yeni Asır Gazetesi’nin…
Haldun Okdemir, Tercüman Gazetesi’nin…
Ziya Keskinışık–Günaydın gazetesi’nin…
Hamdi Yurdakul, Milliyet Gazetesi’nin Mersin temsilcisiydi.
Tankut Tufan ise Sonhaber Gazetesi’nin imtiyaz sahibiydi.
Fotoğraflarına uzun uzun baktım.
Sanki dün gibi yaşıyorlardı…
1980 ve sonrasında meslek hayatım onların hayatlarına karışmıştı.
İyi günlerimiz de oldu, zor zamanlarımız da.
O yıllarda Mersin basını, Tankut Tufan ile Osman Bekiroğlu ve Ali Adalıoğlu isimleri etrafında sert biçimde hizipleşmişti.
Ben, Hamdi Yurdakul ve Haldun Okdemir her zaman Tankut Tufan’ın yanında durduk.
Zaman zaman Ziya Keskinışık' da…
Osman Bekiroğlu ve Ali Adalıoğlu fazla kibirliydi.
Güçlünün yanında durmayı sever, yerel basını ve orada görev yapan gazetecileri küçümserlerdi.
Bu yüzden aynı kaba işemedik!
Tankut Tufan kendine has bir gazeteciydi.
Etrafında bizim gibi insanların olmasından büyük keyif alırdı.
Gazete ve matbaaları iyi kazanırdı, kazandığını da dostlarıyla yemeyi severdi.
Sosyal demokrat bir gelenekten gelen, sert ama yumuşak yürekli bir adamdı.
Mersin Gazeteciler Cemiyeti Bekiroğlu ve Adalıoğlu’nun elinden alınınca istifa edip, Mersin basınını bölen ilk isimler olarak tarihe geçtiler.
Kurdukları dernek de uzun ömürlü olmadı.
Tarihe küçük bir not düştükten sonra gözümde canlananlara devam ediyorum.
70’li, 80’li, 90’lı yıllarda gazetecilerin havası büyüktü.
Gazeteciliğin en saygın dönemleriydi.
Tankut Tufan korkusuzdu.
Hepimizin üstadıydı.
Gazeteci bir ailenin evladıydı.
Bu işin mutfağında yetişmişti.
Facit makinesinde iki-üç dakikada haber yazacak kadar ustaydı.
1.95 boyunda, iri yapılıydı.
Heidelberg baskı makinesinin bir ucunu tek başına kaldıracak kadar insanüstü bir gücü vardı.
Sert mizacı, içmeyi ve halkını seven yurtsever bir kalbi vardı.
1980 öncesiydi…
Ziya Keskinışık yakışıklı uzun boylu gazeteciydi. Haberin kokusunu iyi alırdı. Gazetecilik ona yakışırdı. O da belediye de çalışır Günaydın- Tan gazetelerine haber geçerdi.
Hamdi Yurdakul’u belediyenin özel kaleminde gördüm bir gün.
Çevirmeli telefondan irticalen Cumhuriyet Bayramı törenlerini geçiyordu.
Askerden izinli gelmişti.
Saçları kısa, yakışıklı bir gazeteciydi.
İlk gördüğümde kanım ısınmıştı.
İçimden “gazeteci olmak” geçmişti…
Selçuk Ölçer, babamın plakçısıydı.
Kuvayi Milliye Caddesi’nde, Asvur Pavyon’un karşısında dükkânı vardı.
Yeni Asır’a da haber gönderirdi.
Severdi onu herkes.
“Altın Makas” derlerdi.
Haldun Okdemir…
Atatürk Parkı içindeki bir düğün salonunda bateri çalardı.
Güneyhaber’e, sonra Tercüman’a haber yollardı.
Kaya Mutlu döneminde o da benim gibi belediyede çalıştı.
Mahallemin en güzel kızıyla evlenmişti…
Sevgimiz biraz da oradan gelir.
Bu fotoğrafa bakınca yıllar aktı aklımdan.
Sonhaber Gazetesi’ne uğramayan gazeteci sayılmazdı.
Mesleki ve sivil hayatımızda Tankut Tufan’dan çok şey öğrendik.
Orası bir okuldu.
Bizim için bir sığınaktı.
Şimdi hepsi beyaz atlara binip gittiler…
Işıklarda uyusunlar.